Rumeli Balkan Sempozyumu Kocaeli’nde yapıldı
TBMM Başkanvekili MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Hadi Nezir, Kosova Parlamentosundan Türk Milletvekili Müfera Şenik ve Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve seçilmiş Müftü Ahmet Mete gibi isimlerin yanında 50'yi aşkın Türkiye, Batı Trakya, Bosna Hersek, Makedonya, Romanya, Bulgaristan ve Kıbrıs'taki üniversitelerden akademisyenler Rumeli ve Balkanları her yönüyle siyasi ekonomik, kültür, nufüs gibi açılardan tartıştılar. Teblig bildiri ve sunumlarıyla Rumeli ve Balkanlar üzerine konuştular. Kısacası katılanların kah duygulandıkları kah hüzünlendikleri güzel bir buluşma oldu. En son da size ekte ilettiğim sempozyum kapanış bildirisinin başkanlar tarafından okunmasıyla bu güzel buluşma tamamlandı.
SEMPOZYUM BASIN BİLDİRİSİ
21. Yüzyıl; dünyanın yeniden şekillendiği ve küresel vurgunun öne çıkarıldığı ve milletlerarası koşulların rekabet açısından ağırlaştığı bir süreci içermektedir.
İletişimin gelişmesi,fiili ve hukuki sınırların varlığını ortadan kaldırmıştır.
Bu değişim milletleri,devletleri ve insanları alışagelmişin dışında farklı boyutta davranmaya ve düşünmeye itmekte,ve bu sebeble STK’lara bu dönemin belirleyici gücü olmaya çalışmaktadır.
Sempozyuma katılan katılımcılar ile tebliğ sunanlar yukarıda yapılan vurgunun doğru bir tespit olduğu konusunda hem fikir olduklarını ifade etmişlerdir.
Yapılan çalışma ile ortaya konulan ilk husus Balkanlar olarak adlandırılan coğrafyanın binlerce yıllık bir Türk yurdu olduğudur.Günümüzde bu coğrafya üzerinde üç milyon Türk ile on milyonun üzerinde akraba topluluğu yaşamaktadır.Milyonlara Türk asıllı insanımız Balkan topraklarında asimilasyon süreci devam etmektedir.
Balkanlarda yaşayan Türkler yaklaşık üçyüzyıllık bir süreç içinde soykırım niteliğinde katliamlara uğramışlardır.Bu nedenle insan hakları,demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar günümüzde de Balkan Türkleri açısından fevkalade önem teşkil etmekte ancak buna karşılık bu kavramların anlaşılması ve yaşamasında büyük zorluklar yaşanmaktadır.
Balkan ülkelerinde yaşayan büyük bir Türk nüfusuna rağmen Türkçe eğitim konusunda büyük sorunlar bulunmakta ve Türkçe eğitim Balkan devletlerinin uyguladıkları politikalarla engellenmektedir.
Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanların dini hayatlarını yaşamada baskı içinde oldukları,ibadethanelerin fanatikleri saldırısı altında olduğu,İslam cemaatinin müftülerini seçme hakkının engellendiği bir gerçek olup,bu durumun insan yaşamındaki gelişmelere uygunluk taşımadığı sempozyumda vurgulanmıştır.
Balkanlarda Türk kültürü yaşatılmalıdır.Türk kültürünün yaşamasına Türkiye’deki üniversitelerin,STK’ların ve meslek kuruluşlarının katkısı yapılacak projelerde azami düzeyde sağlanmalıdır.
Balkan ülkeleri ile ekonomik ilişkiler geliştirilmeli karşılık yatırımlar artırılmalı ve bu ilişkilerin gerçekleştirilmesi karşılıklı alınacak tedbirlerle kolaylaştırılmalıdır.
Balkan ülkeleri arasında özellikle Yunanistan ve Bulgaristan ile vize,vatandaşlık,mülkiyet,öğrenim,vakıf gibi sorunlar mütekabiliyetin yerinde uygulanması ile bu ülkelerin ve vatandaşlarının karşılıklı haklarının korunması ile çözüme konuşturulmalıdır.Balkan ülkelerinin;Türkiye ve Türk milleti üzerindeki hak,iddia ve idealleri net bir şekilde ortaya konulmalı ve buna karşılık Türk milletinin Balkanlar hakkındaki iddia ve hedefleri tespit edilirken kamuoyuna açıklanmalıdır.
Türkiye’nin AB üyeliği ve bir Avrupa ülkesi olduğu yolundaki tarihi tezi Balkan ülkelerindeki Türkler ve onların kurduğu STK ile siyasi partileri tarafından desteklenmeli,bu yolda çalışmalar arttırılmalıdır.
Türkiye, tarihsel süreç içinde Balkanlar’da yaşananları akademik düzeyden inceleme konusunda yoğunlaşmalı,tarihsel olayları ve nedenlerini objektif olarak analiz edebilmelidir.Bu nedenle yüzüncü yılını anacağımız Balkan savaşları ilk örnek çalışma olarak Türk kamuoyunun önüne getirilmeli ve tarihimizi etkileyen bir olay olarak kamuoyunun önünde tartışmaya açılmalıdır.
Balkanlarda yaşayan Türk ve akraba topluluklarının,Türk dünyasının tamamı ile bir irtibat içinde olması için çalışmalar yürütülmelidir.
Balkan devlerinde faaliyet gösteren siyasal partilere,STK’lara,dini kuruluşlara yardımlar arttırılmalı ve sadece Türk ve akraba toplulukları ile değil tüm Balkan milletleri ile yakın dostluk ilişkileri kurulmalıdır.Balkan devletleri arasında ekonomik,kültürel ve siyasi birlikler kurulmalı ve gerekirse Türkiye Cumhuriyeti buna öncülük etmelidir.
Türk kamuoyuna,Balkanlar ve üzerinde yaşayan başta Türkler ile ilgilenmenin kendi yaşam stratejisi açısından çok önemli olduğu anlatılmalıdır.
Bu nedenlerle sempozyum sonucunda ortaya çıkan bilimsel bilgi,kanaat yada önerilerin Türkiye ve Balkan ülkeleri arasındaki yakınlaşmaya ve Balkanlardaki Türk dünyasına mütevazi katkı sunduğu inancındayız.
Sempozyuma katılan ve katkı sunan herkese,kurum ve kuruluşlara teşekkür eder,benzeri çalışmaların sürdürülmesini dileriz.