Saraybosna 1992 ve 1996 yıllarında 4 yıla yakın süreyle Sırp kuşatması altında kaldı; tarihte en uzun süre kuşatılan başkent oldu. Bosna’nın bağımsızlık ilanının ardından kuşatılan kentte 1.500 çocuk olmak üzere 10 bin kişi öldü, 15 bini çocuk 56 bin kişi yaralandı.
Bosna Hersek gezisi sırasında Mostar’dan trenle Saraybosna‘ya gelip yağmur altında sırt çantamla epey dolaştıktan sonra iki katlı ahşap bir evde 15 Euro’ya oda tuttum. Ahşap zemini, kocaman ceviz gardırobu ve karyolası gıcırdayan bu büyük oda, belli ki kocası ölmeden önce ev sahibim Maida teyzelerin yatak odasıymış. Hemen yerleşip dışarı çıkıyorum ve Saraybosna gezisi başlıyor.
15. yüzyıla kadar tarihte adı geçmeyen Saraybosna, Osmanlılar tarafından kuruldu ve 15. yüzyıl ortasından itibaren önem kazanarak doğu – batı ticaret yolları arasında bir duraklama ve alışveriş merkezi haline geldi. İsmi de Türkçe’den geliyor. 1878 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘nun eline geçen kent, Viyana’dan bile önce sokak lambalarıyla donatıldı. Elektriğe karşı olan güvensizlik nedeniyle bu tehlikeli yeniliği önce bir sömürge kentinde denemek daha mantıklı gelmiş olmalı imparatorluğa.
LATİN KÖPRÜSÜ
Arşidük Franz Ferdinand‘ın bir Sırp Gavrilo Princip tarafından öldürülmesiyle 1. Dünya Savaşı‘nı başlatan olay, Saraybosna’daki Latin Köprüsü‘nde oldu.
SARAYBOSNA KUŞATMASI
Saraybosna 1992 ve 1996 yıllarında 4 yıla yakın süreyle Sırp kuşatması altında kaldı; tarihte en uzun süre kuşatılan başkent oldu. Bosna’nın bağımsızlık ilanının ardından kuşatılan kentte 1.500 çocuk olmak üzere 10 bin kişi öldü, 15 bini çocuk 56 bin kişi yaralandı. Kente hâkim tepelere yerleşen Sırp keskin nişancılar nedeniyle bazı caddeler geçilmez oldu, bazılarına barikatlar kuruldu. Riskli sokaklarda insanlar yıllarca karşıdan karşıya koşarak geçti. Ateşe açık bu noktalardan üçüncü geçen kişi olmamayı Saraybosnalılar öğrenmişti; çünkü Sırp nişancı birinci geçeni fark eder, ikinciye nişan alır, üçüncüyü vurur.
GEZİLECEK YERLER
Ferhadiye Caddesi’ndeki “İsa’nın Kalbi” adlı, inşası 1889 yılında tamamlanmış olan Saraybosna Katolik Katedrali. Savaşta ufak tefek hasarlar alan bu katedralin önünde hafta sonları seyyar satıcılar türlü alet, edevat, elbise satıp geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Ayrıca, katedralin önündeki geniş alan, insanların randevulaşma ve buluşma noktalarından biri durumunda. Saraybosna’da gezilecek yerleri birlikte görmeye devam edelim, Saraybosna resimlerim eşliğinde..
HÜNKÂR CAMİİ
Hünkar Camii 1457’de İsa Bey tarafından Fatih Sultan Mehmet’e armağan olarak yapıldı. Yanında Saraybosna’ya ismini veren saray, bir köprü, kervansaray, han, hamam, değirmen, tekke ve dükkanlarla birlikte büyük bir kompleks halinde inşa edildi. Bugünkü halini 1566’da Kanuni Sultan Süleyman zamanında çeşitli eklemelerle aldı. Sultan Abdülmecid zamanında kompleks yeniden inşa edildi, bir kütüphane ilave edildi ve tekke genişletildi. Komplekse 1912’de bir de ulema meclisi eklendi. Saraybosna’da Miljacka Nehri‘nin bir tarafı Avusturya-Macaristan döneminin Avrupa tarzı büyük binalarıyla, diğer tarafı ise Osmanlı döneminin Türk mimarisi bedesten, ev, cami ve sokaklarıyla dolu. Bosna-Hersek para birimi Marka (BAM), ve 1 TL = 0.83 Marka ediyor.
