İyiliği sayarak değil, saçarak yapmalı insan !
Son yılların en çok uygulanan moda hareketini şu kelimeler ile ifade edersem sanırım yanlış olmayacak: "Yeter artık hep ben mi yapmalıyım iyiliği” "Neden ben neden" diye söylenirken yaptığımız iyiliği uçsuz bucaksız sonsuzluklara salı verdiğimizin farkında bile değiliz... Halbuki birine iyilik yaparken düşünmek, ne kadar aciz olduğumuzun kanıtı değimlidir? Çıkarlar üzerine sürdürdüğümüz hayatımızı ne derece insanlığa sunarız yada nasıl bir kulluk sergileyebiliriz?.. "O bana yapmadı ben de yapmam" demek güçsüzlüğümüzün bencilliğimizin yeryüzüne haykırışı değil midir? Yapılan her ibadet Yaradan’a kulluk göstergemizi sunmak, gayemiz ona sonsuz şükürlerimizle yaşamımızı takdim etmek ise, Yaratandan ötürü yaratılanı da sevmeliyiz ki yaşamımız değer kazansın. Görünüş itibariyle tek kişilik yaşıyoruz diye düşünsek bile, hayat büyük bir gemiye benzer herkes içindedir denizin ortasında gemiden isteğimizle inmemiz mümkün değil ise, o gemide ne yöne yürüsek birileriyle karşılaşmak zorunluluğumuz varsa, yaşadığımız ortamı güzelleştirmekte bizim elimiz de olmalı diye düşünüyorum.
KİM İÇİN YAPIYORSUN?
İyiliği kime yaptığına değil, kim için yaptığına bakılmalıdır. Allah için yapılan hiçbir amel, ibadet ve iyilik zayi olmaz. Atalarımız: “Sen bir iyilik yap denize at, balık bilmezse hâlık (yaratıcı) bilir” demişlerdir. Her yaptığımız hakaretin bir kamera kaydı gibi kayıt altına alındığını bildiğimiz halde neden yapılanlara bir kılıf aranır, hala cevabını bulmuş değilimdir. Nasıl ibadetlerimizi kendimiz için yapıyorsak ,(yani )Yaradan’ın ihtiyacı yoktur ki bizim namazımıza orucumuza yâda verdiğimiz zekât ve sadakalara... (Aslaa..) Yaradan bizim için koymuştur ibadet etme zorunluluğunu, ibadetlerle bizi koruma altına almıştır. İyiliğin yapılmasını emretmesi de bizim içindir. Yaradan her koyduğu kuralı biz kullarının faydası için emretmiştir. Bir misal verelim: Bizler namazla ruhumuzu güzelleştirirken bedenimize de sıhhat kazandırıyoruz… Nasıl mı? Her gün beş kere namaz kılarak hareket yapıyoruz, abdest alıyoruz... Gelelim asıl konumuza iyilikte kötülükte mutlaka dönüp dolaşır ve bize geri gelir.. Bizim kazandığımız bir yatırımdır nice örnekler yaşamışızdır, yaptığımız iyiliklere yapılan nankörce hareketler görmüşüzdür. Zamanla iyilik etme duygumuza gem vurmaya kalmışızdır. Bazen hiç beklenmedik bir şekilde yaptığımız iyiliğin karşılığı bir şekilde bize ulaştığını fark ederiz. O zaman anlarız ki iyiliği kendimize yapmışız...
Şimdi okurken evet dediğinizi duyar gibiyim.
Her yaptığımızın karşılığını beklemesek, hayal kırıklığı da yaşamayız. Her insan kendine yakışanı yapar. Can çıkmadan huyda çıkmaz… Birbirimize karşılıksız yardım etme duygusuyla ruh halimizi tedavi etmeli ve yetiştirdiğimiz evlatlarımıza ve çevremize bu duygunun verdiği huzurun güzel yansımasını hissettirmeliyiz. Allah-u Teâlâ kullarına kitabı kuranda şöyle sesleniyor: "Ey müminler ela: uyanık olun agâh olun " mümin akıllı olur baki hayatına yatırım yapar gelip geçici dünyasını da yaptığı huzur verici hareketlerle güzelleştirir Bir insan isteyerek kötülük yapsa dahi ruhu huzursuzdur, iç huzuru bulamaz iyilik yaptığında ise farkına varmadığı bir huzur kaplar yüreğini. Belki bir gün öylesine sadece bir yaşlıya selam vermiştir gülümseyerek o ise yılların izini taşıdığı yüzündeki çizgilerle gülümsemiştir en içten gülüşüyle o anki huzuru hangi maddiyatla satın alabilirsiniz ki sadece bir gülümsemedir hiçte zorlanmadığımız… Efendimizin sözlerini anımsayarak ruhumuza iyiliği anlatalım... Selam verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur. Kim, bir Müslüman’ın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allahu Teâlâ, kıyamette en sıkıntılı anlarda, onu sıkıntılardan kurtarır. (Buhari) İslam âlimleri buyuruyor ki:
Güzel ahlak; Cömertlik, bağışlayıcılık, sabır ve tahammüldür.
Güzel ahlak; Güler yüz, tatlı söz, iyilik yapmak ve kötülük etmemektir.
Hasan-ı Basri Hz.leri:
İki şeyi asla unutma, Allah’ı ve ölümü.
İki şeyi asla hatırlama; yaptığın iyiliği ve gördüğün kötülüğü…
Lokman Hekim:
Allah-u Teâlâ’nın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.
Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.
Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.
İyiliği yapıp gömelim kabirlerimize beklesinler bizi yalnız kalacağımız karanlık evimizde ışık olsunlar bize yoldaş olsunlar bize, biz kör olalım yaptıklarımıza iyiliklerimiz yar olsun!
Fani dünyadan göçeceğimiz bâki hayatta bizlere...