Müzakereden kaçmak
Kıbrıs Rum tarafından gelen bilgiler adeta şok edici. Rum lider Hristofyas zaten uzun bir müddettir muhalefet partilerinin ve Başpiskopos Hrisostomos’un baskı ve eleştirilerinden bunalmıştı. Terazi köyündeki Türk toprakları üzerinde kurulu Evangelos Florakis Deniz Üssü’nde yaşanan şiddetli patlama, iddialara göre uzun müddettir müzakere masasından kaçmak için bahaneler arayan Hristofyas’ın ekmeğine bal sürmüş. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, uzun çabalar sonucunda takvim kelimesini kullanmadan Kıbrıslı liderleri belirli aralıklarla ve daha evvelden belirlenmiş programlarla masaya oturtmayı başarabilmiş ve Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın katılımı ile Cenevre'de yapılan üçüncü üçlü Kıbrıs zirvesinde de nihayet, müzakereler için bir takvim belirleyebilmişti. Hakemliği, Takvimi ve Uluslararası Konferansı kabul etmem diyerek cebinde 3 adet “Hayır” ile Cenevre’ye giden Hristofyas, bütün çırpınmalarına rağmen önüne konan çalışma sürecini kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu sürecin mimarı zaten “Hakem”lik görevi yapan Ban Ki Moon’du ve de masaya da dört aşamalı bir takvim ile içinde Uluslararası Konferans da bulunan bir çözüm prosedürü koymuştu. Cenevre’de kabul edilen bu prosedüre göre Ekim ayına kadar yoğunlaştırılmış görüşmeler yapılacak ve Ekim ayında da New York'da dördüncü üçlü görüşme gerçekleştirilecek.
AL-VER SÜRECİ
Bundan sonra da görüşmeler tatmin edici bir sonuca ulaşırsa ve de başlıkların tümünde anlaşılırsa Aralık sonuna kadar bir “Al-Ver” süreci yaşanacak, Aralık 2011’de Uluslararası bir Konferans yapılacak ve son aşama olarak da Mart 2012’de adada çözüme yönelik bir Referandum yapılacaktı. Geçmiş Rum liderlerin tümü ve bundan sonra gelecek olanlar da, 21 Aralık 1963 tarihinde silah zoru ile gasp ettikleri ve 4 Mart 1964 tarihinde de ayak oyunları ile BM’ye tescil ettirdikleri Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne Kıbrıslı Türkleri “Egemen ve Eşit Ortak olarak” kabul eden lanetlenmiş bir lider olarak Helen tarihine geçmek istemediklerinden, her seferinde çözüme yaklaşılmışken müzakerelerden kaçmayı başarı addetmişlerdi. Bana göre Cenevre’de gelinen bu aşamada, ortaya konan prosedür, takvim, hakemlik, Uluslararası Konferans ve Referandum sürecinden kaçmak için Hristofyas da elden gelen olası her olanağı kullanmanın yollarını arıyordu ki, Evangelos Florakis Deniz Üssü’nde Salı günü sabahı yaşanan şiddetli patlama Hristofyas’ın imdadına yetişti. Büyük bir olasılıkla müzakerelerde takvim belirlenmesine sürekli olarak karşı çıkan Kıbrıs Rum tarafı, patlama sonucu güney Kıbrıs’ta oluşan olumsuz havayı ve ağır ekonomik kaybı, yoğunlaştırılmış müzakere takvimine uymamak için bahane olarak kullanacak. Üç gün Ulusal Matem İlan etmek de bunun ilk aşamasını oluşturuyor. Zaten ekonomik olarak batmaya hızla yol almakta olan Kıbrıs Rum Kesimi’nin bahanelerinden bir tanesi de, “Biz ekonomiyi kurtarmıştık ama patlama ekonomimizi çok olumsuz etkiledi. Hem AB bize ekonomik yönden yardım etsin hem de kendimizi toparlayana kadar müzakerelere ara verelim” iddiası olacak. Demokraside çarelerin tükenmediği sözü, yıllardır “Bizans Diplomasi”sini büyük bir başarı ile uygulayan Kıbrıs Rum tarafı için de geçerli ve olmazsa olmaz bir uygulama. Zaman bu varsayımın doğru olup olmadığını ispatlayacak. Bekleyip göreceğiz.