Nasıl bir Toplum?

Geçen hafta içinde, yorgun-argın haftalık Pazar alış verişini yaptıktan sonra, eve geldiğimde

dikkatimi çeken bir şey olmuştu.

Pazarcıların birinden geri para olarak almış olduğum 10 TL’NİN üzerinde tükenmez kalemle yazılmış kocaman bir not yazılmış…

“….. seni seviyorum” diye…

Eskiden bu durumlara sizlerde şahit olmuşsunuzdur.

Üzerinde adres yazımından tutun da, bir not defteri gibi tutulmak istenir paramız!

Başka toplumlarda olduğunu pek sanmıyorum…

Sadece Türk toplumuna özgü bir şey olsa gerek, para üzerine not yazmak.

Bunun yanında, özellikle kahvehanelerde, farklı nedenlerden dolayı canı sıkılan kişilerce,

Özellikle magazin sayfası ve bulmaca sayfasındaki mankenlere sakal ya da bıyık çizmek…

Magazin basının ve dizilerin en seksi mankenleri, tükenmez kalemin sihri ile kahraman bir babayiğit konumuna geliverir birden…

Sonra da bunu yapan kişi, büyük bir marifet yapmış gibi, etrafına gülücükler dağıtarak, yapmış

olduğu muhteşem eserini etrafındakilere büyük bir gururla gösterir…

Bu toplumun bazı kesimlerinin en büyük adetlerinden biri olmaya aday davranış şekli!

Buradan hıncını alamayan bu toplumun bazı bireyleri, okullarda sınıfın masalarına, parklarda

Banklara, güzelim park yerlerinde ağaçlara kalp resmi çizerek ve sevgilisinin ve kendisinin baş harfleri ile duygularını büyük bir mutluluk içinde yazarlar.

Kimi kaleminle…

Kimi rujunla…

Kimi çakısıyla…

Hatırlarsanız cep telefonun icat olmadığı yıllarda, jetonlarla konuşurduk…

Daha ucuz olduğu için.

Ama bu Türk toplumu yeni şeyler icat etmeyi o kadar çok sever ki!

Hemen bir hilesini ve hurdasını bulmuştu…

Demirden bir tel ile saatlerce sevdikleriyle sohbet edilirdi..

Kontör derdi olmadan…

Fatura derdi olmadan…

Buna benzer bir örnek daha..

Görsel ve yazılı basında çok görmüş, duymuşunuzdur…

Elektrik sayaçları bir röntgen filmi ile kaçak kullanılırdı…

Eğitimden, kültürden uzak, bedavaya yaşayan ve her kullandığını

Bedavaya getirmeye çalışan insanlar!

Aslında bu bedavacı insanların beyin röntgenini çekip, nasıl bir ahlaki yapıya

Sahip olduklarını görmekte fayda var sanırım!

Daha neleri var ki?

Birkaç gündür şiddetli yağmurlar vardı…

Belediyelerin en büyük hizmetlerinden biri olan “Arnavut Kaldırımları”

ya da köşeli parke taşları

tam dolguları yapılmadan döşendiği için,

ilk yağan yağmurda hemen yerinden oynamaya başlar.

Yağmurlu havada içi su dolmaya başlar…

O sırada yanından geçen, dolmuşun, halk otobüsünün ya da

Özel araç şoförünün hiç umrunda bile olmazsın…

Son sürat geçiverir yanından…

Nasılsa o arabasının içinde direksiyon koltuğunda rahat…

Sen sadece yoldan sıçrayan çamurları silme telaşına girersin…

Kendine saygısı olmayanın topluma ne saygısı olabilir ki?

Sevgimizi ve saygımızı göstermek için yolda birini görsek,

Ya “Dattttt” diye korna çalınır, ya da direksiyon tatlı bir tebessüm

Eşliğinde sevdiğimiz kişinin üzerine sürülür…

Ama unuttuğumuz bir şey yok mu sizce?

Bu arabalarda insan yapımı değil mi?

Ya şaka yapayım derken, arabanın freni tutmazsa ne olacak?

Bu yapılanlar hiç mantıklı gelmiyor bana inanın…

Hele en çok nefret ettiğim ve bir çoğunuzun da katılacağınızı düşündüğüm

Kırmızı ışıklardaki korna meselesi…

Daha sarısı ve yeşili yanmadan, arkandaki arabalardan “dat dat dattttttttttttt…….

Sanki millet ışıkların önünde mangal yapacak birader…

Niye bu sabırsızlık niye?

Hayatın başka alanlarına bakacak olursak….

Maça gidersiniz..

Daha birinci dakika dolmadan, hakemin ve futbolcunun 7 sülalesi hatırlanır!

Çirkin tezahüratlar eşliğinde…

Buraya çöp dökmeyeniz, park etmeyiniz, çimlere basmayınız, duvara yazı yazmayınız…

Diye sakın yazmayın…

Mutlaka size inat olsun diye, birileri size muhalefet edecektir…

Hayatımızda hepimizin eksikleri olabilir…

Yazdıklarımı biraz da hoş görün lütfen…

Hatırlatmaya çalıştıklarımız, sadece sağlıklı düşünen, kaliteli ve nezih bir toplum bireyi

Olabilmek adınadır…

Lütfen çevremizdeki bu olup bitenlere de seyirci kalmayalım…

İzzet KARASU

Manisa

Benzer Videolar