Kaçak İzmir
Geçen yazımın başlığı “Seyyar İzmir” şeklinde olmuştu. Bugünde yazımın devamını başka bir başlık altında sürdürmeye devam ediyorum. İzmir’i bilenler, son 30 yılını İzmir’de yaşayanlar bilir ve görürler ki İzmir’de son 30 yıl içinde göze dokunur hiçbir değişim olmamıştır. İzmir, yerel yönetimlerimiz tarafından Devlet Planlama Teşkilatının etkisiz bırakılması ve yerelde DPT ile gerekli iş birliği ve uyumunun oluşturulmaması sonucu, merkezi planlamanın nimetlerinden geri kalmış, bencilliğin, aymazlığın, kibir ve hoyrat bir akıl yürütme tarzının kurbanı olarak hedefleri olmayan, uzun vadeli bir kalkınma planı bulunmayan kent görünümüne düşmüştür. İzmir’de yerel siyaset ve idareciler; park, kaldırım, üstgeçit, otopark veya bir elin parmaklarının sayısını geçmeyecek olan tarihi bina restorasyonu gibi küçük projelerle, İzmir'in bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir turizm kenti olma iddiasında bulunmaları, aklıselim sahibi her bir kimse için, güzel bir temenni ancak gerçekleşmesi imkânsız büyük bir hayal olarak kalacaktır. İzmir’deki yerel yönetim anlayışındaki basiret noksanlığı ve İzmir geleceğine olan özen yokluğu, İzmir merkezinin son 20 yıl içinde harbe görünümlü kent haline gelmesine neden olmuştur. Hiç kuşku yok ki İzmir'in çağdaş kentler arasına girmesi, medeni ve modern bir kent görünümünü kazanması, çağdaş ve modern şehircilik anlayış ve bilgisinin kentimizde uygulanması ile gerçekleşecektir. Ancak bugün İzmir bu anlayış ve uygulamalardan çok uzaktır. Hatta tam tersine, yerel yönetimler İzmir'in ortasında gecekondulaşmaya, köylüleşmeye, kültür erozyonuna ve sağlıksızlaşmaya izin vermekte ya da bizlerin gördüğünü görmek için fildişi kulelerinden çıkmamaya devam etmektedir. İzmir’de kültür, amacına hizmet etmeyen, modern kent kültürünü, birkaç seçkin kimsenin buluştuğu, şampanya içip kadeh tokuşturduğu, bina ve bu binalarda belediye yöneticilerinin katıldığı toplantılara hapsedilmiş ve bu tip yapılaşma faaliyetler ile sınırlı kalmış bir durumdadır. Anadolu’daki şehirler arasında İzmir’i seçkin kılan gerçek kent kültürümüz, sanatımız, sosyalliğimiz, hoşgörü ve anlayışımız, yerel bazda takip edilen mevcut politikalar sayesinde unutulmuş, Amerikan filmlerinde izlemeye alışkın olduğumuz, şehirlerden uzak, küçük kasabalardaki “yabancı düşmanı” marjinal anlayışın hakim olduğu, küçük bir yerleşim yeri durumuna benzemiştir. İzmir bölgesinden, Türkiye’den, doğal olarak dünyadan, dahası zamanımızdan dahi soyutlanır bir çizgiye yaklaştırılmıştır.
YEŞİL İZMİR MAVİ KÖRFEZ
Bu gerçeğe dayalı olarak, İzmir'in terörize olmadan yaşayabilmesi için, kültür erozyonu, köylüleşme ve kayıt dışılığın kaynağı olan gecekondulaşma ve plansız yapılaşmaya tolerans tanıyan zihniyetten bir an önce kurtulması, mevcut zihniyetin yerine şehircilik bilgisinin hakim olduğu uygulamaları hayata geçiren, kent idaresinin her alanında bilgi ve basiretin ön planda olduğu anlayışın ikame edilmesi gerekir. Bir zamanlar İzmir’e ve İzmirliye hedef olarak gösterilen ve doğru bir maksat olan “YEŞİL İZMİR, MAVİ KÖRFEZ” hedefi unutulmuş, söylemin tersine, planlamadaki zafiyet neticesinde İzmir, su havzalarını, ovalarını, yeşilini dahası tarım alanlarını da kaybetmiş, sularında kirliliğin rengi olan gri, karada ise yeşile saygısızlığın sonucu olan haki rengine mahkûm edilmiştir. İnsanlarının çevre, fiziki, sosyal ve ruhsal ihtiyaç ve taleplerini göz ardı eden sözde kontrollü yapılaşmalarda, modern kentleşme ve çağdaş şehircilik çizgisinden çok uzak anlayış sonucu insanlarımız, beton yığınları arasında hapsedilmiş, sosyal niteliğini kaybetmiş ve birbirine yabancılaştırılmışlardır. Hatay, Güzelyalı, Küçükyalı, Alsancak, Karşıyaka yalı, Bornova, Balçova, Narlıdere bunun açık örneklerini teşkil etmektedir. Sosyal yaşantıya tamamen kapalı olan bu tip yapılaşmalar, insanlarımızı kendi şehirlerinde yine kendilerine ve çevrelerine yabancı hale getirmiştir. Bu durum insanımızda doğal olarak kişisel güven erozyonuna sebep olmuştur. İzmir’in değişime kapalı olmasının ardındaki en önemli sebepte, çağdaş değerler düşünülmeden, kaçak, çarpık yapılmış ve de planlama hataları ile dolu projelerden kaynaklanan, kişisel ve sosyal güven bulanımıdır.
Devamı gelecek sayıda…