İnsan Savunma Sistemleri – 2
TV de ne zaman haber seyredecek olsak, İslam dünyasından vahşet ve kan dolu birkaç kare gözümüzün önüne gelir. Eskiden bu görüntülerde Kaddafi, Mübarek, Hafız Esed gibi kasıntı liderlerin ve onların şakşakçılarının görüntülerini görürdük. O şakşakçıların her türlü içtenlik ve samimiyetten uzak olan görüntü ve tezahüratları, bir İnsan olarak hep içimi bulandırmıştır. Aslında o görüntüler gerçekten de büyük bir tezat içermektedir. Devletinin ve insanlarının kültür, inanç ve servetini, kendi kişisel zevkleri için kullanmaktan çekinmeyen, kendi şahsi iktidarını bölgesinde gücünü artırmak için sağa sola hiçbir ölçü ve izan kabul etmeksizin dağıtan, ülkede fakirlik, açlık, adaletsizlik, düzensizlik ve kanunsuzluklar diz boyunu aşalı çok uzun zaman olmuşken, Türkçesi ile “Ruhum, kanım sana feda olsun ey Saddam – Kaddafi – Mübarek – Hafız” gibi sloganlar ile bu mezalimin övülmesi gerçekten büyük bir yozlaşmışlık ve aymazlığın iç bunaltan ve gönülleri karartan talihsiz ve utanç verici görüntüleriydi. Sonra ne oldu ise oldu, her zaman şerefleri ile övünen Arap kardeşlerimiz, bu hayâsızlık karşısında insan fıtratına ve insanlık onuruna yakışır bir biçimde cesaret ve vakarla hayatlarını ortaya koyarak baş kaldırdı. Şimdi de TV aynı bölgeden kareler, görüntüler seyrediyoruz, ama artık bakmaya yüreklerimiz dayanmıyor, İslam’ın Arap coğrafyasındaki durumu, İslam adı ile hiç de bağdaşmayan görüntüleri içeriyor. Her bir karede, yıpranmışlığın, yıkılmışlığın, yakılmışlığın, ezilmişliğin, kan ve zulmün yıpratıcı görüntüleri var… Dünyanın diğer bölgelerinden İslam ile ilgili görüntüler de yine farklı değil. Özellikle son zamanlarda Uzakdoğu’dan gelen resim, video ve çekimlere yürek dayanmıyor. Ancak ne hikmetse, batı bu konuda pek de elini kıpırdatmıyor. Peki neden? Bunun nedenini bulmak için çok ta çalışmamıza gerek yok sanırım. Aslına bakarsanız İslam coğrafyası halklarını içine düştüğü durumdan kurtarmak için, mevcut durumun hazırlanmasında azımsanmayacak rolleri olan batıdan ümit beklemek çok da akılcı olmasa gerek. Ancak yine de batı İnsanlık onurunu kurtarmak ve yarının İslam dünyası ile ilişkilerini devam ettirebilmek için adı geçen coğrafyada barışın tesisine zorlanmalı ve konunun içinde tutulmalıdır..
İSLAM DÜNYASININ FERYADI
O halde ne yapılmalı ki İslam dünyası içinde bulunduğu bu is, duman, kan ve gözyaşından oluşmuş feryadın pençesinden kendisini kurtarabilmelidir. Bugün yeryüzünde İslam ülkelerinin sınırlarının ayrı olması, bu ülke halklarının gönül birliğine ve birlikte hareket edebilme kabiliyeti geliştirmelerine asla engel değildir. Önemli olan, İslam ülkeleri halklarının gerçek temsilcilerinin demokratik esaslara dayalı bir şekilde temsiline imkân vermektir. Arap baharı bu gerçeğin yakından duyulan ayak sesleridir. Şu hakikat unutulmamalıdır; Bugün İslam inancının müntesipleri oldukları halde, aynı sınırlar içinde bulunan halkların bir kısmı, gönül birliğinden uzaklaştıkları için birbirinin boğazına sarılmış, ırzlarına saldırmış, hayatlarına kastetmiş durumdadırlar. Yaklaşık 800 yıl önce Anadolu'da siyasi birliğin ve insani dirliğin sağlanmasında, icra edilen siyasi çabaların yanında, Mevlana, Yunus, Hallacı Mansur, Hacı Bektaş-i Veli, Hacı Bayram-ı Veli gibi gönül erlerinin yaptığı olağan üstü çalışmalar hatırlandığında, kardeş kanı dökmenin önüne nasıl geçilebileceğine dair güçlü projelerin oluşumu ve şekillendirilmesi daha da kolaylaşacaktır. Tek ve inançlı yüreklerin, İslam coğrafyasında ikame edilebilmesi için yürütülecek sivil hareket, mutlaka Türkiye üzerinden başlatılmalı ve güçlü bir şekilde koordine edilmelidir. Hiç kuşku yok ki pozitif gündemin dışında bir yapılaşma abesle iştigal olacaktır. Ancak sağlam bir birlikteliğin oluşumu için kutsallığından emin ve mesrur olduğumuz dinimizin birleştirici ve uzlaştırıcı yönü Müslüman halkların kalbinde daima taze tutulmalıdır. Zülüm dünya da payidar olamayacaktır. İnsan en değerli yatırım aracı değil, aksine tüm yatırım araçlarının varmak istediği amaçtır. İnsanlık hakikatine ve amacına uygun olarak yapılan her bir hareket mutlaka amaçladığı hedefine ulaşacaktır. Kararlı duruş, kapsamlı bilinç, bilgi ve koordinasyon, ülkemiz insanı ile birlikte yakın ilişkide bulunduğu ve birçoğu ile akraba bağı ile bağlı bulunduğu Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika insanının ya da yazının ruhuna uygun olacak terimle “kardeşlerimizi” selamete çıkarmaya yeterli olacak ya da amaca ulaşılmada güçlü katkılar verecektir. İslam ülkeleri halkları, öncelikle akıl ve gönüllerini yabancı kültürlerin istilasından kurtarmalıdır. Aynı harflerle okuyup yazmak çok önemli değildir. Ancak her bir harfte aynı manayı okumak önemlidir. Bu hal İnsan Savunma sisteminin temininde öncelikli saha ilan edilmeli ve Türkiye insanı, komşu ve kardeş ülke halkları ile bu konuda koordine sağlamalıdır. Güçlü bir düzen içinde günümüz makus ve can yakıcı görüntülerinden İslam coğrafyası halkları kurtulmalıdır. Sivil toplum örgütleri, Libya, Tunus, Mısır, Yemen, Suriye, Lübnan gibi Ortadoğu ve Balkan ülkelerinde faaliyet göstermeleri konusunda bizzat dışişleri tarafından cesaretlendirilmeli ve adı geçen ülkelerde ülkemiz adına lobi faaliyetleri yürütmelidir. İnsanı savunmanın Hakkı savunmak olduğu gerçeği arka plana atılmamalı bugün unutulmaya yüz tutmuş yüce hakikatlerin canlandırılması ve adı geçen coğrafyalarda yeniden ikame edilmesi elzem olacaktır.