Hem İstikbal Hem Hayat
Bu, milletlerin hayatının varlığına etki eden cümlenin söylenmesinden
uzun yıllar geçmesine rağmen, bu cümle insanlığın esaret altında olduğu
her yerde ve dönemde, insanın karakteri gereği, önemini her nefes
koruyacaktır.
Çok şükretmemiz gerekir ki bugün, içinde bulunduğumuz coğrafyamızda huzursuzluk olsa da, insanların birbirlerine olan yaklaşımları ve devletlerin barışa yönelik çabaları, bölgemizde insan yaşamı için dünden çok daha büyük umut vaat etmektedir. İstiklalini, uğrunda ölümü göze alarak kazanan bu millet, toprağın altına şehitleri ile temel atıp, toprağın üzerine de ülkemiz insanın ihtiyaçlarını bilen şahitleri ile istikbalini yükselmiş ve yükseltmeye hızla devam etmektedir. Yine Gazinin “yurtta sulh cihanda” sulh ilkesini şiar edinerek, geçmişte yaşadığı kırgınlıkları unutup, tüm komşuları ve dünyanın diğer milletleri ile hızla ilişkilerini geliştirmeye ahdetmiştir.
Bu ilişkilerin geliştirilmesinde çok önemli yer tutan balkanlar, öncelikli önermelerin haklı olarak ilk sırasında yer almaktadır. Balkanlar ülkemiz ve ülkemizin temsil ettiği tarihi, kültürel ve manevi değerleri ile batı ve kuzey Avrupa arasında, iki coğrafyayı birbirinden ayıran tampon bölge değil, tam tersine, iki coğrafyayı ve kültürü, tarihi, ekonomisi, sosyal ve dinamik yapısı ile birleştiren bir kaynak bölgedir. Medeniyetler arasında bir sınır karakolu değil, bölge insanın, iki büyük medeniyete uzanmış ve sınır tanımayan ak kolu ve dostluk elidir. Bahsedilen bölge, geçtiğimiz yüzyılın dışında 400 yıla yakın bir süre barış içinde beraber yaşamış bir milletler topluluğun bölgesi olmakla birlikte, bugün dünyada söz sahibi olan büyük devletlere göç vermiş ve o devletlerde ekonomik olarak katma değer oluşturmuş ve sosyal açıdan da o ülkelere değer katmış insanlar meydana çıkarmıştır. Türk, Bulgar, Yunan, Makedon, Arnavut, Boşnak, Sırp, Romen, Hırvat, Sloven birçok insan, bugün dünyanın birçok ülkesinde, büyük başarılar sağlayan balkan milletleri topluluğun bireylerindendir.
Balkan milletleri bugün, 400 yıl birlikte yaşamış olduğu barışı, sonsuz yıllara yayacak güçlü tecrübe ve birikimlerin potansiyel hamilleridir. Yani başka bir değişle, insanlık tarihinin potansiyel birlikteliğinin, en güçlü adaylarıdır. Bu yüksek kültür ve barışın hamili olan tüm balkan milletlerinin her bireyi, bu insanlık özleminin fahri lideri konumdadır. Hiç şüphe yok ki bu özlemin gerçekleşmesinin en büyük lokomotifi ekonomidir. Ancak ekonomi, insan temelli olduğundan, insan her ne kadar ekonomik bir varlık olarak tarif edilmiş ise de, bu tarifin, insanın sonsuz yönlerinden birisini teşkil ettiği de açıktır. Dün istiklali için ölen başta ülkemiz insanı ve balkan milletleri bugün istikbal için yaşamanın yollarını aramaktadır. Bu arayış, 400 yılını birlikte, neredeyse bir yastığa baş koyarcasına geçirmiş bu milletler topluluğunun, gelecekte sadece ekonomik olarak bir araya getirmek, balkanları ve balkan halklarını tam olarak tanımamak ve sınırlı bir anlayışla balkan potansiyeline bakmak olur. Balkan milletlerinin bugün istediği “hem istikbal hem hayat” parolasıdır. Evet, balkanlarda çok millet ve çok devlet vardır ama balkanlar bir tanedir ve bir taneciktir.
