Onur Öymen Yurtdışı Türkler Başkanlığını değerlendirdi

29 Mart 2024 - 04:31

Onur Öymen Yurtdışı Türkler Başkanlığını değerlendirdi

Onur Öymen  Yurtdışı Türkler Başkanlığını değerlendirdi
Son Güncelleme :

23 Mart 2010 - 22:00

180 okuma
(Last Updated On: 23/03/2010)
onur1-“Biz istiyoruz ki Hükümet, bu konuda çok daha ciddi, çok daha kapsamlı, Dışişleri Bakanlığının yasalarla sahip olduğu hakları gözardı etmeyen, devletin politikalarını açıkça kanuna ve gerekçesine yazan bir yaklaşım benimsesin.” Diyen Öymen’in konuşması şöyle ;
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir tasarının Meclise gelmesini büyük bir hevesle, büyük bir umutla, büyük bir coşkuyla karşıladık. Aslında, zannediyorum ki yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız, akraba topluluklarımız da bunu büyük bir hevesle karşılamışlardır.
Elimizde altmış sayfalık bir tasarı var. Bu tasarının incelenmesinden görüyoruz ki içinde işlem paragrafları üç satırdan ibarettir: Bir, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak. İki, soydaş ve akraba topluluklarıyla ilgili faaliyetleri yürütmek. Üçüncüsünde, yurt dışından gelecek öğrencilerle ilgili koordinasyon yapmak.
Sayın Şandır’ı dinledik. Değerli arkadaşlarımızın bu tasarıyı sunarken çok iyi niyetle hareket ettiklerine eminiz. Hükümetin de bu konuda bir gayret içinde olduğu ümidini taşıyoruz fakat değerli arkadaşlarım, bu tasarının içinde, Hükümetin, yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili, yurt dışında yaşayan soydaşlarımızla ilgili ne gibi düşünceler beslediğine, ne gibi projeler hazırladığına, ne gibi atılımlar yapacağına ilişkin tek bir satır yoktur. Bütün ifade edilen husus: “Başbakanlığa bağlı bir Başkanlık kurulsun ve bu Başkanlık koordinasyon sağlasın.” Söylenen bundan ibaret oysa yurt dışındaki vatandaşlarımız, soydaşlarımız, akraba topluluklarımız bizden çok şey bekliyor, Büyük Millet Meclisinden çok şey bekliyor. Biz, yıllardan beri bu konuları bu Meclisin gündemine getiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, daha 2003 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi bizim girişimimizle, iktidar partisinden bazı milletvekillerinin katılımıyla bir Meclis araştırma önergesi vermişti bu konuda. Bakınız, bu araştırma önergesinin raporu elimizdedir, yüz altmış beş sayfa. Bu raporda, son derece önemli tespitler var, son derece önemli öneriler var. Ne yazık ki Meclis Başkanına yaptığımız çeşitli müracaatlara rağmen, biz bu raporun basılmasını, ilgili kuruluşlara gönderilmesini, yurt dışındaki teşkilatlarımıza dağıtılmasını bile sağlayamadık. Oysa, bu raporun hazırlanması sırasında Türkiye’de bu konuyla ilgili olan bütün kuruluşlarla görüşüldü, yurt dışına heyetler gönderdik, yurt dışında milletvekilleriyle, bakanlarla görüşmeler yapıldı, Türk kuruluşlarıyla görüşmeler yapıldı. Belki, şimdiye kadar hazırlanan en kapsamlı çalışmalardan biridir.
Size soruyorum değerli arkadaşlarım: Aranızda bu raporu gören var mı? Aranızda bu rapor hakkında bir fikir sahibi olan var mı? Yoktur. Peki, önümüzdeki tasarıda bu rapordan bahseden bir cümle var mı? O da yok. Şimdi, bunu ciddi bir eksiklik olarak görüyoruz yani Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yedi buçuk yıllık Hükümetinden sonra Meclise getirebileceği metin, sadece koordinasyon ihtiyacını karşılamak üzere Başbakanlıkta bir birim kurulmasından mı ibaret olmalıydı? Yoksa çok daha ciddi, içerikli, atılımlar içeren bir metni mi huzurunuza getirmesi gerekiyordu?
