Lozan ve 12 Adalar.
Lozan Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi) , 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde ,Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık , Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan , Romanya , Bulgaristan , Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşması. Lozan ile ilgili tartışılan iki konu var. Zafer mi, Yenilgi mi? – İhanet mi, Mecburiyet mi?
Tarihi önce tam ve doğru bilmek gerek
Geçmişi o günkü şartları ile analiz etmek doğru bir yaklaşımdır. Ancak o günkü şartları bilmek için hiçbir tarihi yasağın olmaması gerekir. Tarihi vakalara duygusal, siyasi veya deve kuşu misali bakamazsınız. Elimizdeki bilgilerle bugünden bakıldığında Lozan anlaşması ağır bir yenilgi gibi görünüyor. Lozan öncesi Osmanlının parçalanması için oynanan tiyatronun hazırlık dönemi olarak 10 Ağustos 1920'de Osmanlının kalan son temsilcileri tarafından imzalanan Sevr anlaşması tam bir bozgundu. Adeta bir kanser gibi sunulan Sevr’e karşılık Lozan sanki ufak bir baş ağrısı gibi gösterilmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Sevr’i göstererek Lozan’a razı ettiler” demesi boşuna değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız BM’de Dünya beşten büyüktür derken bile geçmişte Lozan’ı bize imzalattıran o meşhur beşli şer çetesine büyük bir şamar atıyordu.
Lozan’ın özeti
Misak-ı Milli sınırları içindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye daha sonra görüşülmek üzere İngilizlere, Hatay Fransızlara bırakıldı. 12 ada ve Rodos İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki Ege adaları ve Batı Trakya Yunanistan'a, Kıbrıs ise İngiltere'ye verildi. Anlaşmanın yapıldığı yıl olan 1923’de Türkiye ile Yunanistan arasında çoğunlukla Selanik ve Batı Trakya’daki (Gümülcine ve İskeçe) Türklerle Türkiye’deki Rumlar arasında tabiri caizse değiş tokuş yani tarihi mübadele gerçekleşti. Daha sonra 1939 yılında yapılan bir halk oylamasıyla Hatay Türk topraklarına verildi. Diğer yandan 1974 Barış harekâtı ile Kıbrıs’ın Kuzey kısmı yavru vatan oldu. Mukayese edildiğinde 1914 yılında gerçekleşen I. Dünya Savaşı öncesi beş milyon kilometrekarelik Osmanlı hâkimiyet sahasından sonra İstiklal Savaşı ve Lozan Anlaşması sonrası elimizde kalan bugünkü 760 bin kilometre karelik toprak parçası.
100 yıllık tarihi hesaplaşma
Dikkat edilirse esas ilginç tarafı bugün hala Lozan’ın mirası olan problemli yerleri konuşuyoruz. Yani Musul’u, Kerkük’ü, Batı Trakya’yı, Kıbrıs’ı ve Suriye sınırını. Bu yüzden Cumhuriyetimizin 100.yılı olan 2023’e sadece 7 yıl kala 100 yıllık önemli bir tarihi hesaplaşmadan bahsediyoruz. Lozan’da konuşulan boğazlar konusunu rafa kaldıracak çılgın proje olan “Kanal İstanbul” projesi başta İngilizler ve ABD’liler olmak üzere Lozan’ın sahte galibi milletlerinin torunlarını korkutuyor. İşte bu yüzden dünyadaki beş şer çetesi ve onların çözüm ortağı olan İsrail memnun değil. Üstümüze saldıkları FETO, PKK, DHKPc, DAEŞ ile bunların ülke içindeki siyasi temsilci ve ortakları ile aslında ikinci büyük bir kurtuluş savaşını veriyoruz. Gelen şehit haberleri sadece ufak bir terör eyleminin sonuçları değildir. Son yaşadığımız 15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değildir. Eskiden bu işlerin diplomatik bir raconu olurdu. Her şeye rağmen bazı şeyler inkâr edilirdi. Ancak ABD’nin son dönemdeki tutumu anlaşılır gibi değil. Öyle sanıyorum ki gelinen nokta ile sona yaklaşılmaktadır. Zira ABD bu kadar açık ve alenen bir şekilde darbe girişiminin lideri terörist Gülen’i iki ülke arasında anlaşmamız olmasına rağmen vermiyor. Suriye’de cirit atan terörist PKK’nın diğer kolu PYD’ye açık destek veriyor. Sanırım Sayın Cumhurbaşkanımız açıkça bunların yanlışlarını yüzlerine vurunca bunlarda yüz de kalmadı. Onlar da açıkça saflarını göstermeye başladılar. Bu savaşın 2023 ile önemli bir sonuca ulaşacağını düşünüyorum. Zafer inanlarındır ve inşallah Allah İslam’ın son kalesi olan bu mübarek ülkeyi zayi etmeyecektir. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar Allah verdiği sözü yerine getirecek ve nurunu tamamlayacaktır.
