Muhalefetin Balkan çıkışı
Rifat Sait
Sürekli anlatıyoruz, yazıyoruz, söylüyoruz. Ya bizi yanlış anlıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Bu bir milliyetçilik falan değil. Sadece açık ve net bir gerçeğin ortaya konmasıdır. Türkiye’de nüfusun “EN AZ “%20-25’ni Balkan Rumeli kökenli insanlar, oluşturuyor. Bu iddiamıza gülenler lütfen www.balkangunlugu.com.tr/turkiyede-ki-rumeli-gocmenlerinin-nufus-sayisi linkini tıklayıp okusunlar. Boşnaklar, Arnavutlar, Bulgaristan göçmenleri, Batı Trakyalılar, Selanikliler, Torbeşler, Pomaklar, Giritliler, İstanköylüler, Rodoslular, Makedonya göçmenleri, Romanya göçmenleri… Bütün bu Evladı fatihan dediğimiz insanlar Türkiye’de yaşıyorlar, gerçekler ve varlar. Hepsinin kendine özgü bir siyasi düşüncesi var, hepsi de oy kullanıyor.
.
Muhalefet ya da Millet ittifakı içindeki siyasi partiler, son günlerde Balkanlara yönelmeye başladılar. CHP, zaten Balkanların kırmızı çizgisi olan Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sürekli kullanıyor. Bunda gayet başarılı. Ha! gerçekten Atatürkçüler mi orası tartışılır. Daha doğru bir ifadeyle ceketlerinin sol tarafında sürekli bir Atatürk rozeti var ama kalplerinde var mı orasını Allah bilir. Hani güzel bir espri var, Atatürk şimdi gelse birilerini sopayla kovalar diyorlar.
Yaklaşık dokuz yıl önce CHP’nin düzenlediği bir Balkan organizasyonuna, onlardan gelen bir davet üzerine genel merkezden izin alarak katılmıştım. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da olduğu bu Balkan buluşmasının başında İstiklal marşı okunmamıştı. Bunu kendilerine hatırlattığımda bunu siz yaparsanız asla affedilmez biz yaparsak, unuttuk deriz demişlerdi.
Yine, 2010 yılıydı sanırım, CHP’li Belediye başkan ve meclis üyelerinin olduğu bir heyette Makedonya’nın Debre yakınlarındaki Merkez Jupa ilçesinde Atatürk’ün dedesinin evini ziyaret ettiğimizde, orası çok yüksekte hava da çok sıcak biz gelmeyelim diyen CHP’lilere de aynı tepkiyi göstermiştim ama bana gülmüşlerdi.
.
Şimdi bakıyorum Millet ittifakının iki üyesi CHP ve İYİ Parti Balkan atağına kalktılar. Bence görünüşte siyasi olarak doğru ve akıllıca bir hareket yapıyorlar. İçi boş ama dışı güzel ve süslü.
AK Parti ise içini dolduruyor güzelce ama sunum ve şov yapmıyor maalesef. Bakın TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif vakfı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Diyanet, TRT, Anadolu ajansı, Dışişleri, Ticaret Bakanlığı ticaret müşavirlikleri Balkanlarda hizmet yarışına girmiş mükemmel şeyler yapıyor. Makedonya’daki Atatürk’ün okuduğu askeri okulu restore edip güzelleştiriyorlar, dedesinin evini restore edip ziyarete açıyorlar, Selanik’te doğduğu evi korumaya alıp bakımını en iyi şekilde yapıyorlar. Bunla da kalmayıp oralardaki hemşerilerimiz için Türkçe eğitimler açıyorlar. Osmanlı yadigarı tarihi eserlerimizi korumaya alıyorlar, Kültürümüzü yaşatıyorlar, maddi ve manevi yardımlar yapıyorlar. Ama bunları anlatamıyor daha doğrusu tabiri caizse satamıyorlar.
.
Bakınız CHP, bir süre önce bünyesinde Balkan masası denilen bir oluşum kurdu. Başına kendisi de bir Balkanlı olan Faik Öztrak getirildi. İzmir, İstanbul, Adana, Edirne gibi illerde Balkan masası adıyla toplantılar düzenliyorlar. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 40 Balkan şehrinin belediye başkanının katıldığı Balkan şehirleri zirvesinin (B-40) üçüncüsünü gerçekleştiriyor.