Değerli arkadaşlarım, aslında koordinasyon ihtiyacından bahsedilmesi, açıkça, bugüne kadar yeterli koordinasyonun sağlanamadığı anlamına geliyor, biz öyle değerlendiriyoruz. Bu acaba bir başarısızlığın itirafı mıdır? Ne demek koordinasyon sağlanamadı? Bu koordinasyonu sağlamakla kim görevliydi? Devlet Bakanımız. Güzel ama Devlet Bakanımızın arkasında, yasayla bu görev kendisine verilmiş olan Dışişleri Bakanlığı var. Bu koordinasyon, aslında Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Yasası’nın 2/C maddesine göre Dışişleri Bakanlığının görevidir.
Şimdi, değerli arkadaşım Sayın Şandır dedi ki: “Dışişleri Bakanlarının gayet tabii ki yetkilerinin, görevlerinin elinden alınması söz konusu değildir.” Güzel de bunu biz bu tasarıyı okuduğumuz zaman anlayabiliyor muyuz yani Dışişleri Bakanlığının bütün bu konularda öncü rol oynayacağına, nâzım rol oynayacağına dair bir cümle var mı? Yok. Tam tersine ne var? Bu başkanlığın -kurulacak başkanlığın- amaç ve politikalarını, stratejilerini tespit edeceği var. Demek ki bunlar tespit edecek politikaları ve stratejileri. Dışişleri Bakanlığı ne yapacak?
Şimdi, bunlar o kadar önemli konular ki, yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili konular ülkemizin çıkarlarını da o kadar yakından ilgilendiriyor ki mutlaka bu politikaların Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenmesi lazım, Hükûmet tarafından benimsenmesi lazım. Yani bu, Başbakanlıkta kurulacak bir idari birime bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur.
Peki bu idari birim nasıl çalışacak? Açıkça yazıyor tasarı, özerk olacakmış. Özerk ne demek? Yani kimseden talimat filan almayacak, kendi kendine çalışacak. Bu mudur amacınız yani böyle bir teşkilat mı kurmak için bu yasayı hazırladınız, yoksa devletimizin yasalarının öngördüğü şekilde, Dışişleri Bakanlığının öncülüğünde yapılacak çalışmalara bir bürokratik destek sağlamak için mi? Dışişleri Bakanının adı geçmiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu konuları önemle ve ciddiyetle ele almak zorundayız. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çok ciddi sorunları var; böyle, Başbakanlıkta kurulacak bir birimin altından kalkamayacağı kadar ciddi sorunlarımız var. Nedir yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunları? Madde bir: Güvenlik sorunu, can güvenliği sorunu. Yurt dışında çok ciddi bir yabancı düşmanlığı olgusu yaşanmaktadır. Bonn ve Solingen’de yaşananları unutmadık. Bazı Avrupa ülkelerinde yılda en az bin adet yabancı düşmanı eylem oluyor; bir kısmı ölümle sonuçlanıyor, bir kısmı yaralanmayla, bir kısmı mala hasar vermeyle.
Şimdi, bu çok ciddi, siyasi düzeyde girişim gerektiren bir durumdur. Bu birim mi yapacak bu girişimleri? Bu birim mi yapacak? Bu birimin bu konulardaki etkisi, yetkisi, sorumluluğu ne olacak? İçeriğe ilişkin hiçbir şey yok bu metinde. Ama size söylüyorum ki bugün yabancı düşmanlığı bir sosyal hastalık hâline gelmiştir bazı Avrupa ülkelerinde. Bununla Hükümetinizin siyasi düzeyde ilgilenmesi lazım, gerekli mücadeleyi yapması lazım.
