Hangi Tarih ?
Tarih gerçek ile doğru kelimelerinin arasına sıkışmış, siyaset ile bilim savaşının galipleriyle savaşmak zorunda kalan emperyal menşeili bir çocuktur. Doğruların ve gerçekliğin şahıslara ve siyasi meyillere göre değiştiği bir ülkede yaşamanın verdiği zorlukla, tarihi; yeri belli olan bir köşeye koymanın zorluğu hep yaşanır. Tarihi faydalı bilgiler kulübü olarak görüp, ezberimizi bozan kısımlarını büyük bir kara büyüyle hayatımızdan çıkarmanın kolaylığını hepimiz yapmışızdır. Bu tatlı siyasi ve bazen de milli günahı işlemenin dayanılmaz tadına varan kurum ya da kişilerin yıllarca biriktirdikleri düşünce hazinelerini korumaları, var olan gerçeği değiştirmeyecektir. Gerçek ile kendi doğrumuz arasında ki ince çizginin, hangi tarafında olunacağını, beynimizden önce siyasi birikimimiz karar verdiği sürece tekrarlanan mantıksız döngülerden de çıkılamayacaktır.
Osmanlı torunu olmakla gururlanan muhafazakar bir zihnin, muhteşem Süleymanları, Yavuzları anarak oluşturduğu gurur tablosuna, Anadolu’dan kaçar derecesin de giden Vahdettin’i koymaması ve beyninde ki Osmanlı şemasını kendince doğru, aklen ve mantıken yanlış bir şekilde oluşturması tarihin insanımıza göre değişen gerçeklerine örnek değil midir.?
ÇIKARSAL İLİŞKİLER VE VİCDAN ÇİZGİSİ
İnsanların doğrularına karışmak ve yönlendirmek haddimize değil ama tarihçi olarak alanımıza yönelik masumane de olsa oluşan çıkarsal ilişkileri de vicdan çizgisine çekmek görevimiz diye düşünüyorum. Son dönemde İran ile gerginleşen ilişkilerimizin (Füze Kalkanı) ve Fransa ile olan restleşmemizin, iç politikadaki atışma ve eleştirel çizgisinin tarih bilimince tutarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Temmuz 1950’de Kore’ye asker gönderip NATO kapısını aralayan Demokrat Parti ise o dönemde her fırsatta, A.B.D dostluğuna bağlıyız diyende C.H.P lideri İnönü’dür. Yine 1959 da A.E.T. ye başvuru yapan Menderes iken,1963’te Ankara Antlaşması ile ortaklığı resmileştiren İnönü’dür. Bugün ki günlük politik kavgaları, tarihin tozlu sayfalarından çıkartıp bugünün pırıldayan dosyalarında anlamaya çalışırsak ve bu doğrultuda tarihten bir yardım eli beklersek, yarın bir başka konuda o yardım elinin bizi tuş etmesine şaşırmamamız gerekir. Tarih siyasi görüş ve düşünce ayırmadan faydalanacağımız en büyük evrensel hazinemizdir. Bu hazine bazen Fransa’ya karşı en büyük tepki depomuz olacakken, yeri gelecek Ermeni diasporasına karşı dünyada ki en büyük savunucumuz olacaktır. Güzel ve umut verici olanda bu tarz bir savunmayı hiçbir hükümet yada devletin hapsedememesidir…