Ötekileştirici Türban Sorunu

  Mustafa Kökmen 21. Yy. Post-modern dünyasında, insan hak ve hürriyetlerin, eşitliğin ve demokrasi anlayışının en gelişmiş döneminde bile “Türban” mevzusunun olması üzüntü vericidir. İnsanların dini inançları, fikirleri, giyim ve yaşam tarzlarının gelişmeye engel olacağı düşüncesi ne yazık ki yobaz bir bakış açısıdır. Türban ve başörtüsü, ülkemizde bir inanç ve irade sembolüdür. Bugüne kadar başörtüsü, Türkiye gündeminde sıkça kendine yer bulan ve sorunsallaştırılan konulardan biri oldu. Bu, özellikle dindar-muhafazakâr çevrenin en hassas noktalarından olan bir mevzudur. Yakın zamanda eski bir Bakan “Yargılandığım zaman, türbanlı bir hâkimin karşısına gittiğimde, haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var.” gibi zavallıca bir açıklama yapmıştı. Türbanlı bir hâkim karar verirken Anayasa’ya göre değil de Şeriata göre mi karar vermektedir? Ne inançlar ne de kıyafetler, adaletin yönünü belirleyemez. Türkiye demokrasi ile yönetilen bir devlettir. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesinin, kardeşinin ve eşinin türbanlı olması onu yaptığı işten, başarısından alıkoymamış ve engellememişti. Geçmişten bu yana bir sorun olan türban konusunun bugün 2021 itibariyle hala gündem olması ve konuşulması milletçe öz eleştiri yapmamız gereken hassas bir durumdur. Dünya artık kimlik ve etnik köken siyasetinin ön planda olduğu bir durumdadır. Bu anlamda tıpkı Orta Çağ dünyasına benzemektedir. İnsanların özgür irade ve inançlarına saygı duyulması gerektiği konusu Orta Çağda bir tartışma konusuydu. Şimdilerde ise Amerika’da Siyahi insanlara yapılan ayrımcılıklar, Avrupa’da İslamafobi altında ezilmiş Müslümanlar bu konunun ciddiyetini belirtmektedir. Ülkemizde de geçmişte bu mevzuda çokça haksızlıklar olmuş, hatırlamak istemeyeceğimiz olaylar yaşanmıştır. 28 Şubat olayları ve mağdurları hafızamızda yerini almaktadır. Eğitimde dünya lideri olan Amerikan üniversitelerinde, Sarıklı şalvarlı Müslüman bilim adamları ve profesörleri eğitim vermekte ve insanlar asla yadırgamamaktadırlar. Çünkü onlar için o bilim insanlarının dış görünüşü ve inançları değil, kendilerine ne gibi değerler verebileceği önemlidir. Dolayısıyla, ayrımcı siyaset, Ötekileştirici dil, kılık kıyafet faşizmi, kimlik ve etnik köken siyaseti asıl gelişime engel olan kavramlardır. Bir ülkenin konuşulan çalışmaları, politikaları ve sorunları o ülkenin kalitesini ve büyüklüğünü göz önüne sermektedir. Bu gibi sorunlar Türkiye’nin dünya kamuoyundaki imajını sarsmaktadır. Eşitliğiyle, sahip olduğu iyi demokrasi ile tanınan bir ülke olmalıyız. Gelişmek için ise Kutuplaşma ve ayrışma değil milli birlik ve beraberlik olması gerekmektedir. Ötekileştirenlerden değil birleştirenlerden, nefret ettiren değil kolaylaştıran ve sevdirenlerden olmamız ümidiyle Selam ve Dua ile...
Benzer Videolar