GAZİ HÜSREV BEY CAMİİ
Saraybosna’da gezilecek yerler arasında öne çıkan Başçarşı Türk tipi geleneksel el sanatları dükkânları, köfteciler, kuyumcular, kahvelerle dolu. Adeta Bursa’da veya Safranbolu’da hissi veriyor. Bu küçük kentin sokaklarını keyifle dolaştım.
ESKİ ÇARŞI
1551 yılında Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Bursa (Brusa) Bedesteni (Bezistan) hala sapasağlam. Dikdörtgen biçiminde dış duvarların sınırladığı yapının içinde kare kesitli iki masif paye, mekânı altı eşit bölüme ayıran kemerleri taşıyor. Bunların da üzerleri altı kubbe ile örtülü. Dış duvarların bitişiğinde bazıları yıkılmış, bazıları ise orijinal mimarileri değiştirilmiş dükkânlar bulunuyor.
TÜRK ESERLERİ
Nehir kenarında görkemli Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemi binaları var. Aşağıdaki Güzel Sanatlar Akademisi, Bosna Hersek Avusturya-Macaristan döneminin bence en güzel binası. Karlo Paržik tasarımı bina 1898 – 1899 yıllarında Evangelist Kilisesi olarak inşa edildi. Bizans tarzını andıran ortadaki ana kiliseye daha sonra iki yanda gördüğünüz ilaveler yapıldı. İçine girip dolaşmak hoştu. BenceSaraybosna’da görülecek yerler arasında.
ÜNİVERSİTE
Saraybosna Üniversitesi‘nin kökleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1531 yılında kurulan medreseye dayanıyor. Bugünkü Saraybosna Üniversitesi 1949 yılında kuruldu. Bugün 50 bin civarında öğrenci sayısıyla Avrupa’nın en büyük üniversitelerinden birisi. Türkiye’den gidip okumayı düşünenler, girişin daha kolay olduğu Uluslararası Saraybosna Üniversitesi‘ne bakabilir.
KÜTÜPHANE
Aşağıdaki Bosna-Hersek Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi (NUBBiH – Nacionalna i univerzitetska biblioteka Bosne i Hercegovine) 1891 yılında Çek mimar Karel Pařík tarafından tasarlandı fakat bakan Baron Benjamin Kallay’ın eleştirileri üzerine proje üzerindeki çalışması durduruldu. Alexander Wittek 1892 ve 1893 yıllarında kütüphane binasının inşasını yürüttü ama hastalanarak öldü. Bina Ćiril Iveković tarafından tamamlandı. Saraybosna Kuşatması sırasında 25 Ağustos 1992 tarihinde kütüphanenin içi tamamen tahrip oldu. Yanan 1.5 milyon kitap arasında 155.000 nadir ve değerli kitap, 700 tarihi el yazması vardı. O sırada bazı vatandaşlar ve kütüphaneciler keskin nişancı ateşi altında bazı kitapları kurtarmaya çalışırken aralarında ölenler oldu. Dört aşamalı uzun onarım planı 1996 – 2014 yılları için planlandı. İlk iki onarım aşamasının maliyetini Türkiye karşıladı. Nacionalna i univerzitetska biblioteka Bosne i Hercegovine halen kullanılamaz durumda ve bir anıt olarak kabul ediliyor.
SONSUZ ATEŞ
Vječna vatra (Sonsuz Ateş – Eternal Flame) II. Dünya Savaşı’nda ölen sivil ve askerlerin anısına sonsuza dek yanacak ateş. Anıt Saraybosna’nın Nazi Almanyası ve Hırvatistan tarafından dört yıl süren işgalinin bitmesinin birinci yıldönümünde, 6 Nisan 1946 günü açıldı ve ateşi hiç sönmedi. Mareşal Tito (Maršal Tito) Caddesi ile Ferhadiye (Ferhadija) Caddesi’nin kesiştikleri yerde. Saraybosna gezisi sırasında yolunuz mutlaka buraya düşer.
TİYATRO
Saraybosna Ulusal Tiyatrosu (Narodno pozorište Sarajevo) 1921 yılında kuruldu. 9 Kasım 1946 günü Saraybosna Operası da sanatsal etkinliklerine burada başladı. 25 Mayıs 1950 tarihinde Saraybosna Balesi ilk gösterisini “Hasat” ile burada gerçekleştirdi. Binayı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yüz altmıştan fazla binayı tasarlayarak kente imzasını atan mimar Karel Pařík tasarladı.
