KIBRIS’IN ASLANLARI VE FARELERİ

Bizim bu topraklarda özgürce yaşayabilmemiz için canlarını feda etmekten çekinmeyerek şehitlik mertebesine ulaşmış Kıbrıslı Türkleri, Mücahitlerimizi ve TSK mensuplarını saygı ile anarken, bizi tutsaklıktan ve soykırımdan kurtarıp, onurlu ve özgür bir yaşam sağlamak için mücadele vermiş olan Türk Mukavemet Teşkilatımıza, Mücahitlerimize, TSK’ya  ve Türkiye Cumhuriyeti’ne şükranlarımı sunuyorum. Temmuz ayının 20. günü 1974 yılında başlayan ve fiilen 16 Ağustos 1974 günü biten Mutlu Barış Harekatı’nın 41. yıldönümü. 15 Ağustos 1974 günü akşam üzeri Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı Mekanize Birliğin Gazimağusa’ya gelişini, kendilerini bizi kandırmak için Türk bayrağı taşıyan Rum ordusu sandığımızdan girdiğimiz silahlı çatışmayı, birkaç saat evvelsine kadar çatıştığımız Rum ordusuna mensup askerlerin silahlarını bırakarak mevzilerinden kaçışını ve sonra da Ankara’dan sancaktarımıza (bölgenin askeri komutanı) gelen kriptolu telsiz talimatı ile kapıları açarak 96 yıllık hasreti sona erdiren kucaklaşmayı unutmam mümkün değil. Böylesi güzel ve onur duyulacak, Türk tarihine altın harflerle geçmiş tarihi bir olayı fiilen yaşadığım için kendimi çok şanslı addediyorum. Bizim bu topraklarda özgürce yaşayabilmemiz için canlarını feda etmekten çekinmeyerek şehitlik mertebesine ulaşmış Kıbrıslı Türkleri, Mücahitlerimizi ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını saygı ile anarken, bizi tutsaklıktan ve soykırımdan kurtarıp, onurlu ve özgür bir yaşam sağlamak için mücadele vermiş olan Türk Mukavemet Teşkilatımıza, Mücahitlerimize, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne şükranlarımı sunuyorum. SOYKIRIMDA ÇEKTİKLERİMİZ 1963-1974 yılları arasında yaşadığımız soykırımda çektiklerim(iz), 15 Temmuz 1974 günü Yunanistan’ın Kıbrıs adasını ilhak etmek için yaptırdığı darbede yaşadıklarım ve 5 gün sonra da Türk silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Mutlu Barış Harekatı’nın benim üzerimde bıraktığı izler hiç de silinecek gibi değil. Soykırım yıllarında Mağusa’dan Lefkoşa’ya giderken, Rum Milli Muhafız Ordusunun ana yollarda kurdukları barikatlarda durdurulup, kızgın güneş altında saatlerce asfalt üzerinde ayakta durmaya zorlanmamızı ve en aşağılayıcı bir şekilde darp edilerek, dipçikle başımıza ve göğsümüze vurularak üstümüzün ve otobüsün aranmasını, Rum köylerinin tümünde elektrik, su ve asfalt yol varken, Türk köylerinde ve Kıbrıslı Türklerin karma yaşadıkları köylerdeki Türk bölgelerinde bunların hiç birisinin olmamasını ve de Kıbrıslı Türklerin kasten işsiz bırakılarak göçe zorlanmasını unutmam mümkün değil. Rumların çoğunluk oldukları ve ülkeyi yönettikleri bir yerde, Rumlarla birlikte yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu sonradan fark ettim, kendilerini tanıma ve gerçek yüzlerini görme şansına sahip olduğum için! KIBRISLI RUMLAR’IN YAPTIKLARI 1970-1974 yılları arasında Gazimağusa’nın şimdiki kapalı Maraş bölgesinde, çok iyi eğitimli olmama rağmen iş bulamadığım için önce düz işçi sonra da kalfa olarak Rum müteahhitlerin yanında çalışırken Kıbrıslı Rumların yetişme tarzlarını, kültürlerini, düşüncelerini, milliyetçilik anlayışlarını, Kıbrıslı Türklere nasıl baktıklarını, hangi gözle gördüklerini ve ne gibi haklara layık gördüklerini çok iyi gözlemlemiş ve öğrenmiştim.  