Kritik Haftaya Başlarken
Dünya ekonomisinde merkez bankalarının karşılıklı hamleleri gündemi belirlemeye devam ediyor. Tedbir adına alınan kararlar sokağın derdine çare olmaktan uzak. İspanya’da işsizlik yüzde 27 ile tarihi zirvesine geldiği günlerde, herkesin ağzında Avrupa Merkez Bankası’nın(ECB) alacağı faiz kararı. İndirim olacak mı, olmayacak mı? Sorunun cevabını önümüzdeki hafta öğreneceğiz. Yine Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası (FED)’in faiz kararı da bu hafta yapacağı toplantı sonucunda belli olacak. İçeride de açıklanacak veriler en az dışarıdakiler kadar önemli aslında. Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in açıklayacağı Dış Ticaret Verileri ve Nisan Ayı enflasyon dataları piyasalarca öğrenilecek. Nisan ayı enflasyonunu beklerken, bir yandan da Merkez Bankamızın enflasyon raporunu da öğrenme imkânımız olacak bu hafta. Kısacası parasal genişleme politikalarının tartışmaları ve Merkez Bankaları’nın kur savaşları hamleleri arasında gidip gelen piyasalarda bu hafta, paranın hareketinde rotasını belirlerken kullandığı birçok yolun kavşak noktası olacak. Avrupa ekonomisi güven ortamını sağlama adına başarısız kalınca, ECB’nin varlık alımı dışında faiz silahını kullanabileceği piyasalarda iyice dillendirildi. 2 Mayıs toplantısına gelene dek ekonomide iyileşme adına pek de umut verici gelişmelerin olmaması ECB’yi bu kararı almaya zorlayabilir. İspanya’daki işsizlik rakamları, İtalya’da bir türlü kurulamayan kabine, Almanya’da da iş dünyasının güvenini ölçen İFO endeksinin tahminlerden düşük çıkması bu kararın beklenmesindeki son faktörler.
SIKINTI AVRUPA İLE SINIRLI DEĞİL
Aslında sıkıntı Avrupa ile de sınırlı değil ABD’de de toparlamanın yavaş seyri endişelerin artmasına yetti. Özellikle Cuma günü gelen güven endeksi de toparlamanın yavaşlığına işaret ediyor. Bütün bu yavaşlamaların emtia fiyatlarına da gerileme olarak yansıması FED’in bu verilerle nasıl bir toplantı geçireceği merak edilen diğer bir husus. Altın fiyatlarında yaşanan büyük düşüşün tepki gücü, bu nedenle haftanın sonunu getirmeye yetmedi maalesef. Bir yandan son yılların en büyük altın rezervlerine ulaşan merkez bankaları diğer taraftan birbirlerine nazire yaparcasına para basınca altında gerçek değerlemeyi bir miktar daha ötelenmiş olduğunu gösteriyor. İçeride ise gelecek olan enflasyon datası ve Merkez Bankası enflasyon raporu, yılsonu enflasyon beklentisi ile birlikte son yapıla faiz indirimi ile yılın kalanı için nasıl bir resim ortaya konacağı bakımından önemli. 16 Nisan’da yapılan ve politika, gecelik borç verme ve alma faiz oranlarında 50 baz puanlık indirime gittiği Para piyasası Kurulu toplantı tutanaklarına göre Merkez bankamız enflasyonun temel unsurlarında önümüzdeki dönemde keskin hareketler beklemiyor. Yine toplantı tutanaklarından anlıyoruz ki enflasyonu aşağı yönlü baskılayacak ve özellikle Gıda fiyatlarında aşağı yönlü düzeltmeler bekleniyor. Öncesinde açıklanacak Dış Ticaret Verileri de Cari Açık konusunda gidişin ne yönde olduğunu öğrenmemizi sağlayacak. Bu konu başlıklarında çok büyük sürprizler beklenmese de Yurtdışından ayrışmanın sınırlı kalacağını belirtmekte fayda var. Türkiye’yi değerleme konusu biraz daha uzun bir sürece yayılacak ama ivme yukarı olacak. Ne de olsa IMF’e olan 52 yıllık borç ilişkimiz Mayıs ayında yapılacak son dilim borç ödemesi ile sona eriyor. Artık Türkiye IMF’e borç ödeyen değil anlaşma sağlanırsa borç veren bir ülke durumuna geliyor. Bu gelişme bile bana göre yukarıda belirttiğim olumlu değerleme için yeterli bir gerekçe.