Oyuncunun Sakatı
“Kıbrıs hükümetinin pek yakında siyasetinde büyük değişiklikleri ve yenilikleri meydana getirmesi ve bambaşka bir sistemde ortaya çıkması zamanıdır. Bundan böyle Rum halkının ezici pençesi altında Türk halkının ezilmesi, haklarının gasp edilmesi tarihe karışmalıdır.”1955
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Son dönemde Doğu Akdeniz’deki dengelerin değişmesine koşut, AB içindeki açmazın tetiklediği gelişmeleri yaşıyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni önümüzdeki yıl Şubat ayında yapılacak olan başkanlık seçimine katılmayacağını açıkladı. Bunun yanı sıra ortak savunma ve işbirliği anlaşması imzaladıkları İsrail’de de büyük koalisyon diye tanımlanan yeni hükümetin oluşumu gündemdeki yerini koruyor. Yeni hükümeti oluşturacak olan partilerin orta sağ politikaları izledikleri biliniyor. Kadima ve Likud Partileri bir anlamda ikiz kardeşe benziyorlar. Bu oluşumun uygulamalarını ve izleyecekleri politikalarını bölge barışı için yaşamsal önemde görüyoruz. İsrail Hükümeti Akdeniz’deki petrol arama platformlarını korumak için Ocak ayında mendil büyüklüğündeki ülke ile savunma ve işbirliği anlaşması imzaladıkları biliniyor. Adı geçen anlaşma sonrasında İsrail, egemenlik alanını Akdeniz’e de yaymış oluyordu. (Son yaşanan hava sahasının ihlalini bunun göstergesi olarak alıyoruz.) Gerekçelerini ise “enerji güvenliğini” sağlamak olarak açıklamışlardı. Adı geçen ülkenin, İsrail ile imzaladığı bu anlaşma sonrasında, bir anlamda kendi güvenliklerini de Türkiye’ye karşı sağlam zemine oturtmuş bir görüntüyü veriyor. Veya bu şekilde değerlendirmek gerekiyor. Adı geçen ülke Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettiği alanlarda 2. tur ihale izinleri için başvuru kabul edeceğini duyurmuştu. 2. tur izinlerin sona ermesini Rum basını bir zafer olarak sunuyor. Filelefteros gazetesi bölge içerisindeki 9. ve 2. parsele ilginin büyük olduğunu yazıyor. Bölgede en büyük doğalgaz yatağının bulunduğunu ve bu nedenle başvurunun yoğun yapıldığı kaydediliyor. Bölgede bulunan doğalgazın satışından mendil büyüklüğündeki ülkenin payına düşen oranın yüzde 10 olduğu da Rum basınında yer alıyor. Kısaca alacakları payın, ucundan açık olduğunu daha önceleri sizlerle paylaşmış bulunuyoruz.
AB’NİN GELECEĞİ TEHDİT ALTINDA
Yunanistan’da yaşananlar AB’nin geleceğini tehdit etmeye devam ediyor. Yapılacak olası bir erken seçimde ırkçı partinin büyük başarı elde edeceği öngörüsü var. Yunanistan gibi ülkelerde ırkçı akımların artıyor olmasını son derece doğal karşılamak durumundayız. Bu güne değin sürekli olarak sırtları AB’nin önde gelen ülkelerince sıvazlanmıştır. Eğitim sistemlerini de bu sırt sıvazlamaya göre düzenlediler. Yunanistan, iflas etme noktasında biraz sabıkalıdır. Daha önce birkaç kez iflas ettiği ve AB’nin kuruluşu öncesinde de Avrupa ülkelerince kurtarıldığının da bilinmesini istiyoruz. Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkması veya çıkarılması AB’nin çöküntüsüne de ivme kazandırmış olacaktır. Fransa’da yaşanan cumhurbaşkanlığı değişiminin de çöküntüye ivme kazandırması kaçınılmaz olarak ortalık yerlere çıkacaktır. Kemer sıkma politikalarının terk edilerek üretime yönelmeyi daha doğru bir yaklaşım olarak görüyoruz. Yeni seçilen Bay Hollande’nin böyle bir yaklaşımı sergileyeceğini açıklamıştır. Bu gelişmeler yaşanırken Bay Hristofyas önümüzdeki yıl Şubat ayında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını duyurdu. Gerekçesinin komik olduğunu da kaydetmek durumundayız. Sıklıkla yinelediğimiz gibi bu değişikliğin Rum Ortodoks Kilisesinin istemiş olduğudur. Bay Hristofyas, çözüm konusunda “ilerleme olmaması” gerekçesinin arkasına saklanıyor.40 yılı aşkın süredir adada yapılmakta olan görüşmelerde benzer taktikleri uyguladılar. Şimdilerde Annan Belgesinin oylandığı dönemde “Evet” diyen Bay Anastasiadis’in ismi öne çıkarılıyor. Ayak topu oyununda olduğu gibi sakatlanan oyuncunun yerine yedeği oyuna sokuluyor. Yapılan bu değişikliği de bu şekilde okuyoruz. Yeni taze ve dinlenmiş oyuncunun gücünün de çözümü sağlamasını olası görmediğimizi kaydetmek durumundayız. Rumlar oyuncu değişikliğine giderken BM’de benzer değişikliğe gidiyor. Sıklıkla yinelediğimiz gibi taraflara eşit davranmayan Bay Downer’de değiştiriliyor. Yapılacak olan bu değişikliklerin Kıbrıs Türklerine yönelik olarak AB çerçevesinde bir çözüme zorlamak için kurulan bir tuzak olarak okumak gerekiyor mu ne…
Son dönemde sıklıkla gitmek durumunda kaldığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz hafta yaşadığımız güzellikleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Lefke Avrupa Üniversitesi öğrencileri ile Erenköy’ü ziyaret ederek orada yaşananları genç arkadaşlarımıza anlattık. Arkadaşlarımız; “Hocam bu anlattıklarınızı Türkiye’de olan annelerimize, babalarımıza ve kardeşlerimize de anlatır mısınız” dediler. Bizi kendi kentlerine çağırdılar. Zamanımızın elverdiği durumlarda isteklerine olumlu baktığımızı söylemiş bulunuyoruz. Gençlerimizin bu ilgisini, geleceğe olan güvenimizin de pekişmesi olarak görüyoruz. İyi ki bu gençlerimiz vardır...
Sevgi ile kalınız…