Osmanlı Mirası Adalar ve Unutulanlar -3
İsviçre’nin Ouchy (Uşi) şatosunda 1912 yılında imzalanan aynı adlı antlaşmaya göre Trablusgarp (Libya), Osmanlı hâkimiyetinden İtalyan hâkimiyetine geçti. Buna karşılık İtalyanlar da savaş sırasında işgal ettikleri On iki Ada’yı boşaltıp Osmanlıya teslim edecekti. Bu şekilde İtalyanlar On iki Ada’yı Osmanlı Devletine vermeyi resmen taahhüt etmişlerdi. Ancak adaların, Yunanlılar tarafından işgal edilebileceği düşüncesiyle Balkan Savaşı’nın sonuna kadar İtalyanlarda kalmasına karar verildi. On iki Ada’da işgale devam eden İtalya, İstanbul ile Doğu Akdeniz arasındaki deniz yolunu kesip Anadolu kıyılarını tehdit etmeye başlamıştı. Tehditler, On iki Ada’nın stratejik önemini açıkça ortaya koymaya yetmişti. Fakat bu durum büyük devletlerin politikalarıyla da çakışmaktaydı. İtalya bu devletlerden gelecek tepkileri yatıştırmak için “Türkiye’yi Trablusgarp (Libya) Savaşında barışa zorlamak amacı ile On iki Ada’yı işgal ettiğini, işgalin geçici olduğunu, barıştan sonra adaları Türkiye’ye geri vereceğini” yeniden açıkladı. Ancak İtalya bu adaları Osmanlı Devletine vermekten vazgeçip kendi toprakları ilan etti. Ulu Önder Atatürk, 1933’de General Mac Arthur’a; Tanrı izin verir, yaşarsam Musul, Kerkük, Kıbrıs ile 12 Adaları geri alacağım. Selanik’te içinde olmak üzere, Batı Trakya’yı yeniden Türkiye sınırları içine katacağım” diyerek adalara ve üzerindeki soydaşlarımıza verdiği ehemmiyeti net bir dille ortaya koymuştu.
ÖMRÜ VEFA ETMEDİ
Ancak Gazi’nin ömrü buna vefa etmedi. Vefatının ardından 2. Dünya Savaşı eften püften sebeplerle patlak verdi. 1. Dünya Savaşı sonrası dünyanın paylaşımındaki noksan ve kusurlar düzeltilecekti. Bu savaşın sonlarına doğru Almanlar adaları bombalarken Yunanistan’ da büyük bir açlık belirmişti. Bu nedenle Ecdat, güç durumdaki Yunanlılara içten bir biçimde kucağını açıp onlara aş ve su yardımında bulunmakta bir beis görmedi. Yaralı ve hastalarını Bodrum ve İzmir’deki hastanelere taşıyarak tedavi etti. Milyonlarca cana mal olan ve ülkemizin katılmadığı 2. Dünya Savaşı sona erince, yenik devletlerle barış antlaşmalarını hazırlamak için görevlendirilen Amerika, İngiltere, Sovyet Rusya ve Fransa Dışişleri Bakanları, “Dışişleri Bakanlar Konseyi”ni oluşturmakta gecikmedi. Bu Konsey, barış antlaşmasını hazırlamak için ilk toplantısını 11 Eylül 1945’te Londra’da yaptı. İlk ele alınan sorunlardan biri de savaşın mağlubu İtalya ile barış antlaşması ve bu arada On iki Ada sorununun halli oldu. Konuyu ortaya atan da ABD Dışişleri Bakanı James F. Byrnes’di. O’nu bu girişime yönelten neden ise Yunanistan’ın 28 Nisan 1945’te Konsey’e uzunca bir muhtıra sunarak On iki adanın İtalya’dan alınıp kendisine verilmesini istemesi oldu. Öncesinde de çok defa yapılan konsey toplantılarında On iki ada sorununun her gündeme gelişinde, Rusya Dışişleri Bakanı Molotov sorunun görüşülmesine yanaşmadı. Sürekli erteletmek için büyük çaba sarf etti.
MOLOTOV’UN UZLAŞMAZ TAVRI
Molotov’un uzlaşmaz tavırları neticesinde On iki ada sorunu uzun bir aradan sonra ilk defa 29 Nisan 1946’da geniş biçimde yeniden ele alınarak konseyce tartışmaya açıldı. Aynı tarihte konuyu bu kez de İngiltere Dışişleri Bakanı Ernest Bevin gündeme getirmişti. Almanlardan alındığından beri İngiltere’nin On iki Adayı elinde tuttuğunu, bu işgale son vererek adaların Yunanistan’a verilmesi gerektiğini söyledi. Bevin’e göre, bu adalar İtalya’nın sömürgesi değildi. İtalya’nın işgali altındaydı. Ve adalar üzerinde çoğunlukla Rumlar yaşamaktaydı. Bundan ötürü o günkü işgal durumunu sona erdirmenin tek çıkar yolu, adaları Yunanistan’a bırakmak olarak benimsendi. Bunun üzerine söz alan ABD Dışişleri Bakanı Byrnes, adaların Yunanistan’a bırakılması ve aynen Lozan Antlaşması’nda olduğu gibi, silahlan arındırılmış duruma getirilmesi önerisini yineledi. Konseyin diğer üyelerinin de bu teklifi kabul etmeleri neticesi On iki Ada “Silahsızlandırılmak kaydıyla” 27 Haziran 1946’da Yunanistan’a terk edildi. Dış İşleri Konseyinin tüm üyelerinin adalar üzerinde yaşayan Türk nüfusu yeterince kale almadan On iki adayı Yunanistan’a terk etmesi ise oldukça manidar. 390 yıl süren “Osmanlı Barışı” (Pax Ottomana) olarak bilinen siyasal, toplumsal ve kültürel huzur, güven ve barış ortamı artık sona ermiştir.