Ortadoğu’da herşey silbaştan – 2
Ortadoğu’da yaşanan isyanların birçok ortak sebebi bulunmakta. Bunlardan bazıları; zulüm ve baskı ile yönetilmeye çalışılan halkların perişanlığı. Kişisel hak ve özgürlükleri ile inanç ve ibadet özgürlükleri ellerinden alınmış milyonların hoşnutsuzluğu. Gelir dağılımındaki akıl almaz uçurumlar, bunlardan sadece bir kaçı. Bir yanda muslukları dahi altından olan saraylarda yaşayan monşerler, diğer yanda rızkını teminde zorlanan fakir halklar. Bölgeyi yönetenlerce unutulan ise dünyanın konjonktürel değişimi ile demokrasi ve insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi oldu. Coğrafya insanı yıllardır bu istibdat altında ezildi. Arap halklarının analizi sürecinde bunu görebilenler için bu, büyük bir koz oldu. Elin oğlu bu kozu, bitmek bilmeyen son nokta operasyonlarında bugün ustalıkla kullanıyor. Ortadoğu’yu çıkarları doğrultusunda devşirmek isteyenlerce yüksek maliyetli savaşlara bu seferlik gerek duyulmadı. Psikolojik savaş unsurlarının uygulanması yeterliydi. Öylede oldu. Hatırlarsınız, 25-30 yıl öncesi bu değişimlerin anahtarı savaşlardı. 10 yıldan fazla süren İran-Irak savaşı, devamında dünya savaşına sebep olabilecek türdeki Irak’ın Kuveyt’i ilhak etmesi. Müteakiben, ABD’ ninde baş aktör olarak müdahil olduğu 1. ve 2. Körfez savaşları bunun en iyi örneğidir. Bu savaşlarda unutulan ya da eksik kalan hususlar şimdiki isyanlarla tamam olacak. Yalta, Malta derken bugün bir kez daha gönye ve pergeller ellerde. Bölgenin haritası petrolün akış istikametine doğru yeniden çizilecek. Enerji kaynakları, yeni oluşturulacak devletçiklerin zeminini oluşturacak. Bölge ve dünyanın dengeleri yeniden değişecek. Değişiyor. Rusya’nın bölge üzerindeki etkinliği de en aza indi.
POTANSİYEL GÜÇ MUHALİFLER
Olaylar, zamanlama bakımından olabilecek en güzel anda, akla en uygun sebeplere bina edilerek geliştirildi. İsyanlarda potansiyel güç olarak muhaliflerin kullanılması en önemli ortak nokta. Başlarda sessizliğini koruyan ABD. Bugünlerde bölgeye müdahil olmakta. Obama, nihayet konuşmaya başladı. Obama’nın, “ Libya’ da halkın öldürülmesi kabul edilemez” açıklaması şaşkınlık vericiydi. Vietnam’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Irak’ta ve dünyanın değişik birçok ülkesinde on binlerce kişiyi gözünü kırpmadan öldürenlerin bugünkü liderinden duyulan bu açıklama inanılır gibi değil. Aynı açıklamayı, Filistin’de binlerce kişiyi katleden İsrail’e yapamayanlar bugün Libya için yapar oldular. Ne olmuştu da böylesi insan odaklı konuşur oldular? İsrail’e BM’ in yaptırılmalarını niye uygulatmadınız? Aklınız o zaman neredeydi? Diye sormazlar mı? Bu dengesizlik, bu çifte standart insanlık namına utanç verici, utanç! Büyük devlet olmanın gereği, evrensel boyutta insan haklarını savunmanın gereği, eşref-i mahlûkatın öldürülmesine aynı şiddette karşı çıkmayı gerektirir. Rengine, diline, dinine bakılmaksızın işin gereği budur. Mamafih gereği yapılmamıştır. Nükleer silah deposu haline gelen İsrail’e güçleri yetmedi. İsrail’in onca hukuk tanımazlığına, şımarıklığına göz göre göre, göz yumuldu. Filistin’de yıllarca akan kan ve gözyaşına seyirci kalanlar; susun artık! Konuştukça batıyorsunuz. Bölgenin kontrolünü sevgi, barış ve hoşgörü diyenlere bırakıp bölgeyi terk etmediğiniz sürece bölge durulmayacak. Yüreğinde hak sevgisi, insan sevgisi olmayanlar bölgeye beklenen ve özlenen kalıcı barışı getiremez. İnsanı, insan olma noktasında merkeze almayı beceremeyen sizler; sürekli huzuru tesis edemezsiniz. Evrensel barış ve huzuru gerçekten istiyorsanız, elinizi ayağınızı bölgeden ve hatta dünyadan çekin. Olanlara birde ülkemiz açısından bakacak olursak, zahiren lehimizedir. Ülkemizin, bölgede güç merkezi olma tezi pekişmiştir. Elimiz günden güne güçlenmektedir. Yalnız Libya değil bölgeye yapılacak olası uluslar arası hiçbir müdahaleye askeri güç verilmemesi durumunda da bu böyle olacaktır. İsyanlar öyle gösterdi ki; ölümlerin arttığı, hayatın durduğu bölgede ve özellikle Libya'da, petrol üretimi durdu. Bu dünya ve ülkemiz ekonomisine olumsuz yansıyacak. Petrol üretiminin dengesizliğinden kaynaklanacak enflasyonist baskıları aştığımız takdirde elimiz daha da güçlenecek. Bölge ülkelerindeki 35 milyar doları aşan yatırımlar sürdürülebildiği sürece de elimiz daha da güçlenecektir. Libya'da yaşayan 25 bin civarındaki vatandaşımızın ülkeye tahliyesinde ki gayretler takdire şayandı. Yalnız vatandaşlarımızı değil, 70’ in üzerindeki ülke vatandaşları da bu kapsamda tahliye edildi. Hiç bir ayrım gözetilmeden bunun gerçekleştirilmesi ayrı bir gurur vesilesi. Dünyaya örnek olsun. İnsan hakları “havarilerine” örnek olsun. Bölgeyi Osmanlı’dan koparanlar bugün pişmandırlar. Bölgeyi kuklalarına teslim edenler, bugün emaneti geri teslim edecek ehil bir el aramakta. Bugün tasfiye ettikleri de, kuklalarının günümüz uzantılarıdır. Velhasıl, bölge yönetiminin üstesinden gelememişlerdir. Elleri yüzleri kan içindedir. Boyunlarında milyonlarca insanın vebali olduğu halde, kendi kazdıkları kuyuda debeleniyorlar. Ezcümle, Ortadoğu’da birçok şey sil baştan yeniden oluşacak. Parçalara ayrılmış irili ufaklı yeni yeni devletçiklerle tanışmaya az bir zaman kaldı. Kalın sağlıcakla.