Saray mı ? Uçak mı ?
Günlerdir muhalefet kanadının ağzına doladıkları iki şey: Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Uçağı. Neden Çankaya Köşkü yetmiyormuş da Saraya çıkılmış? Neden o kadar para verilerek uçak alınıyormuş? Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı ülkeye kaça mal olmuş? Biliyor musunuz yukarıdaki soruyu önerge olarak CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk meclise verdi. Erdoğan lüks yaşıyormuş! Bütün bunlar aklıma “27 yıllık kesintisiz ve muhalefetsiz iktidarında hiçbir kalıcı yatırım yapmadan devlet makamlarını işgal eden CHP’nin, acaba Türkiye’ye kaça mal olduğu” sorusunu getirdi. Diğer taraftan tüm bunları manşetine İsraf Etmeyiniz mealindeki ayeti taşıyarak Sözcü gazetesinin ayetlerle haber yapması ise beni çok şaşırttı. Yıllarca ‘İrtica geliyor. Laiklik elden gidiyor!’ diye bas bas bağıran Sözcü bir anda ayetlerle muhalefetlik yapmaya soyundu doğrusu Yeni Türkiye buymuş dedirtiyor insana. Gelelim Saray ve Uçak meselesine… Öncelikle bu harcamalar Cumhurbaşkanlığı makamına yapıldığını belirtmek gerekiyor. Yani mevcut Cumhurbaşkanı kimse sadece o kullanacak değil, makam yani devlet mülkiyetinde şahsa ait değil… Sayın Erdoğan’dan sonra o makama kim gelirse o kullanmaya devam edecek yani endişelenecek bir husus değil. Bir ikincisi ise yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayının ve Uçağın çok pahalı, lüks ve ihtişamlı olması kişisel haz mı yoksa devleti temsil etmenin gereği mi? Şu açıdan bakarsak Osmanlı İmparatorluğunun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü bir tarihe ve mirasa sahip olmasının ve Yeni, yükselen güçlü Türkiye’nin gereği olarak halkın seçtiği, iradesini temsil eden makamın ihtişamlı olması gerekmez mi? Sizce halkımız ve ülkemiz bunu hak etmiyor mu artık? Diğer taraftan böyle makamlar devletin en üst mercii olmasından dolayı diğer ülkeler tarafından her açıdan bir saygınlık yaratmaktadır.
SAYGINLIK VE İTİBAR
Düşünsenize, Cumhurbaşkanı döküntü bir evde oturuyor, uçağı ise eski mi eski, yurt dışına çıktığında nasıl bir intiba yaratır, ya da yurtdışından gelen Cumhurbaşkanlarına ve Başbakanlarına saygınlık ve itibar oluşturur mu? Ki Erdoğan’ın böyle bir tutkusu olsa neden on yıl boyunca Subayevlerinde bir apartman dairesinde otursun? Ki bu eleştiriyi yapan kişilerin kendilerine kült olarak kabul ettikleri kişiyi Atatürk’ü ele alırsak giydiği elbisenin kumaşını İngiltere’den getirtirdi. Kendi döneminin en lüks giyinen lideriydi. Halktan toplanan 4 bin 500 liraya Kasapyan Köşkü’nü (Çankaya Köşkü) aldırmış, hayatının bir bölümünü de Dolmabahçe Sarayı’nın en görkemli dairesinde geçirmişti. Bir de o zamanın parasıyla Ankara kasabasını tümden satın alabilecek kadar büyük bir meblağa (altı milyon dolar) satın aldırdığı Savarona Yatı vardı: Maaşı da bugünkü Cumhurbaşkanı’nın maaşından kat be kat yüksekti ve dünyanın en zenginleri arasında yer alıyordu. Üstelik millet ve devlet yoksuldu: Anadolu’da yol, su, elektrik, yol, hastane, okul, yurt yoktu. O zamanlarda Sözcü Gazetesi yine “Bu kadar paraya neler yapılabilir?” diye karşılaştırma yapabilir, “İsraf edenleri Allah sevmez” manşetiyle çıkabilir miydi? Kaldı ki, Atatürk, onları mezara da götürmedi, Savarona’yı sonraki Cumhurbaşkanı İsmet Paşa’ya bıraktı. Çankaya Köşkü, Florya Deniz Köşkü ve Dolmabahçe Sarayı ise oldukları yerde duruyor. Tüm bunlar konumuzu pekiştirmek adına sadece birer örnek… Demek ki devletin temsil makamında olan kişilerin devleti ve milletinin itibarı ve saygınlığı için bu tarz ihtişama ve gösterişlere gerek varmış… Hala yok diyorsanız o zaman ‘Atatürk sizi çarpar!’ bakın sonra demedi demeyin…