İki: Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çok ciddi bir eğitim sorunu var.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışında 3,5 milyon vatandaşımız yaşıyor. Bu 3,5 milyon vatandaşımızın 800 bini öğrencidir, bunların 34 bini üniversite öğrencisidir. Bunların çok ciddi eğitim sorunları var. Devlet olarak, Hükümet olarak bu konularla daha yakından ilgilenmemiz gerekmektedir. Hükümetimizin bu konularla ne kadar ilgilendiğini bilmiyorum ama gerçekten, çok yakından ilgilenmek gerekir.
Size sadece bir bilgi vereyim. Anneleri babaları yeterince Almanca bilmediği için öğrenme özürlü sayılan 30 bin çocuğumuz “Sonderschule” denilen öğrenme özürlüler okuluna gidiyor, yalnız Almanya’da 30 bin çocuğumuz öğrenme özürlüler okuluna gidiyor. Bu çocukların ileride toplum hayatında üst düzeylere gelmeleri hemen hemen imkânsızdır. Bunlara yönelik bir projeniz var mı? Devlet bu çocuklar için anaokulları projeleri geliştirmişti. Bu projeler yürüyor mu? Kaç tane anaokulumuz var Türklerin ve yabancıların birlikte katıldığı? Devletimizin buna ne katkısı oluyor şu anda? Biz bunları burada tartışmak istiyoruz. Yoksa, iyi niyetle bir koordinasyon örgütü kurmak belki güzel bir düşünce ama yeterli bir adım değil. Çok ciddi sorunlarımız var, pek çok alanda sorunlarımız var. Ekonomik alanda çok büyük bir gücümüz var bizim yurt dışında değerli arkadaşlarım, bu gücü harekete geçirmek lazım. Bu birim mi yapacak bu işi, yoksa bu konuda çok daha iyi teşkilatlanmış Dışişleri Bakanlığı mı yürütecek bu işleri?
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar yurt dışındaki vatandaşlarımız ülkemize 127 milyar dolar göndermiştir, ekonomimize çok büyük bir katkı sağlamışlardır. Bugün 80 bin vatandaşımız işveren durumundadır Avrupa ülkelerinde ve bu 80 bin vatandaşımız 420 bin kişiye iş sahası yaratıyor. Bunların Türkiye’deki yatırımlarını yönlendirmek, koordine etmek kimin görevidir acaba? Hükümet bu alanda şimdiye kadar ne yapmıştır, çok merak ediyoruz. Daha önce çok çalışma yapıldı. Bu Hükümetten önceki dönemde Dünya Türk İşadamları Kurultayı oluşturuldu, iki yılda bir toplanıyorlardı. Hâlâ toplanıyorlar belki ama artık bunların o hızı biraz azalmış gibi gözüküyor.
Çok değerli arkadaşlarım, yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili sorunlarımızı burada kısa bir süre içinde özetlemek kolay değil ama şurası muhakkak ki bütün bu çalışmaların devletin siyasi gücüyle yürütülmesi lazımdır. Bir bürokratik organizasyonun, boyunu, çapını aşan konulardır bunlar. Aynı şey yurt dışındaki soydaşlarımızla ve akraba topluluklarımızla ilgidir. Şimdi bu alan başlı başına siyasetin çalışma alanıdır.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışında 200 milyondan fazla soydaşımız var. Bu soydaşlarımızın bulundukları ülkelerle ilişkilerimizin çok özel önemi var. Bunu yıllardan beri büyük bir dikkatle, titizlikle yürütmeye çalışıyoruz ama aynı zamanda bu soydaşlarımızın yaşadığı ülkelerle ilgili çok ciddi siyasi sorunlarımız var. Neresi burası? Mesela, Kıbrıs. Soydaş deyince, belki bu kanunu hazırlayan arkadaşlarımız Kıbrıs’ı düşünmediler ama yurt dışındaki sayıca en büyük olmasa da bizim için en önemli, siyasi açıdan en önemli soydaş topluluklarımızın bulunduğu ülkelerden biri Kıbrıs. Şimdi Kıbrıs’la ilgili olarak bu soydaşlarımıza yönelik çalışmalarımızı yürütmek, yönlendirmek, politikalarımızı oluşturmak Başbakanlıktaki bu birim tarafından mı yapılacak, yoksa Dışişleri Bakanlığı tarafından mı yapılacak? Dışişleri Bakanlığı yapacaksa -ki, makulü odur- bu metinde niçin buna atıfta bulunulmuyor? Niçin Türkiye’nin bu soydaşlarımızla ilgili çalışmalarını Dışişlerinin yürüteceği, yönlendireceği yazılı değil? Niçin Batı Trakya’daki soydaşlarımızla ilgili çalışmaların Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılacağı yazılı değil?
