“Hürriyet aşığı milletler tebaalarını, kılıç ve kurşun korkusuyla idare etmek değil, onların benlik ve izzeti nefislerine hürmet ederek, hukuk ve şereflerinin muhafaza etmek gayesini kendilerine düstur etmişlerdir.” 1957
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bay Nikos Anastasiadis’in Kuzey Kıbrıs Rum Kesimi yönetimine seçilmesi sonrasında yaşanmaya başlayan kafa karışıklığı yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Görüşmeci düzeyinin düşürülmesi gerektiğini istemek kuşkuları da beraberinde getiriyor. Görüşmeleri yürütecek olan kişinin kimliği ve kişiliğinin bu noktada kadar fazladan önemi yoktur. Atanacak kişinin siyasi karar alma yetkisinin hangi noktaya kadar olabileceği birincil sorundur. Karar aşamasında “gidip ulusal konseye sunayım. Oradan alacağım sonuca göre kararımı açıklarım” dediği anda keten helvaların hepsi yanmanın ötesine geçecektir. Beyrut’ta başlayan çözüm görüşmelerinin üzerinden 45 yıl geçti. Kıbrıs Türklerini etnik temizlikten geçirmek üzere hareket geçmelerinin 50. yılına ulaşmış bulunuyoruz. Bu süreçte Kıbrıs uyuşmazlığının konuşulmadık bir konusunun kalmadığı biliniyor. Görüşmeci düzeyinin düşürülmesi sonrasında çözüme ulaşmak için daha çok 50 yılları harcamayı göze almak gerekiyor. Adı geçen ülkenin en önde gideninin yaptığı bu türden açıklamasının bilinçli olarak yapıldığının bilinmesini istiyoruz. BM’in gözetiminde yıllarca devam eden müzakerelerden sonuç alınmadığı noktada yeni arayışların gündeme taşınması gerekiyor. AİHM’nin 02 Nisan 2013 günlü kararının yeni arayışlara kapıyı araladığını kaydetmek istiyoruz. Öncelikle hiçbir yasal dayanağı olmadan uygulanmakta olan ekonomik soykırımın kaldırılması kaçınılmazdır. 28 Mayıs 2004 gün ve S/2004/434 sayılı kararla dönemin genel yazmanı Kofi Annan’ın tanımı ile izolasyon bize göre ise yukarıda kaydettiğimiz gibi ekonomik soykırımın kaldırılması isteği gündeme taşınmalıdır. Buna koşut olarak Avrupa Konseyi’nin 26 Nisan 2004 günlü çağrısı ile birlikte söz verilen yükümlülüklerin yerine getirilmesini istiyoruz.
ATEŞKES KOŞULLARI
Bunların yapılmaması sonrasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplum tarafından tanınması veya gözlemci üyelik işlemleri için zaman yitirilmeden çalışmaların başlatılmasının çözüm sürecine ivme kazandıracağını düşünüyoruz. Ateşkes koşullarının geçerli olduğu Kore yarımadasının kuzey ve güney olarak bölündüğü biliniyor. Adı geçen ülkelerin dilleri, dinleri, kültürel birliktelikleri ortaktır. Aynı ateşkes koşullarının geçerli olduğu Kıbrıs adasında ise iki ulusun uzantıları olan Türklerle Rumları birleştirmeye çalışmak eski dildeki söylemle abesle iştigaldir. Kısaca boşa kürek çekmektir. Adanın şu andaki konumunun kalıcı olması ve her iki devletin tanınması da taksim değildir. Kalıcılığı istemenin taksim olduğunu savunacak olanların adanın güneyinde bulunan İngiltere’ye ait egemen üslerin konumunu da sorgulamaları gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Bay William Haque ile mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulides üslerin durumunu konuşmuşlar. Yapılan basın açıklamasında iki ülke, aralarındaki ilişkileri geliştirmek istediklerine vurgu yaptıktan sonra, “Biz, Kıbrıs’ın devam eden bölünmesi hakkında konuştuk. Kıbrıslıların(Rumların) İngiltere’nin kapsamlı çözüme yönelik yenilenen çabaları desteklenmesine güvenebilirler. Ayını zamanda Egemen Üsler Bölgesi’ndeki işbirliğimize devam etmemizi istiyorum” görüşü ortalık yerlere çıkarılıyor. Sıcak geçecek yaz aylarından sonra Ekim ayından itibaren görüşmeler için ense el çekilmeye başlanabileceğini kaydediyoruz. Adada İngiliz üslerine hoşgörü ile bakılırken 12. Parselde sondaj çalışmalarına yeniden başlanıyor. Sürdürülen bu çabalara karşın bizlerin de yukarıya aldığımız görüşlerimiz konusunda çalışmaların yapılmasını önermek istiyoruz. Bunlara koşut yeni görüşlerin de konuşulması gerekiyor. Yeni seçeneklerle uluslararası toplumun önüne çıkılmasında sayısız yarar olduğunu düşünüyoruz.
Karşı taraf egemen İngiliz üslerini bölünmüşlük olarak kabul etmediğini söylüyor. Onlar için bölünmüşlük, adanın kuzeyinde yaşayan Türklerin kurdukları Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Bu kadar hukuksuzluk yaşanırken hazırlıksız yakalanmamak gerekiyor mu ne...