Oslo Görüşmeleri -1

Son 30 yılda PKK ve son yıllarda KCK ülkemizin başına musallat edilmiş belalardan sadece biri. Başımıza gelen bu belalar kimi zaman bilerek ya da bilmeyerek kendi elimizle oluşturulan belalar… Kur’an-ı Kerim bela ve sıkıntıların sebebini şöyle söylüyor: “Başınıza gelen sıkıntı ve belalar işlediğiniz hatalardan dolayıdır” diyor. Çok doğru. Osmanlı’nın son dönemlerin de başlayan sıkıntılar, İslam-ı altı yüzyıl temsil etmiş bir milletin saliklerinin hassasiyetlerini kaybetmelerinden dolayı gerçekleşmiş sıkıntılardır. Hassasiyetlerin kaybedilmesi dönemi Cumhuriyetin başlarında çok daha hızlı devam etti. Din geri kalmanın sebebi sayıldı ve laiklik kisvesi altında dini değerlerden dönülme kararı alındı ve uygulandı. On yıl da on beş milyon dini hassasiyeti sıfırlanmış bir yeni nesil yetiştirildi. Bu nesil öyle bir nesil ki 28 Şubat’ta İstiklal marşı yerine ülkede 10. Yıl marşını ikame etmenin sevdasını ruhunda yaşadı ve yaşattı. M. Akif Ersoy dinci diye reddedildi. Bu tarihlerde yetişen bazı mülki amirler ülke topraklarında kader birliği eden, birbirini kardeş gören etnik unsurları birbirlerine düşman eden tavırlara imza attılar ve insanlar düşman edildiler. Osmanlı’dan gelen çok kültürlü ve çok farklı etnik yapı, yeni kurulan devletin temellerinin sağlamlaştırılması adına kullanılan hatalı jargonlarla yıpratıldı. Tek çatı, tek millet altında toplanılmaya çalışıldı. Var olan etnik farklar ve unsurlar yok farz edildi. O zaman için doğru kabul edilen bu tavrın şimdiler de pek doğru olmadığı gözlemleniyor. Kendimiz kendi topraklarımızda insanları birbirlerine karşı ötekileştirmişiz meğer... Bunun farkına da varıldı. Bu dönemlerde zafer sarhoşluğu ile aşırı giden genç yöneticiler de oldu. Genç ülkenin genç kurucularından bazıları farklılıkları maksadını aşma boyutlarına taşıdı. Değişik etnik grupların yaşadığı ülkede ırkçılık mülahazaları öne çıkarıldı. Kendisini Türk görmeyen kesimlere sen Türksün diye dayatılan davranışlar bazı etnik gruplarda tiksinti verici sonuçlar doğurdu. Açığa vurmasalar bile içten içe kin ve nefret tohumları yeşertildi. Zaman ve zemini bulunca da ekinler meyve verdi ve başımıza bela oldu. PKK ve KCK bunun ürünü. Kürtler ve Ermeniler bu hususta en çok tuzağa düşürülen etnik gruplar oldular. Kıvılcım daha o yıllarda kendi ellerimizle ateşlenmiş oldu. Yabancı güçler de bu kıvılcımı körükleyen aktörler arasında yerlerini aldılar. Dış güçlerin yamağı Türk yöneticilerin eliyle de ateşe iki körükle gidildi. İşte o günlerde oluşturulan istenmeyen davranışlar içeren ortam bugünlerde böyle acılar vermeye başladı. Acısını hep birlikte yaşıyoruz. Dram üstüne dram, kan üstüne kan yaşanıyor ülkemizde.

TOZLU RAFLARDAKİ BELGELER

Yıllar geçti ve tozlu raflardaki belgeler gün yüzüne çıkmaya başladı birer birer… Artık olayların iç yüzünde de dış yüzünde de belgeler konuşuyor. Adına Kürt isyanı denilerek Dersim de çoluk çocuk, yaşlı kadın demeden insanların vahşice yok edilmeye çalışıldığı belgelendi. Genç Cumhuriyet yöneticilerinin o gün için başarı kabul edilen bastırma operasyonları meğer ne kadarda yanlı anlatılmış… Ortaya çıktı. Bugün içinde içinden çıkılmaz hale gelen acıların temelleri buralardan geliyor. Önemli mahfiller geçmişimizle yüzleşip yapılan hatalardan dolayı mağdurlardan özür diler hale getirildiler. Bunu da takdirle karşılıyorum. Bazı şeref bilmez insanlarda o günlerle öğünür haldeler. Hatırlayacaksınız tape kanunu çıkmadan önce ses kayıtlarında bir paşamızın “Atatürk ileriyi görmüş kökünden çözüm üretmiş” dediği gibi insanlık dışı çözümlere alkış tutuyorlardı. Kimi zaman, çoğunlukla da dış güçler, Türkiye’nin önünü kesmek için uzun soluklu planlar düzenlediler. Düzenle dikleri oyunun bir parçası olarak PKK ve destekçisi Ermenileri bu milletin başına musallat eylediler. Masum Kürt ve Ermenileri de tuzağa düşürdü, şer şebekesi teröristlerin peşlerine taktı, takmağa devama çalışıyorlar. Bu tuzağın görünen kısmında şimdilik demokratik özerklik görülüyor. En büyük kısım aysbergin altında… Böl, parçala ve yut stratejisi ile bölgede yaşayan halkları ayrım yapmaksızın yaşadıkları topraklardan çıkarmak ve silip süpürmek niyetindeler. Bir an için farz edelim ki bölgede yaşayan etnik Kürtler Türkiye’den ayrılıp özerkliklerini ilan edip devlet kurdular. Nasıl idare edecekler ki… Devlet geleneği ve kurulmuş, yaşatılmış bir Kürt devleti tarihte hiç olmamış ki... Devlet tecrübesi olmayan bir millet tarihte ilk defa devlet kuracak olursa o devletin hali nice olur. Kurda kuşa yem olmaktan öte gidemez. Bu devletin uzun süreceğine ve gerçekten özerk olacağına kim inanır. Bin yıllık ortak bir maziyi bir anda gözden çıkartmak doğrusu ahmaklık olur. Bu ahmaklığı da göze alıp, vatanı ve milleti gözden çıkartıp oyunu hazırlayanların oyununa gelip yutulan bir Kürt devleti ne kadar da hoşunuza gider bilemem. Böyle bir devletin kurulması ve uzun süreli devam etmesinin düşünülmesi bence asla mümkün değil. Olsa olsa kan, barut ve acılardan başka hiçbir gündemi olmayan hayali bir devlet türetilmiş olur. Aynen Balkanlardakiler gibi… Halen bölgede var olan ve birbiriyle geçinemeyen Barzani ve Talabani örneği göz ardı edilmemeli… Geleceği bilmek için müneccim olmağa gerek yok, yetmez mi onlarda olanı görmek…

DEVAM EDECEK

Benzer Videolar