Ramazan-ı Şerif ve Önemi -1
Yüce dinimiz İslam ve içerisinde barındırdığı sayısız hayır, hasenat, iyilik, güzellik, hoşgörü ve sevgi. Uçsuz bucaksız huzur vahaları ile kaplı bir derya. Gönülleri sükûta erdiren sonsuz ulûhiyet anlarının kaynağı yüce dinimiz. Fani dünyamızı ve ukbamızı feraha kavuşturan onca kolaylığın yegâne sahibi İslam. Huzur basamaklarının birinden diğerine geçer dururuz zaman dilimi içerisinde. Biçilen ömür nispetince kulluk vazifelerimizi yapmaya çalışırız en samimi ve safiyane hallerimizle. Sayısız nimet, sayısız fayda ile şeref yâd oluruz. Hepsi bizim için tasarlanmıştır. İnsan içindir. Eşref-i Mahlûkatlar içindir. Onların ihtiyacatı onlardan evvel düşünülmüş ve önlerine konmuştur. Yaradanın armağanıdır onlar eşref-i beşere. Kadir kıymet bilmek, şükrün edasında bulunmak her şeyden önde gelmeli böylesi durumlarda. Ahde vefada diyebilirsiniz buna, nankör olmamakta diyebilirsiniz. Tanımadığınız bir kişi size sıcak bir havada soğuk bir bardak su verdiğinde nasıl memnun olur teşekkür edersek, öylede Yaradana verdiği hadsiz hudutsuz nimetleri karşısında sonsuz minnet ve şükranlarımızı sunmalıyız.
MAKAM-ı KUTSİ DE RAM OLMAK
Meleklerin ve tabiatın emrimize musağğar eylendiği de unutulmadan bu yapılmalı. Bize biçilen değeri yerle bir etmeden, hak ederek, göz ardı etmeyerek kulluk haddimizi bilip ona göre davranmalıyız. Yaradanın emirlerine itaat ederek, izzet-i dergâhta, makam-ı kutside ram olmalıyız her an. Ram olmalıyız, farklı yorumlarla, farklı yollara kaymadan içeride miyiz? Dışarıda mı? Mülahazalarına zinhar yer bırakmadan ram olunmalı. Hem Yaradana (c.c.), hem Rasulüne ( s.a.v.). Çünkü bu ram oluşlar hadsiz fakr-u zaruretimizin gereğidir. Bunu idrak etmek, bu yol üzere emin ve vakur adımlarla, huzur ve saadeti sindire sindire ilerlemek, İslam’ın şefkatini, rahmet, bereket ve merhametini katre katre gönlümüze akıtmak asli görevlerdendir. Bahşedilen zerre nimete sonsuz şükür edasından sarf-ı nazar edilmemeli. Nimeti öncelikle kalb-ü cemilimizde hissetmeli ve hissetmelere vesile olabilmek için gayret sarf etmeliyiz. Hal ve kal dillerini aynı anda kullanmak ve hayırlı işleyişlerin vesilesi olmak, çığlık çığlığa, feryadı figan eyleyen beşeriyete yeni reçeteler sunabilmenin basamağı, insanlığın kurtuluşuna merhem olabilmenin de önemli vazifedarı olmalıyız. Bunları yapabilirsek, başarabilirsek ne ala. İşe önce kendimizden başlamalı. Benliğimizi sorguya çekmeliyiz. Ramazan-ı Şerifi ruhaniyet ve cismani yetimizde idrak-i şahaneye dönüştürmeliyiz. Nefsi emaremize her an galebe çalabilmeliyiz. İftar ve sahurların manevi ikliminde nefisler dizginlemeli, tabiri caizse beli kırılmalı. Bedenimizi, ramazanın bereketli sofralarından nasiplendirmeliyiz tabiata atıfta bulunmadan. Açları unutmadan, paylaşmayı aksatmadan, gözleri, gönülleri ve bedenleri doyurmalı, doyuramayanların doymalarına da vesile olabilmeliyiz. Buna gönüllü olmalıyız. Bu işin hazır piyadeleri bizler olmalıyız. Bunun için de diğerlerinden beş- on adım önde durmalı. Bir lokma ekmeği komşumuz ile arkadaşımız ile paylaşmaktan zevk almalıyız. Paylaşmayı, yardımlaşmayı, dayanışmayı, selamlaşmayı, hasbıhali kendimize uydu eylemeliyiz. İnsan olmanın böylesi ulvi değerleri ile yanıp tutuşmalı. Ramazan davulunun haz veren nağmelerinde huzuru yakalamak,” iftarınız bereketli ve hayırlı olsunun”, “oruçlarınız kabul olsunun “ habercisi Ezan-ı Muhammedilerde semaya açılan ellerimiz, Yaradana yönelen yüreklerimizi aynı anda huzur-u İslam ile doldurup taşırmalıyız. Besmele-i şerif ile başlanan her işi, şükür nidası ile nihayetlendirmeliyiz. Bu yılda nasiplendirildiğimiz, yepyeni umutlara gebe, yepyeni bir Ramazan-ı Şerif ayı daha kent, köy ve kasabalarımızda hükmünü sürmeye başladı. Mahalle ve sokaklarımız, hanelerimiz huzurun tatlı meltemleri ile dolmaya başladı. Sohbeti cananların baş konuğu yine Ramazan-ı Şerif oldu. Laf aralarında olsa bile, Ramazan-ı Şerif denmeye görsün, ardından methiyeler dolusu sözcükler kendiliğinden akıp gelir mecraından. “On bir ayın sultanıdır. Bin aydan daha hayırlıdır, azizdir, mübarektir, en şereflidir, Kutsi aydır.” gibi daha niceleri dizi dizi olur inci misali dökülürler ulu orta yerlere. “Atfedilen değerin tezahürüdür” de diyebiliriz biz buna. Bir şeye değer atfederken öncelikle nedeninin bilinmesi elzemdir. Hal böyle olunca da medh-ü senaların sebebi illa ki bilinmeli diyoruz. Bilenler için ise bilinenler tazelenmelidir. Bilinmeli ki, tazelenmeli ki, medh-ü sena gediğine otursun. Karşılığını dolu dolu bulsun.