Meral Akşener, Selanikli olmasını kullanıp Balkanlara mesajlar veriyor, İYİ Parti Balkanlara iyi gelecek diye bir slogan kullanıyor.
CHP’li İzmir Büyük şehir Belediyesi her sene Balkan festivalleri düzenliyor.
.
Son olarak da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta İzmir’deydi. Rumeli ve Balkan buluşmaları adı altında Balkan Rumeli STK’larını bir araya getirip hitap ettiler. Toplantının yapıldığı yer ise manidar, geçen haftalarda İzmir’i ziyaret eden Sayın Cumhurbaşkanımızın halka hitap ettiği Gaziemir’deki fuar alanı. Rastlantı mı nispet mi bilemiyorum?
.
Yazımın başında da söylediğim gibi Türkiye’de çok sayıda Balkan kökenli insan yaşıyor. Yaklaşan seçimler öncesi oldukça önemli ve stratejik bir durumdan bahsediyorum. Kesinlikle ihmal edilemez.
Bazıları diyor ki, Balkan göçmenleri çoğunlukla zaten bize oy vermiyor. Niye ilgilenelim? Ben de diyorum ki bu daha güzel ve daha değerli. Onlardan gelen her oy bir değil iki oy demektir. Karşı tarafa oy veren bir seçmeni kazanırsanız bu çok daha değerlidir. Tıpkı Fenerbahçe Galatasaray’ı yendiğinde 3 değil tam altı puan kazanır ya aynen öyle. Bir de zaten oy vermiyorlar düşüncesi de yanlış. Pazarlama da güzel bir hikâye vardır. İki pazarlamacıyı Afrika’ya çorap satmaya gönderirler. Biri patrona mesaj atar, burada kimse çorap giymiyor, hemen dönüyorum, diğeri tam tersine bir mesaj atar, burada kimse çorap giymiyor, burası çok güzel bir Pazar potansiyeli olan bir yer kalıyorum, hepsine çorap satacağım.
.
Ancak sadece halay çekilerek veya börek yenilerek bu iş kapatılamaz. Hangi siyasi parti olursa olsun Balkanlara önce bir aidiyet hissi vermesi gerekir. Balkanların, benim partim, benim davam benim yerim demesi gerekiyor. Bu aidiyet, onları içine alarak olur. Bakanlıklarda, milletvekilliklerinde, Belediye başkanlıklarında, meclis üyeliklerinde, bürokraside ve teşkilatların yönetim ve lider konumlarında olmaları gerekiyor. Üstelik bu insanlar başka yerlerde değil nüfus olarak kalabalık oldukları ve yaşadıkları İstanbul, İzmir, Edirne, Bursa, Manisa, Çanakkale gibi yerlerde görev almaları gerekir. Onlar zaten olmadıkları yerde görev istemezler. Tıpkı Rize’de Erzurum’da, Diyarbakır’da, Konya’da olması gerektiği ve zaten şu anda mevcut olduğu gibi. Bu şekilde onlara siyasi aidiyet verebilirsiniz. Orda bir köy var gitmesek te bizim köyümüzdür, demek istemezler. Orda bir köy var, orası bizimse biz de oturalım o zaman derler.
Geçenlerde Karadenizli bir arkadaşımıza sordum. “Sizi tebrik ediyorum, her yerde varsınız. Sizin nüfusunuz bizim Balkanlar kadar kalabalık değil ama her yerde etkinsiniz maşallah, Balkan Rumeli nüfusu çok daha fazla ama görev alma konusunda sizin kadar etkili değiliz, nasıl oluyor bu?
“Karadenizli dostum veciz bir sözle güzelce cevapladı: “Siz nüfuslu olabilirsiniz ama biz NUFUZLUYUZ” Yani keyfiyet ve kemiyet gibi düşünün. Arkadaşın dediği görünüşte doğru ama sandığa gidince bu durum olumsuz etkiliyor, işte asıl gerçek de bu. Bence asıl bu tarafı çok iyi anlamak ve derhal harekete geçmek lazım. Zira süre az kaldı.