Hangi Kurt kazanacak ?
Bu haftaki yazımıza ilginç ama ilginç olduğu kadar da ders veren bir hikâye ile başlamak istedim. Hikâye şöyle;
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri çevresinde toplanan genç yerlilere hayat üzerine konuşurken şunları söylüyor:
“İçimizde iki kurt var ve bunların arasında da korkunç bir savaş. Kurtlardan biri
korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine
acımayı, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı
ve benciliği temsil ediyor. Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.”
Gençlerden biri “Hangi kurt kazanacak?” diye soruyor ve yaşlı adam kısaca cevap veriyor:
“Beslediğiniz.”
AYKIRI BAŞKAN YUNANİSTAN’I KARIŞTIRDI
Yaşlı Cherokee’nin verdiği hayat dersinin günümüzde de geçerliliğini koruduğuna inanıyorum. Bunun en güzel örneklerinden birini de Selanik’in yeni seçilen Belediye Başkanı Yiannis Boutaris verdi. Boutaris, Kuzey Yunanistan’ın liman kentine bir Atatürk anıtı dikme planı olduğunu açıkladı, ülkesindeki kafatası milliyetçilerinden tepki, Türkiye’den ise övgü aldı.
Atatürk’ü hemşeri olarak kabul ettiklerini ve Türkiye’de başlayıp bitirdiği işlere saygı duyduklarını anlatan Başkan, atacağı adımın Selanik’e yoğun bir Türk ilgisi başlatacağından emin olduğunu da söylemişti. Aykırı Başkan’ın şu sözleri de ilgi çekmişti:
“Amacım hem Atatürk’ün anısını yaşatmak, hem de Selanik’e gelecek Türk turistler vasıtası ile iki ülke arasındaki yakınlaşmaya destek vermek.”
Nevi şahsına münhasır bir şarap tüccarı ve kentin son 24 yıldır ilk sosyalist belediye başkanı olan Yiannis Boutaris’in içinde beslediği kurdu nasıl yetiştirdiğini de gözler önüne seriyor. Bu konuda mutlu bir haberde Yunanistan’ın Dimetoka Bölgesi’ndeki Beyazıt Camii’nin çatısının tamirine izin verildiği ile ilgili gelen bilgi oldu. İki ülke arasında barışa doğru yol alan ilişkilerin Yiannis Boutaris gibi düşünen beyinlerle artacağı kanaatindeyim. Fethettiği topraklara adalet, barış ve zenginlik getiren Osmanlı’nın geride bıraktığı binlerce eserin tanınmaz halde olduğu düşünülürse bu iki olumlu gelişme bundan sonra Balkanlar’daki Türk izlerinin yeniden parlatılacağı ümidimi de kuvvetlendirmiş oldu. Doğrusu da buydu. Türkiye, ülkesinde bulunan azınlıkların her istediğini yaparken Balkanlar’da yaşayan Türkler’in durumunda bir düzelme olmaması kalbi Türk dünyası için atan bizleri hem üzer hem de umutsuzluğa iterdi. Bu gelişmelerin yeterli olduğunu söylemek ise tabii ki mümkün değil. Batı Trakya, Bulgaristan, Sancak, Kosova, Makedonya, Arnavutluk ve kısaca Balkanlar’ın tümünde yaşamlarını sürdüren Türk soyluların eğitim başta olmak üzere birçok haklarının gasp edildiğini ise bilmeyenimiz yok gibi. Yapılması gereken ise basit. Güçlü ve lider Türkiye için çok çalışmak…