Güven ve İtimat
İnsan olmamızın gereği olarak, sosyal toplum içinde birbirimize güvenmek zorundayız. Güvenilir olabilmek üstün meziyetlerin başında gelir. Dinimizin ve insan olmanın en önemli unsurlarından biridir güvenilir olmak, kişilere, topluma ve devlete güvenmek ve itimat duymak. Beni, 31 Mayıs 2012 günü Manisa Valiliği Özel Kalemi’nden aradılar. Ertesi günü saat 11.00 Sayın Valimizin benimle ve gazeteci arkadaşım Sayın İzzet Karasu ile görüşmek istediğini haber verdiler. Sevinçten ve heyecandan ayaklarım titredi. Memnuniyetle gelirim dedim. Koskoca devletimin Valisi beni davet eder de icabet edilmez mi ?...
Valilik makamına tam vaktinde gittim. İçeriye kabul edildim. Karşımda Manisa Valisi Sayın Halil İbrahim Daşöz Beyefendi. Ben o güne kadar ilk kez bir Vali ile makamında görüşecektim. Tanışma faslından sonra Sayın Vali'me yazmış olduğum, ''Makedonya Rekalar Kazasında Türk İzleri'' adlı kitabımı imzalayıp takdim ettim. Memnuniyetimi ifade ettim ve kitap hakkında biraz sohbet ettik.
Derken; Sayın Valim bana başka kitaplar yazıp yazmadığım sordu. Bende kendilerine yazımını tamamladığım '' Çıkayım Gideyim Urumeline'' adlı kitabımın kopyalarını gösterdim. Neden basılmadığını sordu. ''Sayın Valim, bu işler Manisa'da öyle sanıldığı kadar kolay olmuyor. Ben bir işçi emeklisiyim, ben Sponsor bulamıyorum '' dediğimde, ''Hocam sen artık böyle şeyleri düşünme, Bundan böyle arkanda ben ve Manisa Valiliği var. Ancak senden bir ricam daha olacak, 251 Bin Dev Öğrenci Projesi içinde değerlendirebileceğimiz gerçek göç öykülerinden oluşan bir öykü kitabı da yazarsan çok memnun olurum. Her iki kitabı da birlikte basarız'' deyince sevinçten uçacak gibi oldum. ''Emredersiniz Sayın Valim, en kısa zamanda kitabı yazar size takdim ederim'' diyerek makamdan ayrıldım. Valilik konağının merdivenlerinden inerken gözlerim doldu. '' Hey Allah’ım şükürler olsun. Bana bu günü de yaşattın.
Benim gibi bir Göçmen çocuğunu 52 yıl sonra Vali ile görüştürdün'' diyerek,
Doğruca evime gidip bilgisayarımın başına oturdum.
26 GÜNDE KİTABIMI BİTİRDİM
Tam 26 gün içinde 350 sahifeden oluşan '' Bistra'nın Kardelenleri'' adlı öykü kitabımı yazdım ve Sayın Valime takdim ettim. Ertesi günü de Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli bir öğretmen ile birlikte matbaaya kitabımın asıl kopyalarından oluşan C.D kayıtlarını teslim ettim. Beni en kısa zamanda arayacaklarını söylediler. Evet aradılar. Ne zaman biliyor musunuz? Tam 11 ay sonra. ''Beni Valilikten aradılar. İlber Bey yarın saat 9.30 da Valimiz sizinle görüşmek istiyor ''dediler. Sabah erkenden gittim. Sayın Valim bana karşı mahcup olduğunu, söz verdiği halde yerine getiremediğini söyleyerek özür diledi. Manisa'da görev süresi dolmuş ve merkeze alınmıştı. Ben cevap olarak şöyle dedim; ''Sayın Valim; Ben siz istediniz diye 26 günde kitabımı hazırladım.
Size güvendim. Bana hayatım da ilk kez devletim sahip çıkacak diye sevinmiştim. Ben bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Haklısınız, koskoca Vali'nin başka işimi kalmadı ki, bir garip İlber'in yazdıklarıyla uğraşacak '' dedim ve helalleştik. Oysa ki ben, devletime olan güvenimden dolayı bu güzel gelişmeyi sosyal medya ve makale yazdığım gazeteler aracılığı ile ve katıldığım T.V programlarında, siz değerli okurlarımla paylaştım. Dünyada ve Türkiye'de beni takip eden okurlarım tam bir yıldır soruyorlar. ''Hocam kitabınız çıktı mı ?, nereden temin edebiliriz ?.'' Ben; siz saygıdeğer okuyucularıma maalesef yalancı çıktım. Beni bağışlayınız. İşte böyle sayın okurlarım. Maalesef kitaplarım basılmadı. Eğer yardımcı olabilecek kültür ve edebiyat aşığı işadamlarımız destek olmak isterlerse bana ( ilbersiyak45£hotmail.com ) adresinden ulaşabilirler. Bistra’nın Kardelenleri solmasın. Bizden sonra gelecek kuşaklar atalarını ibret ve saygı ile ansınlar. Sahi dostlarım, bana söyleyin ''Ben kime güveneyim ..?''