Değerli arkadaşlarım, bunlar birinci derecede önemli siyasi meselelerimizdir bizim. Bakınız, başka bir soydaş topluluğu Irak’taki Türkmen soydaşlarımız. Türkmen soydaşlarımızla ilgili çalışmalarımız da birinci derecede siyasi önem taşıyan konularımız. Burada bahis var mı? Bahis yok. Peki, bunlara ilişkin çalışmalar -gene bu tasarının 2’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre- bunlara yönelik politikalarımız bu birim tarafından mı oluşturulacak? Öyle anlaşılıyor ki bu tasarı biraz aceleye gelmiştir değerli arkadaşlar. Bu sorunlara bizim başka bir gözlükle bakmamız lazım.
Kırım Tatarları var, Moldova’daki Gagavuzlar var, Romanya’daki Gagavuzlar var, Bulgaristan’daki soydaşlarımız var. Bunlarla ilgili çalışmalarımızı siyasi bir gözlükle bakmadan yürütmek, yönlendirmek mümkün değildir. Akraba toplulukları çok önemli. Mesela, örnek olarak söyleyeyim: Kuzey Kafkasya’da yaşayan akraba topluluklarımız var. Orada, Abhazya’da yaşayan akrabaların Türkiye’deki vatandaşlarımızla çok yakın bağları var, çok yakın ilişkileri var ama maalesef Hükümetimiz yedi buçuk yıldan beri orada yaşayan insanlarla Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımız arasında bir bağ kuramamıştır, bir uçak seferi başlatamamıştır, bir gemi seferi başlatamamıştır. Bir gemi Türkiye’den oraya mal götüreceği zaman açık denizde durduruluyor, bir ülkenin deniz kuvvetleri tarafından götürülüyor, tevkif ediliyor, kaptanı, mürettebatı tevkif ediliyor ve biz ondan sonra bu insanların kurtarılması için çalışıyoruz. Bir devlet bunu mu yapmalıdır acaba, yoksa bu ulaşımı mı sağlamalıdır? İyi niyetle yurt dışında yaşayan soydaşlardan, akrabalardan bahsetmek çok güzel şey ama somut olarak ne yapıyoruz, ne yaptık, ne yapacağız?
Bazıları bize bağlı değil sadece, başka ülkelerin de iradesine bağlı, doğru ama bazıları bize bağlı. Mesela yurt dışındaki bazı soydaş topluluklar, demin örneğini verdiğim gibi, mesela Abhazya’da yaşayan soydaşlarımızla Türkiye’deki vatandaşlarımız arasındaki bağların özelliği dolayısıyla bizden çifte vatandaşlık talebi var. Türk yasaları çifte vatandaşlığa imkân veriyor. Tanıyor musunuz çifte vatandaşlığı? Tanımıyorsunuz. Peki, diplomalarının denkliğini tanıyor musunuz? Onu da tanımıyorsunuz. Şimdi, bunlar ciddi sıkıntılarımızdır. Kırım Tatarlarıyla ilgili diplomaların denkliğini tanıyor musunuz? Onu da tanımıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, siz bütün bu konulardaki eksikliklerimizi yeterince koordinasyon sağlanamamış olmasına bağlarsanız bence eksik bir değerlendirme yapmış olursunuz. Bu konularda çok ciddi adımlar atılmalıydı. Biz bunu defalarca yüce Meclisin gündemine getirdik ama maalesef Hükûmetin bu konulara yeterince eğildiğini, somut tedbirler aldığını, somut sonuçlar elde ettiğini pek göremedik. Bu konularda anlatılacakların sınırı yok. İran’da 30 milyon soydaşımız yaşıyor. Bunun gündeme getirildiğini hiç duydunuz mu siz yüce Mecliste? O soydaşlarımıza yönelik bir kültür faaliyetimiz var mı, bir çalışmamız var mı? Yok.
