Kafasına vurduğu İzmirli vatandaştan teşekkür alan Bakan
Makalenin başlığını okuduğunuzda, acaba Stockholm Sendromu denilen vaka mı? Diye sorabilirsiniz.
Son günlerde ülkemizde en popüler devlet adamı olan içişleri bakanımız Sayın Süleyman Soylu, kimin kafasına niçin vurdu ve bu adam niye kendisine teşekkür etti?
Durun size hikâyeyi anlatayım.
Olay 22 Şubat Pazartesi günü İzmir Bayraklı ’da geçti.
Bayraklı ‘da depremde yıkılan binaların yerine inşa edilecek yeni konutların temel atma töreninden hemen sonra tam da Sayın Cumhurbaşkanımız, diğer programa gitmek için aracına yönelmişti ki; çevredeki halkın kendisine sevgi dolu tezahüratlarını ve davetini kırmayıp karşıda toplanan halkın yanına gitti. Bu çok harika bir davranıştı. Tam da orada yani tören alanının karşısındaki İsmet usta çorba salonundan kendisine ısrarla çay daveti geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız bu samimi daveti kırmadı ve çorbacıya girdi. Baktım, Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında ne kadar protokol mensubu varsa onlar da arkasından girdiler. Onları suçlamıyorum. Orada çekilecekleri bir fotoğraf onlar için güzel olacaktı elbette.
Aslında ne yalan söyleyeyim ben de Sayın Cumhurbaşkanımızı takip edip çorbacı salonuna girecektim ki; bir anda gözüm Süleyman Soylu ’ya takıldı. Sayın Soylu diğerleri gibi çorbacıya girmedi ve oradaki vatandaşlarla sohbete başladı. İşin ilginç tarafı PKK’nın belini kıran ve terörü bitiren bu kahraman insanın yanında (gizli varsa bilemem) tek bir koruma bile yoktu. Halkın arasında tek başına bir bakan. Bahsettiğim de içişleri bakanı yani. Dayanamadım onun yanına gittim. Bir ara sanırım Bayraklı Belediye başkanı da geldi yanına, bir sorununu anlattı. Sonra diğer vatandaşlar birer birer gelip bir şeyler anlattılar. Sayın Bakan hepsini sabırla dinledi.
Biraz sonra Sayın Cumhurbaşkanımız çorbacıdan çıkış yaptı. Bir vatandaş Sayın Cumhurbaşkanımıza bir şeyler anlatıyordu. Baktım, Sayın Cumhurbaşkanımız: “Süleyman bey” diye bağırıyor. Sanırım vatandaşın Sayın Soylu ile çözülecek bir işi var. Sayın Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın yanına giderek, o vatandaşın sorununu da dinledi ve yardımcı oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız aracına yöneldi. Ben hala Sayın Soylu’yu izliyorum. İşte ne olduysa o anda oldu. Bakan Soylu, aracına doğru giderken orada arkasını dönmüş olan bir vatandaşın yanından geçerken kafasının arkasına küçük bir fiske attı. Fiske derken öyle acıtan cinsten değil. Hani dostlar arasında “ne yapı yon be ya? “ dercesine yumuşak bir tokat atarsın ya işte öyle. Adam da şaşırdı tokadın geldiği tarafa yöneldi. Bilmiyorum belki de tepki gösterecekti. Sonra Süleyman Soyluyu görünce yüzü güldü. Bu arada Bakan Soylu da koşar adımlarla aracına gidiyor. Adam Sayın bakana arkasından haykırdı: “Teşekkürler Sayın Bakanım” Hayatımda ilk kez tokat yiyen birinin tokat atana teşekkür ettiğini gördüm.
Şöyle bir baktım ve kendi kendime şöyle dedim. Yaa! işte dedim, İzmir’i böyle güzel insanlarla kazanabiliriz.
Sayın Süleyman Soylu ‘ya bir İzmirli olarak ben de teşekkür ediyorum. Böyle şefkat tokatları canımızı acıtmaz, gönülleri kazandırır. Halkın arasına girip vatandaşın gönlünü kazandığınızda, Allah’ın (CC) rızasını da kazanırsınız, İzmir’i de kazanırsınız.
Akşam havalimanında Sayın Cumhurbaşkanımızı uğurluyoruz. Maşallah, Sayın Cumhurbaşkanımızın da morali yerindeydi. Bizlerle tek tek muhabbet ederek uçağa yöneldi. Sayın Cumhurbaşkanımızla yan yana durmak, kısa da olsa birkaç kelam bizim için onurdu. Bazen benim bile yakınlarımdan kimilerinin ismini unuttuğum oluyor. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız bu kadar yoğunluğa ve kalabalığa rağmen bizlere ismimizle selam vermesi hem bizi mutlu etti hem hayran bıraktı. Birileri, Sayın Cumhurbaşkanımız için yaşlandı, işi bitti falan demesin, hepimize maşallah taş çıkartır. Biz sadece bir günlük İzmir ziyaretini izlerken fena halde yorulduk, kendisi 30 kusur yıldır aynı tempoda tam gaz maşallah. Allah yardımcısı olsun.
Uğurlama seremonisinden Sayın Süleyman soylu da geldi. Bütün gün kendisi ile pek fazla muhabbet edememiştik. Tam da içimden acaba dedim bize gönül mü koydu. Bu sırada bana yönelip, ya dedi memleketine geldik bizimle hiç ilgilenmedin. Belli ki bizim de gönlümüzü almak istiyor. Ben de kendisine; “ Sayın Bakanım dargın mıyız, hiç bize pas vermediniz ki” deyince, biranda adeta bir pehlivan gibi kafamı tutup adeta elense çekti ve sonra sarıldı. Gençliğimde güreş yapmışlığım var, ama sayın bakanın çevikliği karşısında kala kaldım. Günün o yorgunluğuna rağmen enerjisinden hiçbir şey kaybetmemişti. Biz seni severiz, deyip bize de güzel bir moral verdi giderayak.
Biz de seni seviyoruz sayın bakanım. Allah razı olsun. Tekrar bekleriz inşallah.