Hemşeri dernekleri Siyasetçilere oyuncak olmasın
Hemşeri derneklerinin vazifesi, kendi kültürlerini ve tarihlerini yaşatmak, hemşerilerinin aralarındaki bağları güçlendirmek ve yaşam kalitelerini arttırıcı hizmetler yapmaktır. Buna karşılık birçok siyasetçi, bu cemiyetleri “toplum mühendisliği” yapabilecekleri, “arka bahçe” haline getirebilecekleri kurumlar olarak görmek istiyor. Bu, ne yazık ki bizim kızancıklar da dahil olmak üzere hemen tüm hemşeri gurupları arasında rastlanan çirkin bir siyasetçi hastalığı...
Bir kısım Kavaklı siyasetçinin evvelki hafta basına verdikleri, “aman genel seçimler ufukta göründü, hemen bir federasyon kurup derneklerimizi birleştirelim, sonra dayanalım partilerin kapısına, Kavak’tan şu adamı, bu adamı vekil yapın diye buyuralım.” tadındaki demeçlerini bilmem okudunuz mu?
Kavaklı dostların beni yanlış anlamasından ve onları istemeden incitmekten endişelendiğim için yazmadığım bu konuda, Kavaklı bir dostumun benimkilerle örtüşen görüşlerini okumaktan bulduğum cesaretle kalem oynatmaya karar verdim.
Saygı duyduğum bir Kavaklı kalem erbabı olan Sayın Ahmet SEVEN’in köşe yazısında bir hayli sert ve açık cümlelerle eleştirdiği gibi, ben de siyasetçilerin hemşeri derneklerini istedikleri gibi çekip çevirebilecekleri, icabında tepe tepe kullanabilecekleri kurumlar olarak görmekten vazgeçmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Söze Kavaklılar’dan başladık, yine onları misal vererek devam edelim: Kavaklılar has ve halis insanlardır. Yedi göbek sülalelerini tek tek araştırın, aralarından numunelik bir tane vatan haini bulamazsınız. Büyük ekseriyeti, ellerindeki işi ter temiz yapmaya çalışan, kimsenin kötülüğünü istemeyen, haramdan sakınan, mülayim komşulardır.
Örgütlü toplum olmak, herkes kadar Kavaklılar’ın da hakkıdır elbette. Kavak ilçemizin her köyünde bir dernek olmalı, Kavaklılar’ın topluca yaşadığı her yerde, Kavaklılar’a ait sivil toplum kuruluşları teşkilatlanmalı, Kavak’taki tüm köy yollarına asfalt dökülmeli, Kavak’ta çok daha iyi okullar, sağlık kuruluşları, camiler ve kamu binaları yapılmalı. İşsizlik azaltılmalı, sanayi tesisleri kurulmalı, ilçede sosyal hayat canlandırılmalı. Kavaklılar da herkes kadar daha zengin, mutlu ve huzurlu bir yaşam hakkından istifade edebilmeli. Kavaklılar’a ait hemşeri dernekleri de bu amaçlar için mücadele etmeli ve üzerlerine düşenleri yapmalı.
Ancak siyasetin kuralları başkadır. İnsanların sandığa gittiklerinde öncelikle kendi hemşerilerine değil, aynı zamanda toplumun ve ülkenin geneline en iyi hizmeti verebilecek kimselere oy vermeleri gerekir.
Öte yandan, hemşeri derneklerinde tek bir siyasetçinin ya da siyasi partinin adamları değil, kitlesel desteği bulunan her siyasi görüşten üyeler yer almalıdır. Derneklerin kapısından içeri girildiği anda herkes parti rozetini çıkartıp derneğin amaçları doğrultusunda hep birlikte hizmet etmeye başlamalıdır.
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, sürü psikolojisiyle hareket eden kitlelerin değil, bireyselleşmenin çağıdır. İnsanlar, artık kendi akılları ve görüşleri doğrultusunda tercih yapmaktadır. Aşiret kültürüyle topluca aynı noktaya oy vurma dönemi bitmektedir. Zaten yeni nesiller büyük ölçüde karışmış ve melezleşmiştir. Misal, her birimizin ailesinde yurdun dört yanından gelinler ve damatlar vardır.
Her toplumda fanatikler ve mübalağayı sevenler olduğunu görüyoruz: Onlara sorarsanız, İlkadım Belediye Başkanı Sayın Necattin DEMİRTAŞ’ı Kavaklılar, Tekkeköy Belediye Başkanı Sayın Hayati TEKİN’i mübadiller, Canik Belediye Başkanı Sayın Osman GENÇ’i Doğu Karadenizliler seçmiştir.
Bu düşünceler, toplumu kamplara ayırdığı için tehlikeli, gerçekleri tam olarak yansıtmadığı için yanlış ve seçilen başkanların kabiliyetlerini küçümsediği için haksızdır.
Tüm siyasetçi dostlara bir hatırlatma yaparak lafı toparlamış olalım: Nereli olursanız olun, hemşeri derneklerinizi kullanarak kitlesel oy alacağınızı sanıyorsanız kendinizi aldatırsınız. İsterseniz bu işi yıllarca yapan bizim “İzzetli Başkanımıza” bir sorun; bakın size neler anlatacak, neler...
30 OCAK ETKİNLİKLERİNİ KAÇIRMAYIN
Yakın tarihimizin en önemli olaylarından birisi 30 Ocak 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde imza edilen Mübadele Sözleşmesidir. Resmi tarihin nedense pek üzerinde durmadığı bu önemli olay ile, milyonlarca insan uluslararası bir sözleşmenin bir sonucu olarak ahali mübadelesinin kurbanı haline getirildiler.
Bugün, Türk veya Yunan kökenli yaklaşık sekiz milyon kişinin aile tarihini etkileyen bu olayın 87. yıldönümü Türkiye’nin değişik kentlerinde düzenenecek etkinliklerle anılacak.
Biz, Samsun Mübadele Derneği tarafından düzenlenecek etkinlikler hakkında kısaca bilgi verelim:
30 Ocak Cumartesi günü saat 13:30’da, Tütün İskelesinde (Kurtuluş Yolu) denize karanfil bırakılması ile başlayacak olan ilk etkinlikte, mübadele sırasında yaşamını yitirenler anısına denize çiçekler atılacak.
Aynı gün saat 19:00’da Deniz Restoranda geleneksel akşam yemeği düzenlenecek. Bu yemeğin davetiyeleri dernekten temin edilebilir.
1 Şubat 2010 Pazartesi günü ise, Ziraat Bankası Sergi Salonunda “resim ve mübadele kitapları” sergisi açılışı yapılacak. Mübadil bir aileden gelen ressam Şebnem Keskür ERSOY’un resimlerinden oluşan sergi, saat 12:30’da açılacak ve iki hafta süre ile resimseverlerin beğenisine sunulacak. Aynı mekanda açılan “mübadele kitapları sergisi” ise, ülkemizde mübadele üzerine yazılmış birçok eseri meraklıların bilgisine sunacak.
Bu dolu etkinlik programına okuyucularımızdan ilgi beklediğimizi bilmem söylemeye gerek var mı?