Şimdi başka boyutu, siyasi boyutu: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın siyasi hakları, seçme-seçilme hakları. Meclise bir yasa getirildi, bizim sağladığımız avantajların gerisine düşen bir yasa. Biz Almanya’da yaptığımız girişimlerde, bakanlarla yaptığımız temaslar sonucunda bu vatandaşlarımızın sandıklarda oy kullanması konusunda ilgili hükümetlerden söz aldık. Gelip bizzat, Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla ben bunu Sayın Başbakana anlattım. O da çok ilgilendi, aman bunu yapalım, edelim filan, çok iyi. Sonuçta ne oldu? Sadece mektupla oy verme imkânını tanıyan bir yasayı meclise getirdiler. Niçin? Bunu daha evvel de yapabilirdik. Biz niçin mektupla oy vermeyi kabul etmedik bugüne kadar? Çeşitli mahzurlarını biliyorsunuz, burada tekrarlamayacağım. Sandıkta oy verme hakkını sağladığımız hâlde bunu hayata geçiremedik. İşte bunlar ciddi sorunlar. Öyle ülkeler var ki yerel seçimlerde mesela oradaki Türklerin oy verme hakkı var ama komşu ülkede yok. Bu ülkeler arasında bazı yollar var, yolun üst kısmında oturan vatandaşlarımız yerel seçimde oy kullanabiliyor, alt kesiminde oturan kullanamıyor. Bunlar siyasi meseleler değil mi? Bunlar Hükümetin sorumluluğunda olan konular değil mi? Üst düzeyde görüşürken -bu ülkelerin devlet adamlarından, bakanlarından, politikacılardan- biz bunları konuşmazsak ne konuşuyoruz?
Vizesiz seyahat hakkı mesela, gene bununla bağlantılı olarak. Uzun yıllar yurt dışındaki vatandaşlarımızın vizesiz seyahat hakkına kısıtlamalar getirildi. Bugün bile bu mesele tam olarak çözümlenmiş değildir. Ben yurt dışında görev yaptığım yıllarda, bu vatandaşlarımızla, onların dernekleriyle, kuruluşlarıyla çok yakın temaslarım, ilişkilerim oldu. Yani taleplerini yerine getirmek aslında devletimiz için hiç de zor değil ama ne yazık ki bu konularda başarılı sonuç aldığımızı söyleyemiyoruz.
Bir de şu var: Oradaki vatandaşlarımızın ülkemize yönelik çok iyi duyguları, düşünceleri, fedakârlıkları zaman zaman istismar ediliyor ve oradan toplanan bağışlar, iyi niyetle verilen, zor koşullarda para kazanan insanların bütçelerinden tasarruf ederek verdikleri bağışlar maalesef bazen kötü niyetle kullanılabiliyor, bunun mutlaka durdurulması lazım.
