Gölcük Yaylası

Ramazan Bayramı’ndan kısa bir süre önce Salihli’de özel bir bankada müdürlük yapan Sevgili Orhan Çöte kardeşimizin davetlisi olarak bir kaç yakın akrabamız ile birlikte Salihli’ye gitmiştik. Mesai saati bitimi Salihli Lidya Termal oteli önünde buluştuk. Bozdağ yolu üzerinde ağaçlık bir alanda içinden dere geçen suyun "gürül gürül" aktığı geniş bir alana kurulmuş restauranta mangala gidecektik. Vakit henüz erkendi. Orhan; "Hazır buraya kadar gelmişken Bozdağ'a da çıkalım" demişti. Lidya Termal otelini geçtikten sonra Salihli Belediyesi’nce restore edilmiş ve her yeri çimlendirilmiş harika piknik yerlerini gördükten sonra Bozdağ’a doğru yol almaya başlamıştık. Özellikle kirazı ile meşhur olan "Allahdiyen köyü" civarındaki keskin virajlar ve rampaları çıkarken başımız döndü diyebilirim. Yalnız köyün etrafında yapılan sayfiye yerleri ve etrafı muhteşem bir doğa görüntüsü içinde... Eğer vaktiniz olurda buralara gezmeye gelirseniz, bizim gibi fotoğraf makinesini almadan gelmeyin!
Gerçekten yol boyunca fotoğrafları çekilecek muhteşem görüntüler var..
Yol boyunca ilerledikten sonra, "Kırkoluklar" çeşmesi civarında mola vermiştik.
Yolda satış yapan Şenay ablamızın ısırgan otlu ve peynirli gözlemelerinden, dönüşte mangal yapacağız diye sadece birer tane yemiştik. Yanında buz gibi bir ayran..

 

ALLAHDİYEN KÖYÜ

 

Ayrıca  başta şeker hastalığı olmak üzere, hazımsızlık ve mide rahatsızlığına iyi geldiği ifade edilen Bozdağ'ın meşhur kekik balını da satıyordu. Bunun yanında kestane balı, çam balı, karakovan balı ayrıca kolestrole iyi gelen karabaş otu, yani kısaca doğada ne ararsan Şenay ablamızda yok yok... Tarihsel hikayesi bulunan "Kırkpınar" çeşmesinin her birinden birer yudum alarak, Bozdağ'a doğru yola koyulduk. Geç kalırız düşüncesi ile Kayak merkezlerinin olduğu yere çıkmamıştık. Yol boyunca plaj kumunu aratmayacak ilginçlikte olan "mil" li tarlalar da yeni ekilen brokolileri sulayan bir Bozdağlı
ile kısa bir süre de sohbet ettik. Kısa bir süre etrafı gezdikten sonra geri dönmeyi düşünürken, arabada bulunan yandan bacanağım olan Emrullah eniştemiz, ablası ile eniştesinin Gölcük yaylasında olduğunu ve bulunduğumuz yere de 10 dakika mesafede olduğunu söyleyince, istikametimizi de oraya doğru çevirmiştik.
Daha önceleri basından ismini çok duyduğum ama bir türlü gitme fırsatı bulamadığım Gölcük Yaylası’na gidiyorduk… Yol boyunca büyük uçurumların ve virajların bulunduğu ağaçlıklı yollar arasında yavaşça, Gölcüğe varmıştık.
Göl muhteşem güzelliğini hemen hissettirmişti. Gölün etrafında arabasıyla gelen ve çadır kurmuş balıkçıları izleyerek çarşı bölümüne gelmiştik. Eniştemiz ablasını ve eşini ziyaret ederken, Biz de gölün kenarında bulunan belediyeye ait cafede muhteşem bir hava ve görüntü ile çaylarımızı yudumlamaya başlamıştık.
Akşam saati olduğu için hava iyice serinlemişti. Düşünün Temmuz ayının son haftası ve üşüyorsunuz... Daha sonra yanımıza gelen eniştemiz ile biraz sohbet ettikten sonra etrafı gezmeye başlamıştık. Başta Altay kulübü olmak üzere bir çok İzmir takımının kamp yapmak için geldiği Gölcük’teki Spor Tesisleri’ni gezmiştik. Etrafındaki güzel piknik alanları ve birbirinden muhteşem villalarla süslenmiş Gölcük Yaylası hafızamızda derin bir iz bırakmıştı. Allah kısmet ederse Ramazan Bayramı sonrası ailem ile birlikte oraya tekrar gitmeyi ve daha uzun bir süre kalmayı düşünüyorum. Bence herkesin hayatında en az bir kere bile görmesi gereken harika doğa güzelliği olan muhteşem bir yer... Yalnız sakın bahar ayları başında gitmeye kalkmayın. Bahar aylarında yağan yağmurlar nedeniyle gölün suları yükseldiğinde sizi bir sürpriz bekliyor olabilir....

Benzer Videolar