Haritacılar iş başında !
1984’te Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan terör eylemleri sebep olduğu binlerce insanın ölümü ve Kürt kökenli siyasilerin tutumlarıyla halkta ciddi bir tepki yarattı. Türkiye’de bazı çevrelerin Kürt sorunu diye sürekli gündeme getirdikleri konu, Kürtlerin önemli bir kısmı için “Kürdistan Sorunu” olarak algılanıyor. Yani dertlerinin şu veya bu hakların verilmesinden ziyade haritayı değiştirmek olduğu görülüyor. Kürt şovenizmi yapan bu çevreler sürekli eleştirdikleri devlet yapısını yıkmak için tüm güçleriyle çaba harcarken yurt dışındaki resmi ve özel bazı düşünce kuruluşlarının önümüze bölünmüş Türkiye haritaları koymaları, bu yönde raporlar hazırlamaları en yetkili ağızlardan Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğinin ifade edilmesi konu hakkında kanaatimizin oluşmasına yetiyor. 2003 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoliza Rice’ın, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylediğinde Türk kamuoyu başına geçirilmek istenen çuvaldan haberdar olmuştu. Ama nedense kimseden ciddi anlamda tepki gelmedi. Malum olduğu üzere devasa petrol yataklarının üstündeki Ortadoğu'nun sınırları, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz, Fransız ve Rusya tarafından düzenlenmişti. Dünyanın topraklarda sınırları cetvelle çizilen yapay devletler oluşturuldu. İnce hesaplarla petrol alanları, egemen güçlerin kontrolü altında bırakılmıştı. Geçen hafta basında, Mısır, seçimi kazanan ve ‘Şeriat Anayasası’nı referanduma götüren ‘Müslüman Kardeşler’ ile muhalifler arasında bölünmeye başladığı yer aldı. Muhaliflerin, İskenderiye, Mahalla ve El Mansur’da bağımsızlık ilan ettiği İsmailiye, Süveyş ve Port Said’i de ele geçirmeye çalıştıkları yazıldı. Mart 2012’de Libya devriminin başladığı Bingazi’yi de içeren petrol zengini doğu bölgesi Sirenayka, yarı özerklik ilan etmişti. Kaddafi katledilmiş olsa da henüz Libya’da istikrar sağlanmış değil. Eylül 2012’de The New York Times'ta yer alan analizde Amerika'nın Irak'tan çekilmesinden sonra bölgedeki özel Kürt yönetiminin devletleşebileceği iddia edilmişti. Suriye'de yaşananlar sonrası bölge haritalarının yeniden çizileceğinin kaydedildiği analizde 3 bin yıllık tarihi olan Kürtler'in bölgede bağımsız bir devlet kuracağı belirtildi. Yayınlanan yeni haritada Suriye'de üçe bölünüyor ve Şam, Halep, Lazkiye olmak üzere üç şehir devletinden oluşuyor. Şimdi de Amerika’nın çatı istihbarat örgütü olan Ulusal İstihbarat Ofisi’nin “Küresel Trendler 2030” raporunda Türkiye’nin bölünebileceği öngörülmüş. Raporda; Kürdistan'ın yükselişi Türkiye'nin bütünlüğüne darbe olur ve bu, çevresindeki komşularında büyük bir ihtilaf riskini artırır. Ortadoğu sınırları ortaya çıkmakta olan Kürdistan ile yeniden çizilir" ifadeleri yer almış. Raporun hazırlayıcılarından Mathew Burrows; Suriye’deki olayların bölgeye yayılmasının sonuçları olduğunu, Suriye'nin olası bir bölünmesinde, bunun Irak'a da sıçrayabileceğini, Kürdistan senaryosuyla sadece Türkiye’nin değil bölge ülkelerinin de etkileneceğini vurgulamış. Raporda İran'ın nükleer kapasitesiyle ilgili bölümde yer alan, "Türkiye'nin İran'a bir nükleer kapasite arayışı içine girebileceği veya NATO savunma sistemine bağlı olarak karşılık verebileceği" öngörülmüş. Bunun Ortadoğu için en kötü senaryo olduğunu gerçekleşmeyecek olmasında emin olmalıyız demiş. Lütuf buyurdukları için kendilerine teşekkür ederiz. Hatırlayacak olursanız, 1991 yılında Irak’ın ABD tarafından işgali döneminde merhum Cumhurbaşkanı Özal’ın, “Bir koyup, üç alma” hayali sonrasında fatura bize PKK’yı destekleyen “çekiç güç” ve terörün artmasıyla kanlı bir dönemin yaşanmasına malolmuştu.