O kötü yıllarda adadaki nüfus oranı bizim aleyhimizeydi. Rumlar 450 bin kişi iken bizler ancak 120 bin civarındaydık ve bölük pörçük adanın çeşitli yerlerine dağılmış yaşıyorduk. Lefkoşa, Mağusa, Girne, Larnaka, Limasol ve Baf gibi kasaba büyüklüğündeki şehirlerde Türk ve Rum bölgeleri vardı. Türklerin çoğunluğu kendi bölgelerinde yaşamlarını sürdürürken, geri kalan Kıbrıslı Türkler ise adanın çeşitli yerlerine dağılmış, karma veya sadece Türk olan köylerde ikamet etmekte, geçimlerini de tarımla sağlamaktaydılar. Yıllardır süregelen müzakerelerde konuşulanları doğru değerlendirmemin, Rum siyasilerin tavırlarının ne manaya geldiğini doğru olarak kestirmemin ve öngörülerimin hep doğru çıkmasının nedeni, hep bu yıllarda edindiğim deneyim ve gözlem ile bilgi depomu doğru bir şekilde doldurmamdan kaynaklanır… YILLARDIR SÜREN MÜZAKERELER Yıllardır süregelen müzakerelerde konuşulanları doğru değerlendirmemin, Rum siyasilerin tavırlarının ne manaya geldiğini doğru olarak kestirmemin ve öngörülerimin hep doğru çıkmasının nedeni, hep bu yıllarda edindiğim deneyim ve gözlem ile dağarcığımı  doğru bir şekilde doldurmam nedeniyledir. Televizyon ekranları ile radyolarda dile getirdiğim öngörülerim bugüne değin hep doğru çıktı. Özellikle de 2008 Şubatında yapılacak olan Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, o dönemde Rumların Cumhurbaşkanı olan Tasos Papadopulos’un kaybedeceğini, Temmuz 2012 tarihinde, daha seçimlere 7 ay kala öngörmem, TV ekranında dile getirmem ve bu düşüncemin arkasında seçimler yapılana kadar durmam bunun en güzel örneklerinden bir tanesini oluşturmaktadır. 1970-1974 yılları arasında Gazi Mağusa’nın şimdi kapalı Maraş olarak tanımlanan bölgesinde değişik Rum müteahhitlerin inşaatlarında çalışırken sadece Kıbrıslı Türk olduğum için 4 kez işime ve birlikte çalıştığımız tüm Kıbrıslı Türk işçi ve ustabaşıların işlerine hiçbir gerekçe göstermeden son verildi, bölgenin EOKA’cı sorumlularından gelen talimat üzerine. Rum Milli Muhafız Ordusunda (RMMO) askerlik görevini asteğmen ve mavi bereli komando olarak yapmış bir Rum yönetici vardı son çalıştığım yerde. Biz Kıbrıslı Türkleri aşağılamaktan büyük zevk alırdı. Bana, “biz selam verirken ayağımızı en sert şekilde yere vururuz taşları kırarcasına” derdi, “düşmanlarımıza kendilerini nasıl ezeceğimizi göstermek için…” Tabii düşman diye kastettiği de bizdik. Bakışlarında muzaffer bir komutanın edası vardı hep. Kendini aslan zanneder, bizi de bir lokmada yutulacak fare gibi görürdü, sayımız kendilerine kıyasla dörtte bir oranında olduğu için. 1963 yılının meşum Aralık ayında savunmasız insanların yaşadığı Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı bölgesine saldırmışlar, kaçmayı başaramayan silahsız insanlarımızı, çocuk kadın, yaşlı demeden katletmişler, evleri ve camimizi yakıp yıkmışlardı. “Küçük Kaymaklı’yı kanlı aldık, ancak kanla veririz. Erkekseniz gelin alın” derdi bize hep mağrur bir aslan edası ile. DÜŞMEZ KALKMAZ BİR ALLAH! Kahraman Türk Ordusu 15 Ağustos 1974 günü Mağusa’ya gelince sarılıp kucaklaşmış, 96 yıllık hasretin son bulması nedeni ile de ağlaşmıştık. Ertesi günü benim rehberliğini yaptığım birliğin Maraş kentinde yaptığı silahlı operasyonda ele geçirilen Rumların arasında, ayağında postal ve askeri pantolon, üstünde ise beyaz atleti ile söz konusu kendini adanın aslanı zanneden Rum Yönetici de vardı. Asker olduğu anlaşılmasın diye üniformasını, silahını ve o çok öğündüğü mavi beresini fırlatıp atmış, postalları ile pantolonunu değişecek zamanı ise bulamamıştı. Kimliklerinin kayıta geçirilmesi amacı ile ifade vermek üzere ifade yerine getirildiğinde, beni masa başında yüksek rütbeli bir Türk subayının yanında oturur görünce, yüzü değişmişti. Beni orada gördüğüne inanamamıştı belli ki. Bizlere amirlik ve aslanlık taslayan, canı istediğinde de bizlere Türk olduğumuz için hakaret ederek işten kovan adam, önümde başı eğik ve süklüm püklüm durmaktaydı. Önce yüzünü bir hayret dalgası sarmıştı. Sonra da yüzü ezik ve mahcup bir hale dönüşmüş, gözlerini de yalvaran bakışlar kaplamıştı. Çok acınacak bir haldeydi bir zamanların aslanı. Roller değişmiş, aslan ben, fare de o olmuştu şimdi. Yüzünün beni görünce aldığı şekli ve bakışlarını yaşamım boyunca hiç unutmadım, unutamadım. 20 Temmuz 1974 günü başlayan ve fiilen 16 Ağustos 1974 günü biten Mutlu Barış Harekâtı ve Kıbrıslı Rumlarla ilgili birçok hatıralarım var, pahası ve kıymeti biçilmez gerçek ve yaşanmış hatıralar.
Benzer Videolar