DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3402449-0.75508%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

220 okunma

Rum Kesiminde Krizin Getirdikleri

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Geçen yıllar göstermiş ve ispat etmiştir ki ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Türk ulusunun kopmaz, koparılamaz bir parçası olan bizler de bunu yakinen görmedik, o zehirleri tatmadık mı? Ne Birleşmiş Milletler, ne Batı ne de Doğu varlığımızı kabul etmek istiyorlar mı? Ancak Barış Harekâtından sonradır ki Kıbrıs’ta esareti kabul etmeyecek bir varlık olduğumuzu dünyaya kabul ettirebildik. Yine de bunu hazmedemeyenler, bizleri Rumların ayakları altında ezdirmek azminde ve sevdasındadır” 1979

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Her yıl büyük bir coşku ile kutlanan “Avrupa Günü” bu yıl fazladan gürültü çıkarılmadan kutlandı. AB’nin temelinin atıldığı 09 Mayıs günü Avrupa Günü olarak kutlanırken bazı siyasetçilerin kraldan fazla kralcı yaklaşımlarının dikkati çektiğinin altını çizmek istiyoruz. Aradan geçen 60 yıla yaklaşan sürede sömürmeye alışmış olan ülkelerin ekonomileri çatırdıyor. Alınan bütün önlemlere karşın yaşanan durgunluk ve işsizlik bir türlü aşılamıyor. Kısaca AB onulmaz bir hastalıkla boğuşuyor. AB ülkelerinin 1900’lü yılların başlarında Türkiye’yi “Avrupa’nın Hasta Adamı” olarak nitelendiriyorlardı. Aynı dönemde Anadolu coğrafyasını işgale kalktıklarının da unutulmaması gerekiyor. 2004 yılında oylamaya sunulan Annan’ın belgesi öncesinde Kıbrıs Türklerinin “Evet” demesi için olmadık vaatlerde bulundukları belleklerdeki tazeliğini koruyor. Kıbrıs Türklerine “AB’nde siz iş aramayacaksınız, iş sizi arayacak” diyorlardı. Bu söylemlerinin gerçek dışı olduğu kısa sürede ortalık yerlere çıkmıştı. Kıbrıs’ı bünyelerine alırlarken “serbest dolaşımı ve yerleşmeyi” yasaklayan karar almışlardı. Daha sonraları yaşananlar AB’nin ne kadar güvensiz bir kurum olduğu gerçeği ile yüzleşilmesine neden oldu. Yaşamakta oldukları ekonomik açmazı aşabilmek adına şimdilerde banka hesap bilgilerinin ortak olarak izlenebilmesinin yollarını araştırıyorlar. Buradan hareketle vergi denetimlerinin olanaklı olacağı düşünülüyor. Büyük şirketlerin parasal hareketleri izlenirken önlem veya vergi almak olanaklı olacağı beklentisi yaygın bir kanıdır. Vergi cenneti olarak bilinen İsviçre’deki hesapların da gözetim altına alınması ve bu önlemlere uyulması isteniyor. Böyle bir hareketin insan haklarına saygı açısından değerlendirileceğini düşünüyoruz. Üye olarak bünyelerine almak istedikleri ülkelere demokrasi dersi vermeye çalışanların düştükleri bu hazin durum, “ele verir talkımı kendi yutar salkımı” söylemi ile birebir örtüşmektedir.

 

ABD SESSİZ SAKİN SEYREDİYOR

 

Adadaki uyuşmazlığa sürekli olarak müdahale etmeyen ve perde gerisinden olayları izleyen Birleşik Amerika Devletleri şimdilerde sürece katılıyor. Bay Dovner’in taraflara sunduğu 2008–2012 dönemine ilişkin belgeden sonra yapılan katılım, bölgedeki dengeleri korumaya yönelik bir davranış olarak okumak gerekiyor. Mülkiyet-Toprak- Güvenlik ve Yerleşim konularında uzlaşının olmadığı gerçeğinin açıklanmasına ilişkin tepkiler yoğunlaşarak devam ediyor. EDEK Partisi Başkanı Bay Yannakis Omuriu, “Bay Aleksandr Dovner konusunun artık sonlanması gerektiğini” söylüyor. Mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Brookings Enstitüsünde “Doğu Akdeniz’de Jeo-Politikalar: Kıbrıs’ın Görünümü” konulu konferansta konuştu. Bay Kasulides konuşmasında “Kıbrıs’taki yeni hükümetin, AB’nin ve Birleşik Amerika Devletleri’nin önemli bir ortağı olmak istediğini” kaydediyor. “Kıbrıs, Türkiye ile sorunlarını çözene kadar oturup beklemeyi kabul etmez. Gazı kullanacağız. Doğalgazla ilgili girişimlerimizi BM Deniz Hukuku Anlaşmasını izleyerek yapmaktayız. On yıl içinde bu konuda ilk önemli gelirimizi elde edeceğimizi umuyoruz” dedikten sonra Orta Doğu sorununa taraf olmadan, aşırı tutucu olmayan ve AB üyesi tek ülke olduklarını belirtiyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşanan siyasi krizin ivme kazanmasını kimse beklemiyordu. AB Haber’e göre seçim kararının alınmasını sürpriz olarak tanımlıyor. Böyle bir krizi, karşı tarafın eline müzakere sürecini ertelemek için altından bir koz vermiş oluyor. AB’nin gözlemcisi ise “BM denetiminde yapılması beklenen müzakere sürecinin en iyimser sonbahar, normal olarak 2014 başından itibaren başlaması eğiliminin ise güç kazandığını” söylüyor. Bu güne değin Kıbrıs Türkleri’nin kazanılmış haklarının ötesinde vaat edilmiş haklarını vermeyenler timsah gözyaşlarını döker gibi yapıyorlar. Açıklamalarında Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Türkleri’ne gözlemci statüsü tanınması ve doğrudan ticaret tüzüğü gibi konuların artık Kuzey Kıbrıs’ta kurulacak yeni hükümet sonrasına kaldığının görülmesi gerektiğinin türküsünü çığırıyorlar. Kıbrıs Türkleri’nin son dönemde seçim yorgunu olduğunu gözlemliyoruz. Bu yorgunluğun bir an önce son bulmasını istiyor ve diliyoruz. Bu tartışmalar devam ederken karşı taraf ise zemin kazanmaya devam ediyor. Bunun ötesinde Kıbrıs Türkleri ile alay ediyorlar. Dalga geçercesine ortalık yerlere bıraktıkları söylemleri için İsmet Paşa’nın meşhur söylemi ile “Hadi Canım Sende” demek gerekiyor mu ne…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP