Priştine morgu ve Obama
Malum, geçen hafta tüm basın kuruluşlarının gözü kulağı, Birleşik
Amerika’nın kavruk başkanı Obama’nın Türkiye ziyaretindeydi. Öyle
olunca da kusana kadar Obama haberi okuyup izledik. “Kusana kadar”
lafını öylesine yazmadım, bir sebebi var: Bir televizyon kanalımız işi
öylesine abarttı ki tam on dakika CIA ajanlarının Obama’nın dışkısını
toplayıp ülkelerine götürdüklerini ballandıra ballandıra anlattı. Hani
argoda “işin şeyini çıkartmak” diye bir deyim var ya, tastamam bu haber
için söylenmiş!
“Obama’nın dışkısı” haberi kadar medyamızda yer bulamamış olsa da bir diğer haber, Priştine’den geldi bu hafta: Kosova’nın başkentindeki morgda, çürümüş dört yüz yirmi beş insan kalıntısı varmış.
90’lı yılların karanlık sayfalarında unuttuğumuz savaşların yerle bir ettiği eski Yugoslavya’nın yaralarından hala oluk oluk irin akıyor. Kosova’nın çeşitli bölgelerinden ve kısmen de Belgrat yakınlarındaki bir toplu mezardan getirilen cesetlerin kimlere ait olduğunun belirlenebilmesi için Kosova hükümeti kaynak arıyormuş. On yıl önce sona eren Kosova Savaşı sırasında kaybolan insan sayısı ise 1917 kişiyi buluyormuş.
Aslında Balkanlar’ın gerçeğidir bu acı manzara… Yüzlerce yıldır öylesine kirli savaşlar yaşandı ki bu coğrafyada, neredeyse her kentin yakınında birer toplu mezara rastlayabilirsiniz. Rumeli’den göç eden milyonlarca insanımızın nasıl bir dehşeti yaşadıklarını anlayabilmek için bu toplu mezarlardan daha çıplak bir kanıt bilmem gösterilebilir mi?
Belli ki Priştine’deki morgda bekletilen kalıntılardan bir kısmı, kayıp kişilerin cesetleridir. Düşünsenize kayıp kişilerin anaları, babaları, kardeşleri, çoluk çocukları için ne kadar büyük bir zulümdür bu! “Acaba hala yaşıyor olabilir mi” ümidi ile acımasızca çelişen “öldüyse bir mezara gömebilme” arzusu…
Bir yanda Obama’nın dışkısının bekçiliğini yapmak için maaş alan Amerikan ajanları, öte yandan sahipsiz insan kalıntıları…
Adaletin bu mu dünya?
“Obama’nın dışkısı” haberi kadar medyamızda yer bulamamış olsa da bir diğer haber, Priştine’den geldi bu hafta: Kosova’nın başkentindeki morgda, çürümüş dört yüz yirmi beş insan kalıntısı varmış.
90’lı yılların karanlık sayfalarında unuttuğumuz savaşların yerle bir ettiği eski Yugoslavya’nın yaralarından hala oluk oluk irin akıyor. Kosova’nın çeşitli bölgelerinden ve kısmen de Belgrat yakınlarındaki bir toplu mezardan getirilen cesetlerin kimlere ait olduğunun belirlenebilmesi için Kosova hükümeti kaynak arıyormuş. On yıl önce sona eren Kosova Savaşı sırasında kaybolan insan sayısı ise 1917 kişiyi buluyormuş.
Aslında Balkanlar’ın gerçeğidir bu acı manzara… Yüzlerce yıldır öylesine kirli savaşlar yaşandı ki bu coğrafyada, neredeyse her kentin yakınında birer toplu mezara rastlayabilirsiniz. Rumeli’den göç eden milyonlarca insanımızın nasıl bir dehşeti yaşadıklarını anlayabilmek için bu toplu mezarlardan daha çıplak bir kanıt bilmem gösterilebilir mi?
Belli ki Priştine’deki morgda bekletilen kalıntılardan bir kısmı, kayıp kişilerin cesetleridir. Düşünsenize kayıp kişilerin anaları, babaları, kardeşleri, çoluk çocukları için ne kadar büyük bir zulümdür bu! “Acaba hala yaşıyor olabilir mi” ümidi ile acımasızca çelişen “öldüyse bir mezara gömebilme” arzusu…
Bir yanda Obama’nın dışkısının bekçiliğini yapmak için maaş alan Amerikan ajanları, öte yandan sahipsiz insan kalıntıları…
Adaletin bu mu dünya?