Medeniyetler ittifakı ve Ege Denizi
Ege denizi, balkanlar ile Anadolu arasına giren ve içinde yüzlerce ada ve adacık bulunan Akdeniz’in önemli denizlerinden birisidir. Hele bu denizin Balkanlar ile Anadolu, Asya ile Avrupa, Hıristiyanlık ile İslam ve nihayetinde henüz yirmi yıl önce bu deniz yüzünden savaşın eşiğine gelen Türkiye ve Yunanistan arasında bulunan bir deniz olduğu düşünüldüğünde, Ege denizinin iki ülke, bölge, medeniyetler ve de dünya için ne derecede önemli bir deniz olduğu hemen ortaya çıkacaktır. Bu sebeple bu denizdeki egemenlik paylaşımları sadece iki ülke için değil, iki büyük medeniyet, iki büyük din, iki büyük kıta arasında bir paylaşım olacaktır. Doğaldır ki bu denizdeki paylaşımın en etkili bir şekilde hissedileceği ve sonuçlarının en açık bir şekilde görüleceği yer, Türk ve Yunan halklarının yaşam sahalarıdır. Ancak bugün için, iki ülkenin ve konuyla ilgili olan yukarıda saydığımız etkenlerin iradesi, egenin bir savaş değil barış denizi olması yönünde ağırlık kazanmaktadır. Yinede açıkça belirtmek gerekirse, egenin iki yakasındaki ülkeler olan Türkiye ve Yunanistan’ın bağımsızlıkları güçlendiği, ideaları birbirlerinin aleyhine olmadığı sürece ege denizinde barışa ve egenin iki yakasındaki halkların yaşamlarına bölgeyle ilgili diğer devletlerin el atması pek kolay olmayacaktır.
Egede kıta sahanlı, fır hattı, hava sahası, aidiyeti belli olmayan kayalıklar ve adacıklar, ekolojik zenginliğin paylaşımı ve petrol – doğalgaz gibi önemli fosil atıkların aranması ve işletilmesi sahasında Türkiye ve Yunanistan arasında önemli sorunlar olduğu muhakkaktır. Vatanından bir çakıl taşını bile vermeyi kendisine zül addeden kutlu hissiyatın sahipleri olan bizlerin, bu kadar değeri terk etmesinin düşünülmesi mümkün değildir. Nitekim Türkiye ve Yunanistan bu sebeplerdendir ki Lozan’dan günümüze kadar geçen sürede birçok kez savaşın eşiğinden döndürülmüş veya dönmüştür. Fakat mantıklı olarak düşünüldüğünde sorunlara esas teşkil eden denizcilik, balıkçılık, petrol, doğalgaz gibi değerlerin, savaş sebebinden daha çok barış sebebi olduğu hemen görülecektir. Ancak bunu görebilmek için, iki taraf liderliğinin 1920 lerdeki olayların tesirlerinden kurtulmuş, günün gereklerini ve geleceğin menfaatlerini açıkça görebilen, hür bir irade ve geniş bir düşünce yetisine sahip olmaları gereklidir. Bu duruma en güzel örnek; Lozan barışından hemen sonra Yunanistan’ın sevilen siyasi siması Venezilos ile Türkiye cumhuriyetinin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği çalışmalardır. Sayın Başbakan Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Sayın Papandreou, başta Ege olmak üzere aralarındaki tüm sorunları, bu değerler ışığında kendi ülkelerinin menfaatlerini en yüksek düzeyde karşılayacak şekilde ve tabi ki aralarındaki dengeyi de gözeterek çözme eğilimindedirler.
Herkes tarafından bilinen ve sıkça dile getirilen gerçeklerden birisi de, sorunun iki ülkenin halkları arasında değil, iki ülkenin devletleri arasında olduğudur. Bu bir bakıma doğru olsa da, çözüm için bu iki halkın iradesi yeniden yapılandırılmalıdır. Çünkü 80 yıldır ders kitaplarında birbirimizin hakkında okuduklarımız, bugün halkaların iradesinin yeniden ve barış yönünde tesisi için özel çalışmalar yapılmasını gerektirmektedir. Buna en güzel örnek Kıbrıs’taki referandum sonuçlarıdır.
Balkanların güneyinde yer alan bu iki ülkenin, balkanların bugünkü inanç yapısını oluşturan Ortodoks ve Müslüman yapının mimarları olduğu unutulmamalıdır. Bundandır ki Egede sağlanacak barış, Balkanların ve tüm Avrupa’nın güvenliğine katkı yapacağı gibi, medeniyetler çatışmasının aksine, medeniyetler ittifakına temel teşkil edecek güçlü bir zemin olacaktır. Dikkatli bir şekilde bakıldığında görüleceği gibi Endülüs, 800 yıl önce bitmiş bir çatışmanın sonlanmış ve paylaşımı tamamlanmış sahasıdır. Ancak Doğu roma referanslı Yunanistan ile 700 yıl İslam temsilcisi olmuş Osmanlı imparatorluğunun varisi modern Türkiye Cumhuriyetinin, aralarındaki sorunlar devam etmekte ve bu sorunlar halen bir savaş tehlikesi taşımaktadır. Öyle ise medeniyetler ittifakına inan ve onu gerçekleştirmeye çalışan her ülke ve topluluk bu barışa katkı vermeli ve çözümü kolaylaştırmalıdır.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların Kıbrıs meselesi de dâhil olacak bir şekilde çözülmesi halinde, medeniyetler ittifakı liderliğinin batı ayağının değişmesi çok doğal ve daha gerçekçi olacaktır.