Çok şükretmemiz gerekir ki bugün, içinde bulunduğumuz coğrafyamızda huzursuzluk olsa da, insanların birbirlerine olan yaklaşımları ve devletlerin barışa yönelik çabaları, bölgemizde insan yaşamı için dünden çok daha büyük umut vaat etmektedir. İstiklalini, uğrunda ölümü göze alarak kazanan bu millet, toprağın altına şehitleri ile temel atıp, toprağın üzerine de ülkemiz insanın ihtiyaçlarını bilen şahitleri ile istikbalini yükselmiş ve yükseltmeye hızla devam etmektedir. Yine Gazinin “yurtta sulh cihanda” sulh ilkesini şiar edinerek, geçmişte yaşadığı kırgınlıkları unutup, tüm komşuları ve dünyanın diğer milletleri ile hızla ilişkilerini geliştirmeye ahdetmiştir.
Bu ilişkilerin geliştirilmesinde çok önemli yer tutan balkanlar, öncelikli önermelerin haklı olarak ilk sırasında yer almaktadır. Balkanlar ülkemiz ve ülkemizin temsil ettiği tarihi, kültürel ve manevi değerleri ile batı ve kuzey Avrupa arasında, iki coğrafyayı birbirinden ayıran tampon bölge değil, tam tersine, iki coğrafyayı ve kültürü, tarihi, ekonomisi, sosyal ve dinamik yapısı ile birleştiren bir kaynak bölgedir. Medeniyetler arasında bir sınır karakolu değil, bölge insanın, iki büyük medeniyete uzanmış ve sınır tanımayan ak kolu ve dostluk elidir. Bahsedilen bölge, geçtiğimiz yüzyılın dışında 400 yıla yakın bir süre barış içinde beraber yaşamış bir milletler topluluğun bölgesi olmakla birlikte, bugün dünyada söz sahibi olan büyük devletlere göç vermiş ve o devletlerde ekonomik olarak katma değer oluşturmuş ve sosyal açıdan da o ülkelere değer katmış insanlar meydana çıkarmıştır. Türk, Bulgar, Yunan, Makedon, Arnavut, Boşnak, Sırp, Romen, Hırvat, Sloven birçok insan, bugün dünyanın birçok ülkesinde, büyük başarılar sağlayan balkan milletleri topluluğun bireylerindendir.
Balkan milletleri bugün, 400 yıl birlikte yaşamış olduğu barışı, sonsuz yıllara yayacak güçlü tecrübe ve birikimlerin potansiyel hamilleridir. Yani başka bir değişle, insanlık tarihinin potansiyel birlikteliğinin, en güçlü adaylarıdır. Bu yüksek kültür ve barışın hamili olan tüm balkan milletlerinin her bireyi, bu insanlık özleminin fahri lideri konumdadır. Hiç şüphe yok ki bu özlemin gerçekleşmesinin en büyük lokomotifi ekonomidir. Ancak ekonomi, insan temelli olduğundan, insan her ne kadar ekonomik bir varlık olarak tarif edilmiş ise de, bu tarifin, insanın sonsuz yönlerinden birisini teşkil ettiği de açıktır. Dün istiklali için ölen başta ülkemiz insanı ve balkan milletleri bugün istikbal için yaşamanın yollarını aramaktadır. Bu arayış, 400 yılını birlikte, neredeyse bir yastığa baş koyarcasına geçirmiş bu milletler topluluğunun, gelecekte sadece ekonomik olarak bir araya getirmek, balkanları ve balkan halklarını tam olarak tanımamak ve sınırlı bir anlayışla balkan potansiyeline bakmak olur. Balkan milletlerinin bugün istediği “hem istikbal hem hayat” parolasıdır. Evet, balkanlarda çok millet ve çok devlet vardır ama balkanlar bir tanedir ve bir taneciktir.