Liyakat ve Hizmet

Aslında hep merak etmişimdir, başarılı olan kişilerin, tüccarların, bilim ve ilim insanlarının, siyasetçi ve devlet adamlarının ve bunların bir arada bulundukları kurum ve kuruluşların, devletlerin veya onların oluşturdukları birliklerin başarılarının sırrı nedir? Evet, çok çalışmak ve doğru yönelmelerle doğru kararlara imza atmak, iyi zamanlama, işi başından sonuna kadar elde edilecek neticelerini de ortaya koyacak bir şekilde planlamak v.b başarı getirdiğini bildiğimiz birçok terim ve tespitler. Ancak bir işi yaparken veya yaptırırken, o işe layık olmak veya layığını bulmak, takdir edilmeyi, yapılan işin sorumluluğunun farkında olarak, verilen hizmet ölçüsünde elde etmek ve tabi ki takdir yetkisini, hırs, haset, kin kibir, intikam gibi noksan sıfatların tesirinde kalmış hayali ve vehmi benlikten arınarak, hak benliğini kazanmış bir benlikle kullanabilme gücü… Bu sayılanlar, liyakat ve hizmetin devamlılığı ve takdir yetkisi elinde olanların takdirlerinin isabet ve bekası için olmazsa olmazdır.

Yıllar önce, çocukluğumdan gençlik dönemime geçerken, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başından geçen bir olayı hatırladım ve bugün bu yazımda onu aktarmak istedim. Merhum cumhurbaşkanı şöyle anlatmıştı. Dünya bankasında çalıştığı dönemde, Türkiye’den A.B.D ye çalışmak için geri dönüyormuş. Uçakta, yanındaki koltukta oturan, Amerika’dan İsrail’e göç ederek İsrail vatandaşı olmuş birisi ile tanışmış. O sohbeti sırasında tanıştığı bu Amerikan asıllı İsrail vatandaşının, Amerika’ya tekrar kesin dönüş yaptığını öğrenmiş ve bunun nedenini sormuş. O kimse şu açıklamayı getirmiş; Gidiyorum kardeşim! Kaçıyorum… Kusura bakma ama bu doğu milletlerinin hastalığından kaçıyorum. Özal bu hastalığın ne olduğunu sorunca adam, bir sosyolog edası ile haset ve kibre bağlı liyakatsizlik demiş ve şu örneği vermiş. Ben İsrail vatandaşı olmadan, Amerika da oturduğum dönemde, çok iyi komşuluk ilişkilerim vardı. Mesela bir araba ya da ev aldığım ya da işimle ilgili bir terfii veya başarı kazandığım zaman, komşularımın benim kadar sevindiğini hatta bunu kutlamak için evime çeşitli içecekler ile gelip beni kutladıklarını bilen biriyim. Ancak burada yani şu anda arkamda bıraktığım ülkemde, bir ev ya da bir araba aldığımda hemen dedikodular başlar ve bırakın kutlamayı nereden buldu… Kimi kazıkladı gibi saçma düşüncelerle maliyeye veya diğer devlet kuruluşlarına beni şikâyet ederlerdi. Çünkü gelişmemi ve kazanç elde etmemi kıskanırlardı. İşte bu hastalıklı düşünce ve bu düşüncelerin neticelerinden kurtulmak için Amerika ya geri dönüyorum. Özal’ın akıllı bir insan olduğu bilinir, sonucu ve adamı tahlil etmek için sanırım anlattıklarından samimi olduğunu düşündüğü bu adama, komşularının kendisini şikâyetleri neticesinde hiç ceza alıp almadığını sorar. Adam gülümseyerek “hayır almadım çünkü liyakatle her işimi yapmıştım” der. Merhum Cumhurbaşkanı Özal başından geçen bu olayı anlatırken, hiç kuşkusuz ülkesini ileri götürmek isteyen devlet adamı kimliğinin ona verdiği sorumluluğun bilincinde olarak, ülkesinin gelişmesine engel olabilecek bu sorunu ortadan kaldırmak için çabalıyordu. Ancak bu insanlığın en eski hastalığı hiç şüphesiz ki insanın benliğinin ve maişet endişesinin neticesiydi ve gerçekten güçlü bir eğitimle ortadan kaldırılabilecek bir rahatsızlıktı. Bugün ülkemizin gösterdiği başarıların arttığını gözlemledikçe, ülkemiz insanın bu hastalıktan ve onun neticesi olan parasızlık, işsizlik, geri kalmışlık, eğitimsizlik, fakirlik ve kısaca başarısızlık diye isimlendirebileceğimiz şeyden kurtulmakta olduğunu gözlemliyorum. Başarılı insanlar ve başlarında bulundukları kurumlar, ancak liyakatli davranış geliştirebildikleri ve hizmet etme kriterini liyakate göre belirledikleri sürece başarı elde edebiliyorlar. Bunun için takdir yetkilerini, liyakat yönünde kullanmaları gerekiyor. Biliyoruz ki “takdir Allahın olmakla birlikte, insanlıkta kemal bulmuş kimselere, Allahın verdiği büyük bir hediyesidir ve o insanların da erdemdir.” Bu sebeple kişi, kurum ve devletlerin başarılarının arkasında, hakkı, hizmeti ve liyakati gözeden anlayışın olduğunu anladım ve bunu siz değerli balkan günlüğü okurları ile paylaşmak istedim.

 

Benzer Videolar