Atatürk’ün düşüncesi
Şimdilerde Kemalistlerin farklı bir telden konuştukları Lozan için bakınız Mustafa Kemal Atatürk ne düşünüyor? Lozan yıllarında Avrupa gazetelerinden Le Soir gazetesi Atatürk’le bir röportaj yapmıştı. Gazete yazarının “muzafferiyetten sonra projeleriniz neden ibaret” diye sorduğunda verilen cevap hayli ilginç ve özgüven doluydu. “Bütün Türk toprakları halas olmadıkça tevakkuf etmeyeceğim (durmayacağım).” “Türk toprakları demekle ne murad ediyorsunuz” sorusuna cevap daha da ilginçti. “İstanbul ve Meriç’e kadar Trakya, Asya’da Anadolu, Musul arazisi ve Irak’ın nısfı” yani Irak’ın yarısı Türk toprağı kabul ediliyordu. Mustafa Kemal daha önce Ankara’da yaptığı bir konuşmada Güney sınırlarını Antakya Halep, Deyruzzor ve Musul havalisini içine alan bir şekilde çiziyordu.
Yunanistan ile Batı Trakya mevzuu ve Lozan
Lozan anlaşmasının ağır faturası ile Türkiye’den çok şeyler bekleyen Batı ülkeleri aynı anlaşmayı imzalayan ülkelerden biri olan Yunanistan’ı kayırmaya devam ediyor. Yunanistan, Lozan’da Türk azınlık olarak kabul edilen Batı Trakya Türklerini, bugün Müslüman azınlık olarak göstermeye çalışıyor. Batı Trakya Türkleri bugün hala anlaşma ile hakları olan kendi müftülerini bile seçemiyorlar. Batı Trakya Türklerinin Vakıf malları ellerinden alınıyor, Türkçeyi serbestçe kullanamıyorlar. Fakat diğer taraftan maalesef Lozan içinde yer almayan Rodos ve İstanköy (Kos) adalarında yaşayan 4 Bin kadar Türk’ün durumu daha kötü. Zira onlar ne Türk ne de azınlık olarak kabul edilmiyorlar ve onlara hiçbir azınlık hakları tanınmıyor. Üç yıl önce gittiğim Rodos ve İstanköy’de Osmanlı tarihi yerleri ve camiler perişan durumdaydı. Özellikle Rodos adasındaki Murat Reis Camisi ibadete kapalıydı ve durumu içler acısıydı. O zaman ki Rodos Belediye Başkanından aldığımız özel izinle camiyi açtırıp namaz kılmıştık. Sanırım 3 yıl sonra burada kılınan ilk namazdı. Caminin halıları binanın dökülen kireç ve kalıntıları ile doluydu. Bu arada İstanköy’deki camide Peygamber efendimizin sakalı şerifleri bulunuyor.
Ayasofya neyi bekliyor?
Tüm bu gelişmelerin yanında Ayasofya gerçeğini hatırlamaya başlıyoruz. Ayasofya camisinin müze olmaktan çıkarılıp ibadete açılmasını dört gözle bekleyen ve dua eden o kadar çok insan var ki. Ayasofya, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han’ın bize emanetidir. Orası önemli bir tılsımdır. Ayasofya kim bilir belki 2023’teki bir müjdedir. Türkiye’ye karşı alenen tavır alan bazı şer odaklarına güzel bir cevap olarak vaktini bekliyor. Birinin bekleyen bir İsa’sı ve de bu işin külliyen hulasası vardır, kim bilir.