Oku-Ma
Okumak, insana bambaşka bir güzellik ve özellik, yükseğe çıkmış birinin aşağıdaki olup bitenleri göstermesi gibi bir ufuk katan gizemli bir ŞEY! Ülkemizde üniversite bitirenlerin sayısı son yıllarda 14 kat arttığı halde kitap okuyanların sayısı 1965 yılındaki oranın onda birine geriledi. Bugün bütün üniversitelerimizin kütüphanelerindeki kitap sayısı 5milyona yaklaşırken, Oxford Üniversitesi’nde 7 milyon, Yale Üniversitesi’nde 8milyon kitap var. Peki biz neden okumuyoruz? Bunun cevabı için birçok gerekçe sunulabilir. Kitapların pahalı olması, zaman yetersizliği vs… Bakın iki yıl önce eğitim çalışması için Paris’te idim. Metroya doğru giderken, kimsesiz, evsiz, yurtsuz olduğu her halinden belli olan, saçı sakalı birbirine karışmış, hatta sigaradan bıyıkları sararmış, paltosu, üzerindeki kazağındaki ve pantolonundaki kirler uzaktan bile görülen bu adam, battaniyesine sarılmış KİTAP okuyordu. Adamı hayretler içinde seyrediyordum. Kitap okumaması için onlarca nedeni vardı. Ama okuyordu. Eğer o anı fotoğraflamayı akıl edebilseydim,”Politzer” ödülünü alabilirdim. Düşünün o halde kitabı arkadaşı biliyor, hele yüzündeki o mutluluğu ancak görmekle anlaşılırdı. Bizler okumuyoruz, okumayı sevmiyoruz. Ülkemizde yılda yaklaşık 5 bin kitap yayınlanıyor. Ortalama baskı sayıları da 2 bin falan. Yani yılda 6 kişiye bir kitap düşüyor.
55 MİLYON KİŞİ KİTABA ELİNİ SÜRMÜYOR
Ve yine ülkemizde 55 milyon kişi kitaba hiç elini sürmüyor. Kalanın büyük bir çoğunluğu da eğitim sebebiyle mecburen kitap okuyor. Sıkı durun! Yurdumuzda kişi başına kitap harcaması 20 cent. Peki Norveç’te ne kadar biliyor musunuz? 140 dolar. Şimdi hemen şunu diyebilirsiniz.”Biz onlar kadar zengin değiliz!” Bakın küçük bir hesapla yanılgımız ortaya çıkacak. Norveç’te kişi başına düşen GSMH Türkiye’nin on katıdır. O zaman Norveç’te kitap harcamasının 2 dolar olması gerekirdi. Ayrıca bu ülkelerden en düşük rakam İtalya da. Ve 40 dolar. Gördüğünüz gibi fersah fersah uzak. Yani Norveç 70 katımız, İtalya 20 katımız harcama yapıyor. Bunun yanında gazete de almıyoruz. Promosyon varsa satışlar patlıyor. Sonra yine düşüyor. Ama bizler 50 lira verip maç bileti alıyoruz. Ya da 15-20 lira verip sinemaya gidebiliyoruz. Demek ki kitap okumanın önündeki engel maddi imkansızlıklar değil. Bunun aksi yönünde deliller de var. Kütüphanelerde ödünç kitap alma oranı da çok ama çok düşük seviyede. 2002’li yıllarda Kültür Bakanlığı’nın Ankara’da dağıttığı birkaç bin bedava kitabı günlerce bitiremedi. Fakat seyretmeyi çok seviyoruz. Bakın birkaç istatistik vereyim.
Türkiye"de Okuma ve İzleme Oranları
Dergi okuma oranı yüzde 4
Kitap okuma oranı yüzde 4,5
Gazete okuma oranı yüzde 22
Radyo dinleme oranı yüzde 25
Televizyon izleme oranı yüzde 94
Dünyanın en yüksek televizyon seyretme oranı Türkiye’de. Ev kadınları arasında yapılan araştırmada bu gurubun günde ortalama 8 sekiz saat televizyon seyrettiği ortaya çıktı. Demek ki ev kadınları uyku ve işleri dışındaki bütün zamanlarını televizyon karşısında geçiriyorlar. Okumak için üç günün var: Dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği belli değil. Öyleyse bugünün kıymetini bilelim ve hemen okumaya başlayalım. Gelin bu oranları ters çevirelim.