Şimdi, Alman Hükûmeti, Alman yargı makamları gerekli tedbirleri alıyorlar, davayı açıyorlar, sonuçlandırıyorlar ve orada bazı insanları, bu paraları kötü niyetle kullanan insanları cezalandırıyorlar. E, Türkiye’de ne yapıyoruz? Dosya gitti, dosya geldi, dava açıldı, açılmadı. Gizlilik kararı konuldu, ne yapıldığını kimse bilmiyor. İddianame hazırlandı mı, hazırlanmadı mı? Kaç insan yargılandı? Mahkûm edilen oldu mu, olmadı mı? Kaç paradır bu? Türkiye’de nereye gitmiş? Bu konularda bilgi yok. Başka davalara baktığınız zaman en küçük ayrıntılar basında fakat yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tasarruflarının Türkiye’de kimler tarafından hangi kötü niyetli amaçlarla kullanıldığı, hangi kuruluşlara gittiği, kime ödendiği konusunda kamuoyunda hiç bilgi yok. Hükûmetten bu konuda hiç açıklama yok.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışındaki vatandaşlarımız bütün bu konuların cevaplarını bekliyor. Başka konularımız var, açıkça aramızda konuşmak gerekirse yurt dışındaki vatandaşlarımızı baskı altına almak isteyen kuruluşlar var, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bir bölümünü Türkiye’den, Türkiye’yle ilişkilerini soğutmaya yönlendirenler var.
Değerli arkadaşlarım, mesela, Türkiye’den Diyanet İşleri Başkanlığının gönderdiği din görevlilerini kabul etmeyen camiler var. Bunlar çok ciddi sorunlar ve bunların üzerine gitmek zorundayız.
Yurt dışında pek çok soydaşımızın, vatandaşımızın yaşadığı ülkelerde açılan okullar var. Ne yazık ki bunların pek küçük bir kısmı devletimiz tarafından açılmıştır, bunların bir kısmı bazı özel kuruluşlar tarafından açılmıştır. Peki, devletimiz o özel kuruluşlar kadar güçlü değil midir? Yurt içindeki vatandaşlarımızın eğitimi gibi, yurt dışındaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın eğitimi devletin bir sorumluluğu değil midir? Nasıl oluyor da bazı ülkelerde açılan bu özel okullar o ülkelerin hükümetleri tarafından kapatılıyor. Acaba hangi nedenle? Bunları araştırıyor muyuz, bunları araştırıyor muyuz Sayın Bakan? Tavsiye ediyorum, bu konulara biraz daha yakından ilgi gösterelim. Biz bu okulların bir kısmını ziyaret ettik, gayet somut izlenimlerimiz var. Öyle okullar var ki Türk kuruluşları tarafından açılmış, Türk çocuğunu gönderirseniz bu okula yatılı –yeme, içme yatma, ders, hepsi dâhil – 3 bin dolar veriyorsunuz ayda ama o ülkenin vatandaşı giderse ayda 100 dolar veriyor. Bu nasıl iş? Bu nasıl bir iş, nasıl bir tertip, nasıl bir düzen, sebebi ne? Bize o ülkenin sorumluları, yetkilileri soruyorlar: Siz ne yapmak istiyorsunuz burada diye.
Şimdi, bütün bunlar, değerli arkadaşlarım, bu yasa kapsamında yeterince değerlendirilmemiş izlenimi alıyoruz biz. Biz istiyoruz ki Hükümet, bu konuda çok daha ciddi, çok daha kapsamlı, Dışişleri Bakanlığının yasalarla sahip olduğu hakları göz ardı etmeyen, devletin politikalarını açıkça kanuna ve gerekçesine yazan bir yaklaşım benimsesin.
Yurt dışından gelen öğrencilerin koordinasyonu için de Başbakanlıkta birim açmaya gerek yok. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının asli görevidir. Yani Millî Eğitim Bakanlığı içinde iki birim arasında koordinasyon sağlanamadı diye, Millî Eğitim Bakanlığının bir yetkisini alıp Başbakanlığa mı devretmek gerekiyor?
Değerli arkadaşlarım, o yüzden iyi niyetli de hazırlansa bu tasarının çok eksik bir metin olduğunu düşünüyoruz ve bunun üzerinde daha iyi çalışılarak hem yurt dışındaki vatandaşlarımıza hem de soydaşlarımıza, akrabalarımıza daha layık bir metin hâline getirilmesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak  temenni ediyoruz. Yüce Meclisi bu vesileyle tekrar saygılarla selamlıyorum.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.