Geçmişte dev imparatorluklar kuran Türkler, ABD ve Rusya ile ilişkilerini güçlendiren, Afrika, Asya ve Latin Amerika'ya açılan ve Arap devrimlerini destekleyen konumuyla geleceği için her ne kadar bir güç oluşturuyorsa da tedbiri elden bırakmamak lazım.
ABD RULETİ
Çünkü bölge haritaları üzerinde “ABD ruleti” oynanmaya devam ediliyor. Patenti eski Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’e ait olan “Büyük Türkiye” ifadesini kullanarak, Büyük Türkiye karşıtı herkes tasfiye olacak! diyor iktidara yakın çevreler. Türkiye’nin ekonomik, askeri, siyasi, sosyal, kültürel, demokrasi ve insan hakları bakımından büyük olmasını kim istemez. Ortalama Türk insanı için herhalde en büyük ideal budur. Anlatmak istediğimiz üzerimizde oynanan oyunlar sonucu kurbağa teorisinde olduğu gibi ısının yükseldiğinin farkında olmadan bizi kazanda haşlamaması. Sonuçta Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olup, yalnız Ortadoğu’nun değil, Türkiye’nin haritasına da son kez bakmakta var çünkü. Ufukta Suriye’ye askeri müdahale, İsrail’in İran’a muhtemel saldırısı, İngiliz, Alman, Fransız askerlerinin sınırlarımıza gelmek üzere hazırlanması,(ABD’liler geldi bile)Irak’ta merkezi Yönetim ile Kuzey Irak Kürtlerinin çatışma noktasına gelmesi, kısacası Ortadoğu’nun kan çanağına dönmesi an meselesi. Öte yandan yurt içinde yeni hazırlanan Büyük Şehir yasası, yargıda ve kamuda ana dilde hizmet açılımları, Terörist başının açlık grevleri sonucu yeniden “lider” statüsüne yükseltilmesi, BDP’li milletvekillerine geçmişte yaşadıklarından dolayı empati yapılması da yeni bir döneme işaret ediyor. 2013 heyecanlı bir yıl olacak anlaşılan, yeter ki biz tedbirli ve uyanık olalım, çünkü “su uyusa da düşman uyumuyor”.
1984’te Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan terör eylemleri sebep olduğu binlerce insanın ölümü ve Kürt kökenli siyasilerin tutumlarıyla halkta ciddi bir tepki yarattı. Türkiye’de bazı çevrelerin Kürt sorunu diye sürekli gündeme getirdikleri konu, Kürtlerin önemli bir kısmı için “Kürdistan Sorunu” olarak algılanıyor. Yani dertlerinin şu veya bu hakların verilmesinden ziyade haritayı değiştirmek olduğu görülüyor. Kürt şovenizmi yapan bu çevreler sürekli eleştirdikleri devlet yapısını yıkmak için tüm güçleriyle çaba harcarken yurt dışındaki resmi ve özel bazı düşünce kuruluşlarının önümüze bölünmüş Türkiye haritaları koymaları, bu yönde raporlar hazırlamaları en yetkili ağızlardan Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğinin ifade edilmesi konu hakkında kanaatimizin oluşmasına yetiyor. 2003 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoliza Rice’ın, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylediğinde Türk kamuoyu başına geçirilmek istenen çuvaldan haberdar olmuştu. Ama nedense kimseden ciddi anlamda tepki gelmedi. Malum olduğu üzere devasa petrol yataklarının üstündeki Ortadoğu'nun sınırları, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz, Fransız ve Rusya tarafından düzenlenmişti. Dünyanın topraklarda sınırları cetvelle çizilen yapay devletler oluşturuldu. İnce hesaplarla petrol alanları, egemen güçlerin kontrolü altında bırakılmıştı. Geçen hafta basında, Mısır, seçimi kazanan ve ‘Şeriat Anayasası’nı referanduma götüren ‘Müslüman Kardeşler’ ile muhalifler arasında bölünmeye başladığı yer aldı. Muhaliflerin, İskenderiye, Mahalla ve El Mansur’da bağımsızlık ilan ettiği İsmailiye, Süveyş ve Port Said’i de ele geçirmeye çalıştıkları yazıldı. Mart 2012’de Libya devriminin başladığı Bingazi’yi de içeren petrol zengini doğu bölgesi