GECE HAYATI
Kentin Zelenih Beretki Caddesi’nde hoş barlar var. City Pub ve City Lounge hareketli. Jez Club’da ise daha çok yerli müzik çalınıyor ve restoranı da var. Yakındaki Muvekita Caddesi’nde bulunan The Old Bell Pub caz çalıyor, Cheers Pub ise geleneksel İngiliz tarzı bir bar. Mehmeda Spahe Caddesi’ndeki Sloga adlı gece kulübü çok popüler ve büyük bir mekan. Hacienda ise diğer bir gece kulübü. Branilaca Sarajeva Caddesi’nde bulunan Caffe bar Opera modern tasarımı ve rahat koltuklarıyla gündüz veya akşam yayılıp rahatlamak için uygun; bazı geceler canlı müzik var. Ferhadija’daki Club Nostalgija Avusturya-Macaristan ve Osmanlı mimarilerinin kesiştiği noktada yer alıyor ve 2001 yılından bu yana Saraybosna Film Festivali’nin resmi kafesi. Luledina Caddesi’ndeki Dibek Kafe Osmanlı tarzı döşenmiş bir çay ve nargile mekanı.
Saraybosna’da gece hayatı da görülmeden olmaz, son gecemde önce barda caz dinledim, ardından canlı rock grubunun çaldığı City Pub‘a gidip eğlendim, birkaç Bosnalı ile tanıştım. Geç saatte Club adlı dışarıdan belli olmayan, tabelasız ve giriş katının altında zor bulduğum bir mekanda DJ müziği ile kentin gençleri geç saatlere kadar eğleniyor. Saraybosna gezisi sırasında Saraybosna gece hayatını da görmeden olmazdı.
HÜZÜN
Kulüpten çok geç saatte çıktım, hala yağmur yağıyordu ve ve caddelerde hiç kimse yoktu. O kadar insan anında nereye kayboldu anlamadım, yağmurlu havada yürüyen kimse olmaması anlaşılır ama ana caddelerden bile tek bir araba geçmedi. Maida Teyze’nin çıkarken verdiği şemsiye ile bu hüzün veren gecede epeyce dolaştım. Ulusal Kütüphane’ye giderek duvarlardaki mermi deliklerine dokundum, insanların kitaplara neden ateş edebileceğini anlamaya çalıştım.
Sonra ünlü Markale pazar yeri katliamının (Boşnakça: Markale Masakr) olduğu yere yürüdüm, hala tek bir insana ve araca rastlamadan. Sırplar burada alışveriş yapan insanları aniden bombalayarak katletmişler, kan gölüne dönen bu meydandaki kolu bacağı kopmuş kıvranan insanları, parçalanmış cesetleri güvenli evlerimizde akşam yemeğimizi yerken televizyonda dehşetle izlemiştik. Markale Katliamlarının ilki 5 Şubat 1994, ikincisi 28 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleştirildi. Sonra yine Başçarşı’ya yürüdüm, açık olan bir mekan gördüm ve girdim. Börekçi kız Boşnak’tı, bir kıymalı börek yedim. Sırp sevgilisi de oradaydı, sohbet ettik. Birbirlerini sevdiklerini, ancak kızın ailesinin ilişkilerine tamamen karşı çıktığını söylediler. Hala karanlık ama sabaha yakın saatlerde eve döndüğümde Maida teyze telaşlı bir yüzle kapıya çıktı. Ortak bir dilimiz olmadığı için anlaşamadık, ama bana kederli bir yüzle birşeyler anlatmaya çalışıyor, bazen yüzümü okşuyordu. Sonra çerçeveli bir fotoğraf getirdi, genç bir adamın resmi, bana oldukça benziyordu. İşaretlerle karışık anlattı, tepedeki keskin nişancılar oğlunu bir gün çarşıya giderken öldürmüş. Beni neden sabaha kadar beklediğini anladım. Dillerimizi anlamasak da dünyanın bütün dillerinde ağladık Maida teyze ile o gece. Ertesi gece Maida Teyze’ye ve bu hüzünlü kente veda ederek eski bir otobüsle Sırbistan’ın Novi Sad kentine doğru 13 saat sürecek bir yolculuğa çıktım. Yolda Bosna-Hersek’in içerisinde Republika Sırpska adlı Sırp özerk bölgesinde mola verdik. Yaptığım Saraybosna gezisi ilginç, anlamlı ve hüzünlüydü.
www.celebialper.com sitesinden alınmıştır
HABERLER
05 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.