Ne kadar demokratız ?

Sorusunun yanıtını sık sık düşünürüm. Ne kadar demokratız? Yâ da demokratlığın neresindeyiz? Çoğumuzun laf sırası geldiğinde yerli yersiz, haklı ya da haksız kendimize yakıştırdığı demokratlığı düşünürüm. Hani, iyi bir şeydir ya demokrat olmak. Bende de olsun, “fazla nam göz çıkarmaz” kabilinden yükseli verir sesler, olur olmaz. Laf sırası geldiğinde kimisi” bi dakka, bi dakkaaa, demokratlık benim göbek adımdır” der. Kimisi de” demokratlığın kitabını biz yazdık abi..” diye ekler. Nedir demokratlık? Dendiğinde, cevaplar “ Eeee, şeey, kem küm..” den ibaret kalır. Oysa bize göre hepimiz demokratızdır. Manasını bilmesek de, içini dolduramasak da “en kral demokratlarızdır.” Ama çoğulculuğu hazmedemeyiz. Paylaşmayı beceremeyiz. Birlikte yaşama sanatında sınıfta kalırız. Ötekileştirilir, ötekileştiririz. Sen, ben, biz olur “maazallah” bir türlü “hepimiz” olamayız. Buna rağmen “eski kulağı kesik demokratlığı” yinede elden bırakmayız. Demokratik toplumlar olmazsa, demokrasi olmazsa demokratında olamayacağını bile bile demokratlığımıza toz kondurmayız.

Ne menem iştir diyerek? Fırsat buldukça evirip çevirip tekrar tekrar düşünürüm gerçek demokratlığı. Düşünce âlemimin daha ilk nüvelerinde, demokrat olabilmenin zorlukları karşılar beni. Düşüncelerimin, ötelere geçmesini zorlar gibi olurlar. Bu yüzden de demokrat olabilmek için “zorun ötesinde zor mu zor bir zanaattır” diyebilirim. Normal şartlarda katlanmamız imkânsız olan her şeye, severek katlanabilme zanaatıdır. “Yaradılanı yaradandan ötürü hoş görebilme” zanaatıdır. Zorluğu ilk adımı atabilmektedir. Demokratlığın ilk adımı, demokratlığı genel kabul görenlerin ona dair eserlerinin bolca okunmasıdır.” Demokrat doğulmaz, demokrat olunur” tezinden hareketle ilk adım okumaktır. Benimseme, içe sindirme ve pekiştirme diğer adımlardır. Son ve en önemli adım ise tatbik etmektir. Sosyal yaşama tatbikinde birçok unsuru birlikte ister demokratlık. Birisi olmazsa olmaz. Olur dense bile, bunun adı demokratlık olmaz.

 

AHLAKİ ALT YAPI

 

Öncelikle sağlam bir ahlaki alt yapı ister. Genel geçer ahlaki değerlere sahip olabilmenin temelinde yatan önemli unsurlardan olan inancı ister. Doğruluk, dürüstlük ve hakkaniyet ister.  Bu değerlere sahip olmak demokratlığın, demokratım diyebilmenin ön şartlarındandır. Bunlardan birisi olmazsa demokratlık batıl olur. Demokrat fikirler zikre dönüşmediği sürede hiçbir şey ifade etmez. Demokratlığı her ahval ve şeraitte tatbik etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Zorluğu; engin hoşgörü istemesinde, tahammül istemesinde, kendimizle barışık olmayı, çevremizle barışık olmayı talep etmesindedir. Fedakârlık ve itimat istemesindedir. Demokrat birey, kendisine inandığı ve güvendiği kadar etrafındakilere de inanıp güvenme ihtiyacı hisseder. Bu aşamada, yasalarla tanınmış hak ve özgürlüklerin kazanılmasından kullanılmasına değin ki süreçte hazım meselesi önem kazanır. İnsanların inançlarına, yaşam tarzlarına, siyasi düşünce ve yaklaşımlarına karşı duyulması gereken saygı ön plana geçer. Düşünce, inanç ve girişim özgürlüğü” başta olmak üzere, diğer hak ve özgürlüklerin önünün kesilmesi demokratlığa sığmaz. Demokratlığın temeli, işte bu hak ve özgürlüklerdir. Demokrasinin temeline “insani değerleri” de koyarsanız, işte siz o zaman tam anlamıyla “gerçek bir demokrat” olursunuz. Kazanımların eşit olarak kullanılması istekleri karşısındaki çatlak sesler sürecin en ilgi çekenleridir. Demokratik hakları gereğince, inandığı gibi yaşamak isteyenlerin ve diğer demokratik talep sahiplerinin sesine kulak tıkayanlarsa hepsinden ilginçtir. Daha da ilginci, çatlak seslerin” gerçek demokratlığı” kimseye bırakmamalarıdır.“Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu? Dedirtecek kadar ilginçtir bu. Kulak tıkamak, taleplere kayıtsız kalmak ta sözüm ona  “en iyi demokratların alâmetifarikası” gibidir ülkemizde. Demokratlık zor zanaattır hem de çoook. Zaman zaman marjinal fikir sahipleri ile aynı ortamda edep ve adaba uygun tarzda söyleşmeyi gerektirir. Yan yana gelmeyi hiç düşünmediklerimizle aynı masada oturup hasbıhali gerektirir. Görüldüğü üzere demokratlık bir sürü zorluğu da peşi sıra sürükler. Aslında zor gibi görünseler de hiç biri zannedildiği kadar zor değildir. Zorluk, onların alışkanlık haline getirilememesindedir. Zorluk, meleke kesp edilememelerindedir. Demokratlığın gereklerinin yeterince benimsenememiş olmasından kaynaklanır bu zorluklar. Benimsediğimizi kabul etsek bile bunlardan bir kısmı ya inançlarımıza ya şahsi çıkarlarımıza ya da çevremize ters düşerse diye irkiliriz çoğu zaman. Soğuk terler boşanır bedenimizden. Pes ediveririz. “Adaaam sende, demokratlıkta neyin nesiymiş? Eskiden demokratlık mı varmış, boş veeer? Avunmalarıyla korkularımızdan, demokratlığın aşılması kolay olan zorluklarından kaçışın çarelerini ararız. Kaçışın, demokrat olmaktan çok daha zor olduğunu bilerek de olsa kaçmaya çabalarız. Beynimizi zorlamayız gerçek demokratlık için. Aklımıza getirmeyiz demokratlık seviyemizi. Ne kadar demokratız? Sorusunun cevabını. Cevabı; toplumsal barış, uzlaşı ve birlikte yaşama azim ve kabiliyetimizin fiiliyatında gizlidir. İçtimai hayatımıza yansımalarında aranmalıdır. Demokrat olmayı başarabilen birey sayımızda aranmalıdır. Varın artık gerisini siz düşünün. Sağlık ve esenlikler..

 

 

Benzer Videolar