İrade (2)
Yetkisini anayasadan alan her kurum ve kuruluş, anayasanın kedisine verdiği yetkiyi “millet adına” kullanır. Yetkilerini anayasaya dayanarak millet adına kullananların, milletin adının ne olduğunu da bilmeleri farzdır ki bu milletin adı “Türk Milleti” olarak anayasada tarif edilmiştir. Türkiye devletini, bir cumhuriyet olarak insanlık hafızasına tescil ettiren irade, baskıyı kabul etmeyerek, içte ve dışta kendisinin hürriyet isteğine yabancı olanlara karşı, bağımsızlık savaşını kazanmış olan “Milli İradedir”. Her ne şart altında olursa olsun, milletin iradesinin egemen olmasının ortadan kalkması, söz konusu değildir ve olmayacaktır. Tekâmül, öylesine hızlı akan güçlü bir nehirdir ki önüne set kurmak isteyenleri zaman içinde hatırlanmayacak bir biçimde yok eder.
Gelişmemiş, güdük ve güdümlü demokrasilerde kurumlar, millete kendi anlayışlarını dayatarak hükmederler. Oysa insan fıtratı zorlamayı kabul etmez. Onu hayvandan ayıran, üzerine binilen değil, maksada yolculuk eden ilahi bir varlık yapan fıtratın özelliği, zorlamayı içine sindirmez. İnsanın zikrini, fikrini, iradesini ve vicdanını hür yapan ilahi fıtrat, bunu gerektirir. İnsanı ve insanlar topluluğunu güdemez ve ikna dahi edemezsiniz. İnsanları ikna etmeye çalışmak, güdümlemek, onlar adına bir takım kararları, onların iradesi hilafına almak isteyenler, ancak “çobanlıkta” maharetlidirler. Oysa lider olmak, önderi olduğunuz insanların iradesini temsil etme, onu anlama ve o iradeye mürit olma yeteneğinize bağlıdır.
Liderlik anlayışları “hizmet” etmek olanlar, milli iradeye uygun emrin, kemaliyle ortaya çıkarılmasına çalışırlar. Kendisini dağdaki çobandan üstün gören anlayış, şehirdeki çobanın sürüsü olmaktan kendisini kurtaramayan anlayıştır. Ülke, şehirli çobanların elinden daha çok hizmet edenlerin ellerinde gelişimini layıkıyla gerçekleştirebilir.
Hiç kimse milletin iradesine, bir tehdit şeyi tehdit göstererek sınır koymamalıdır. Bizzat milletin iradesi, o tehdidin ortadan kaldırılmasında en güçlü dayanaktır. Mademki “İrtica” ve “Terör” bu millete yönelen en büyük tehlikelerdir, o halde, kedisini savunma hakkı, milletin elinden alınmamalıdır. Müdafaanın meşru olması için, millet adına savunma ve hücum tedbirleri alan sivil ve askeri tüm kuruluşların, milli iradenin tecelli ettiği mahal olmalarını gerektirir.
Üç (Y) “yasama” “yürütme” ve “yargı” milletin iradesini yansıtabildiği oranda, milletine adil, yakın ve ihsan edici olacak ve ilahi olduğuna, gönülden inandığım milletin vicdan terazisinde, hak ettiği karşılığı bularak, unutulmazlar arasında bir hizmet abidesi olarak yerini alacaktır.
Dünya sahnesinde mevcut olan tüm devletlere olduğu gibi, ülkemize de yönelik tehditler vardır ve olmaya devam edecektir. Bu tehditlerin kaynağı dâhili ve harici ya da ikisi birden olabilir. Ancak tüm kalbimizle inanmamız gereken gerçek şu olmalıdır, bir devlete yönelen en büyük tehdit onun iradesine yönelen tehdittir.
Türkiye, bundan böyle geriye dönük hesaplaşmalara veya ileriye ait endişelere kurban edilmemelidir. Gün önemlidir. Bugün, dünün geleceği, yarının da geçmişidir. Bugünü doğru algılayan ve günün gerçeğine göre planlı hareket eden milletlerin, geçmişleri ve gelecekleri hiç şüphesiz iradelerine uygun bir şekilde tecelli edecektir. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu zannedenler, hiç şüphe yok ki büyük bir yanılgı içindedirler. Tarihin tekerrür ettiği zannı belki insanlığın tekâmülünün istikrarından kaynaklanmaktadır. Tarih tekrar etmez, insanlık bu benzeyişlerin devamlılığı ile tekâmül ve terakki eder.
Milletin iradesi, ülkenin sorunlarının aşılmasında en büyük etken ve yardımcıdır. Yapılması gereken tek şey, çözülmesi gereken her bir meselede milletin iradesini, bu milleti oluşturan tüm değerleri dikkate alarak serbest bırakmak ve o iradeye uygun davranmaktır. Bu üstün iradeye hizmet ederek icraat yapan, karar veren ve karar alan her kurum ve kuruluş, milletin vicdanında beraat edecek ve tarihimizdeki yerini mutlaka alacaktır.