Sirenayka, yarı özerklik ilan etmişti. Kaddafi katledilmiş olsa da henüz Libya’da istikrar sağlanmış değil. Eylül 2012’de The New York Times'ta yer alan analizde Amerika'nın Irak'tan çekilmesinden sonra bölgedeki özel Kürt yönetiminin devletleşebileceği iddia edilmişti. Suriye'de yaşananlar sonrası bölge haritalarının yeniden çizileceğinin kaydedildiği analizde 3 bin yıllık tarihi olan Kürtler'in bölgede bağımsız bir devlet kuracağı belirtildi. Yayınlanan yeni haritada Suriye'de üçe bölünüyor ve Şam, Halep, Lazkiye olmak üzere üç şehir devletinden oluşuyor. Şimdi de Amerika’nın çatı istihbarat örgütü olan Ulusal İstihbarat Ofisi’nin “Küresel Trendler 2030” raporunda Türkiye’nin bölünebileceği öngörülmüş. Raporda; Kürdistan'ın yükselişi Türkiye'nin bütünlüğüne darbe olur ve bu, çevresindeki komşularında büyük bir ihtilaf riskini artırır. Ortadoğu sınırları ortaya çıkmakta olan Kürdistan ile yeniden çizilir" ifadeleri yer almış. Raporun hazırlayıcılarından Mathew Burrows; Suriye’deki olayların bölgeye yayılmasının sonuçları olduğunu, Suriye'nin olası bir bölünmesinde, bunun Irak'a da sıçrayabileceğini, Kürdistan senaryosuyla sadece Türkiye’nin değil bölge ülkelerinin de etkileneceğini vurgulamış. Raporda İran'ın nükleer kapasitesiyle ilgili bölümde yer alan, "Türkiye'nin İran'a bir nükleer kapasite arayışı içine girebileceği veya NATO savunma sistemine bağlı olarak karşılık verebileceği" öngörülmüş. Bunun Ortadoğu için en kötü senaryo olduğunu gerçekleşmeyecek olmasında emin olmalıyız demiş. Lütuf buyurdukları için kendilerine teşekkür ederiz. Hatırlayacak olursanız, 1991 yılında Irak’ın ABD tarafından işgali döneminde merhum Cumhurbaşkanı Özal’ın, “Bir koyup, üç alma” hayali sonrasında fatura bize PKK’yı destekleyen “çekiç güç” ve terörün artmasıyla kanlı bir dönemin yaşanmasına malolmuştu.
Geçmişte dev imparatorluklar kuran Türkler, ABD ve Rusya ile ilişkilerini güçlendiren, Afrika, Asya ve Latin Amerika'ya açılan ve Arap devrimlerini destekleyen konumuyla geleceği için her ne kadar bir güç oluşturuyorsa da tedbiri elden bırakmamak lazım.
ABD RULETİ
Çünkü bölge haritaları üzerinde “ABD ruleti” oynanmaya devam ediliyor. Patenti eski Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’e ait olan “Büyük Türkiye” ifadesini kullanarak, Büyük Türkiye karşıtı herkes tasfiye olacak! diyor iktidara yakın çevreler. Türkiye’nin ekonomik, askeri, siyasi, sosyal, kültürel, demokrasi ve insan hakları bakımından büyük olmasını kim istemez. Ortalama Türk insanı için herhalde en büyük ideal budur. Anlatmak istediğimiz üzerimizde oynanan oyunlar sonucu kurbağa teorisinde olduğu gibi ısının yükseldiğinin farkında olmadan bizi kazanda haşlamaması. Sonuçta Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olup, yalnız Ortadoğu’nun değil, Türkiye’nin haritasına da son kez bakmakta var çünkü. Ufukta Suriye’ye askeri müdahale, İsrail’in İran’a muhtemel saldırısı, İngiliz, Alman, Fransız askerlerinin sınırlarımıza gelmek üzere hazırlanması,(ABD’liler geldi bile)Irak’ta merkezi Yönetim ile Kuzey Irak Kürtlerinin çatışma noktasına gelmesi, kısacası Ortadoğu’nun kan çanağına dönmesi an meselesi. Öte yandan yurt içinde yeni hazırlanan Büyük Şehir yasası, yargıda ve kamuda ana dilde hizmet açılımları, Terörist başının açlık grevleri sonucu yeniden “lider” statüsüne yükseltilmesi, BDP’li milletvekillerine geçmişte yaşadıklarından dolayı empati yapılması da yeni bir döneme işaret ediyor. 2013 heyecanlı bir yıl olacak anlaşılan, yeter ki biz tedbirli ve uyanık olalım, çünkü “su uyusa da düşman uyumuyor”.