Dağların tepesine çıkmak bir seçenek (seçme hakkı), ancak tepeden aşağıya inmek bir zorunluluktur. Bunu dünya çapında 8 bin metreden yüksek toplam 14 tepeye çıkan ilk Amerikalı ünlü dağcı Ed Visturs kendi mücadeleleri anlatan kitabında söyledi.
SAŞO NOVESKİ
Dağların tepesine çıkmak bir seçenek (seçme hakkı), ancak tepeden aşağıya inmek bir zorunluluktur. Bunu dünya çapında 8 bin metreden yüksek toplam 14 tepeye çıkan ilk Amerikalı ünlü dağcı Ed Visturs kendi mücadeleleri anlatan kitabında söyledi. Hatta en basit maceralar bile zor kararla başlar – acaba gidelim mi diye. Arkadaşımız Saşo Noveski ilk kez Makedonya’daki Yakupiça dağının Solunska Glava tepesine çıkmaya karar verdi. İki günlük yolculuğunu iki şekilde ölümsüzleştirdi. Kelimelerle ve mükemmel fotoğraflarla. Günlük ve fotoğraf galerisinin tadını çıkarın.
YOLCULUK BAŞLIYOR
Çalışma saatim 18.30 kadar olmasına rağmen sırt çantasını hazırlayıp yolculuk için hazır durumdayım. Saat 19.20 Bogomila’ya gitmek için trene bindik. Saat 20.10 Bogomila tren istasyonunda bizi Papradişte’ye götürecek olan Robert bekliyordu. Köye vardığımızda hazırlanmak için kısa bir yola yaptık. Ardından dağ evi Çeples’e doğru hareket ettik. İlk yüz metreyi yürüdükten sonra yağmur yapmaya başladı. Neyse, bizi yağmur durduramaz, daha sert bir yapımız var diye düşünüyoruz. Ormanın derinliklerinde yarım saat yürüdükten sonra Çeples’e giden Makedon dağcı kulübü dağcılarına rastladık. Merhabalaştıktan sonra yolumuza beraber devam ettik, saat 22.00 de dağ evine yetiştik. Yerleştikten sonra dağ evinde kalan tüm insanlarla tanışma fırsatı bulduk.
Kısa bir sohbet, bir kadeh sıcak rakı veya sıcak çaydan sonra uyumak için odalarımıza çekildik. Sabah erken kalkmamız gerekiyordu. Bizi zor bir gün bekliyordu, dolayısıyla uykumuzu iyice almamız lazımdı.
CUMARTESİ HAVA AÇIKTI
Cumartesi saat 05.30 uyandık. Tembelce gerildik, ancak herkes hızlı bir şekilde kalktık. Sabah hijyen yükümlüklerimizi yerine getirdikten sonra, bazıları kahvaltı yaptı, bazıları ise sadece sıcak bir bardak çay içti. Kalın sis nedeniyle tırmanışı bir saat için erteledik. Saat 07.05 hareket ettik. Hava net ve açıktı. Sis bizim altımıza inerek
Nezilovo, Papradişte, Creşnovo, Bogomila, Oraşe ve Oraovdol yerleşim yerlerini kapsadı. Kış patikasından başlayarak çayır üstündeki sırta kadar tüm orman yolunda hava açık ve netti. Sırtın sol tarafında Plavnik’i görebiliyorduk, Yakupits’yı ise görmemiz imkânsızdı. Yakupitsa’nın sadece tepesi yoğun sis üzerinde gururla duruyordu. Sağ tarafımızda ise görünürlük sadece 50 metreye kadar uzanıyordu, dolayısıyla Solunska Glava (Selanik kafası) tepesi ile Nezilova kayasına sevinemiyorduk. Ancak 10 dakika sonra sisler dağıldı ve Nezilova Kayası görüldü. Sadece hayal edebilirsiniz…
Solunska Glava tepesi deniz seviyesinden 2 bin 540 metre yükseklikte yer almaktadır. İsmi ise şundan gelmektedir. Hava net ve açık olduğu zaman buradan Selanik’i görmeniz mümkün. Saat 12.00 Çeples dağ evine zamanında yetişmek için geriye döndük. Bu kez yaz patikası ile geri dönüyoruz. Hızlı yürüyorduk.
Dağ evine yetiştiğimiz zaman derin bir nefes aldık, kıyafetlerimiz değiştirdik ve öğle yemeği için hazırlandık. Harika yemek, nefis salata ve muhteşem insanlar. Planımızda bu akşam da Çepnes dağ evinde k
almak vardı. Ancak saat 21’de Papradişte’ye inmek ve orada kalmak fikri doğdu. Öyle de yaptık. Sırt çantalarımız toplayarak yola koyulduk. Geniş yoldan aşağıya doğru yürüdük. Harika ormandan ve ses çıkartan güzel küçük şelalelerden geçiyoruz. Küçük bir ay ışığı ve bizim başımızdaki lambalar ışığının resmini düşünün. Acele etmiyorduk. Güzel sohbet ile yavaşça aşağıya doğru iniyorduk. Ancak evde kimse yoktu. 20 dakika bekledikten sonra ev sahibi Emil geldi. Kapıyı açtı ve nereye yerleşeceğimizi gösterdi. Bize uzun geceye özetlemek dışında hiçbir şey kalmadı.
PAZAR GÜNÜ RUS MİSAFİRLER
Bütün gün Papradişe’de kaldık. Sabah saatlerinde dağ evine Makedon dilini öğrenmeye ve ülkenin güzelliklerini görmeye gelen Rusya’dan çocuklar geldi. Sohbet ettik, meraklılara cevap verdik.
Dinlenme ve sohbetlerle pazar gününe yakışan fazla etkinliği olamayan,
çevrenin güzelliğine bakarak hayran kaldığımız bir gün geçirdik. Saat 16.00’da bizi Bogomila’ya götürecek olan Robert geldi. Saat 18.35’de Pirlepe trenine bindik. 45 dakikalık bir yolculuktan sonra Pirlepe’ye vardık. Arkadaşlarla vedalaştık ve herkes evinin yolunu tuttu. Pazartesi bizi yoğun gün bekliyordu, dolayısıyla bir tuş ve hemen yatağa girdik. Benim gibi ilk defa bu zirvelere tırmanmak isteyen varsa elbette iyi hazırlanması ve dağların güzelliklerini ona anlatacak mutlaka birilerini bulması gerekiyor. Tabii ki sizi güvenli bir şekilde tepeye tırmandıracak ve yine aynı şekilde geri getirecek.
Ben bu maceradan çok etkilendim. Aynı hisleri sizin de yaşayacağını umuyorum.
Balkon3web sitesinden alınmıştır…