Gassal kimi yıkadı?

"Ölünce beni kim yıkayacak" sloganıyla ortaya çıkan ve Gassal Baki'nin hikayesi...

Gassal;

TRT’nin dijital platformu Tabii’de yayınlanan sıra dışı yeni dizisidir.

Komedyen bir aktör başrol oynar.

Yıllardır izletilen dizi konseptinin dışında bir yapımdır.

İzleyenleri, ölümle yaşam arasındaki çizgide derin bir yolculuğa çıkarır.

Bu derin yolculuk, izleyenleri sadece ölüm ve hayat arasındaki bir süreci değil, bir mesleğin kutsallığını ve insanın içsel dünyasını da sorgulamaya iter.

Diziyi izleyen herkes birilerine sorar:

Gassal’ı izledin mi?

Evet, Gassal’ı izledim...

***

Gassallık bir meslektir.

Gassal cenaze yıkayıcısıdır.

Ölenleri son yolculuğuna hazırlar.

Kutsal bir görevdir.

Gassal, sabırlı, sır saklamayı bilendir.

Bu dizide Gassal Baki’nin hikâyesi anlatılır.

Baki, küçük yaşta annesini kaybeder.

Ölümün soğuk yüzüyle çocuk yaşta tanışır.

Babası cezaevindedir.

Kendi başına, yalnız büyümüş bir çocuktur.

Büyüyünce gassal olur.

Mesleğine adanmış bir karakterdir.

Her cenazeyi yıkarken ritüelleri yerine getirir.

Gassal olarak en sevdiklerini de yıkar.

"Ölünce beni kim yıkayacak?" sorusuna cevap arar.

Her yıkamada derin bir yalnızlık içindedir.

Her yıkadığı bedende kendisiyle birlikte herkesi bir yolculuğa çıkarır.

Ölüm, insanın son şiiridir; gassal ise son dizeleri temize çekendir. 

***

Ölümün ötesine dokunuştur.

Hem de senaryonun temeli “ölüm” olan bir dizidir.

Neden bizi bu kadar derinden etkiledi?

Duygusal fay hatlarımızı neden bu kadar harekete geçirdi?

Dizide yıkanan her beden ayrı bir hikâyedir.

Su bedenden akarken hikâyelerde akar.

Her damla, sanki yaşanmışlıkların tanıklarıdır.

Her ölüm, hayatın en derin hikâyeleridir.

Her hikâyede kendi içinde bir yarım kalmışlık vardır.

Bazen kaybedilmiş eş, anne, baba…

Her bölüm, “ölümün ötesine dokunuştur.”

Gassal kimi yıkamaktadır? 

Dizide yıkanan her beden, zamanın akışında bir durak gibidir.

Her yıkama, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide bir arınma süreci sunar.

Her sahne ise, farklı bir hikâyeyi yansıtan bir aynadır.

Bu aynada sorulması gereken soru:

Her bölümde yıkanan bedenler ama gerçekte yıkanan kim?

Gassal Baki, her yıkamada kendini mi yıkadı?

Kendi geçmişini, acılarını, çocukluğunu mu yıkadı?

Her yıkadığı beden, onun kendi içindeki ölümlerin bir yansıması mıdır?

Yoksa toplumu mu yıkadı?

Toplumun unuttuğu değerleri, erdemleri, kararmış vicdanları mı yıkadı?

Ölümün en adaletli terazi olduğunu mu gösterdi?

Gassal Baki acaba her sahnede benliğimizi mi yıkadı?

Kendi ruhlarımızda yolculuğa çıkararak, kendi ruhumuzda yankılanan hikâyelerimizi ve hikâyelerimizin sessiz tanıklarını mı sorgulattı?

Neleri temizleyip, neleri kirlettiğimizi, yaşadığımız yükleri, bırakmamız gereken yükleri mi sorgulattı?

Affetmenin ağırlığını taşırken, asıl yüklerin pişmanlıklarımız olduğunu mu fark ettirdi?

Öldükten sonra ne kadar kısa sürede unutulacağımızı hatırlattı? 

İç hesaplaşmalarımızla; asıl temizliğin bedenden ziyade ruhumuzda olması gerektiğini hatırlatırken; kendimizi affetme sürecini mi başlattı?

Her sahnede Gassal’ın elinden dökülen sular ruhumuzu mu temizledi?

Gassal gerçekten kimi yıkadı?

Ölüleri mi, yaşayanları mı, yoksa bizi mi?

Belki de cevabı, kendi ruhlarımızda bulmamız gerekiyor.

Cevap, kendi ruhumuza ne kadar derin baktığımızla ilgilidir.

Yıkamaz.

Ancak bazı durumlar vardır ki arınma dahi mümkün değildir...

Gassallar;

Büyük günahkârların,

Vatana ihanet edenlerin,

Kâfirlerin ve münafıkların cenazelerini yıkamaz.

Yıkanmasına gerek yoktur.

Vatan için ölen şehitlerin cenazelerinin yıkanmasına gerek yoktur.

Onlar, en güzel şekilde ölümden sonraki yolculuklarına hazırdırlar.

Tüm şehitlerimizin bir kez daha mekânları cennet olsun.

Ölüm, yaşamın son fısıltısıdır.

Zaman akar, hayat akar ve zaman durur; ölüm gelir ve en son su akar. 

Bir sonun huzurunu ve bir başlangıcın bilinmez güzelliğini taşır. 

Ölüm bir son değil; sonsuzluğa açılan bir kapı, sessiz bir çağrıdır. 

Hayatın içinde ne bıraktığımız, geride kalanlara anlattığımız hikâyedir. 

İyi bir ölüm, yaşama iyi bir iz bırakmaktan geçer. 

Arkada güzel hikâyeler bırakabilmeyi nasip etsin.

Ez cümle;

Ne güzel demiş Abdürrahim Karakoç:

“Gölgesinde otur amma

Yaprak senden incinmesin

Temizlen de gir mezara

Toprak senden incinmesin…”

Teşekkür

Bu harika yapımda başrol oyuncusu Ahmet Kural olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Öneri

Bu yazıya istinaden Sinan Yağmur’un son eseri “Ben Neyzen” isimli muhteşem romanını herkese öneririm. “Hiçlik” üzerine kurulu Neyzen Tevfik’in hayatını anlatan harika bir çalışmadır. 

Anlayana: Bizim kültürümüzde ölüleri fazla yıkamayın derler.

Benzer Videolar