Seçimler öncesi tekrar azınlık konusuna değindim
Bununla birlikte ne yazık ki bağımsızlığını kazandığından bu yana
ülkeyi yönetenlerin “azınlık” sorunlarıyla pek ilgilendikleri
söylenemez. Bulgaristan hükümetleri periyodik olarak azınlıkların
anayasal haklarını vermekte ve yeri geldiğinde tekrar geri almaya devam
etmektedir.
Ne yazık ki her ülkede olduğu gibi Bulgaristan’da da milliyetçi görüşe sahip insanlar yer almaktadır. Bu görüşe sahip insanlar yönetici konumda olduğu zaman, ülkede denge unsurları bozuluyor. Milliyetçi görüşe sahip yöneticiler, ülke bütünlüğünden daima endişe duyarlar. Bu tür endişeler ise ülkede yaşayan azınlıkları tedirgin ve rahatsız etmiştir.
Azınlıkların nüfus artışı endişesiyle ülkenin bağımsızlığını kazanmasından bugüne değin, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler aralıklarla devam etmiştir. Eski Komünist idaresi Bulgaristan’da azınlık olmadığına karar verip, tek ulus ilan ediyor ve 1984 yılına ulaşılıyor. 1984-1985 yılları arasında Bulgaristan’da yaşananları Türk milleti unutmadı, unutmayacaktır..
Trajik olayların üstünden yirmi yıl geçse de, bazı çevreler o olayları iyi niyet dışında zaman zaman hatırlatmaya çalışıyor. Bu hatırlamalar, azınlıkta olanları gerçekten endişeye sevk ediyor. Endişe etmeleri gayet normaldir. Çünkü arkalarında çok acı dolu yıllar bırakmışlardı, bu yüzden de endişesiz rahat bir hayat arzuluyorlar.
HÖH lideri Ahmet Doğan’ın çok yerinde bir ifadesi var. “Son on yılda pozitif enerji üretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer sadece bir kez yanlış yapmak isteseydim, bilinçli bir yanlış, Bulgaristan’ın kaderi başka türlü olurdu.” “Nefret nefreti doğurur, kin kini besler.” Bir ülkede birileri birilerini yok sayarak siyaset yaparsa, o ülkede asla huzur olmaz ve halkın refah seviyesi yükselmez.
O endişe dolu zamanları iyi bildiğimden dolayı, bu görüşe destek vermemek elde değil. Bir kez daha yazıyorum. Bulgaristan Türkü hiçbir zaman ayrımcılık yapmamış, bu tür bir özerklik istememiş, ve şiddet kullanmamıştır; ayrıca her zamanda şiddete karşı durmuştur. Bizler, sadece ülkenin anayasal hakları çerçevesinde kalkınmasında yer almak istedik. Bulgaristan artık bir Avrupa Birliği ve NATO üyesi ülkedir. Ülke içinde her Hükümetin, istediği zaman kendi istekleri doğrultusunda iktidarın gücünü kullanacağını sanmıyorum, buna cesaret edemezler, yeltenirlerse de sonuçlarına katlanırlar.
Parti liderlerinin ise bu konuda çok hassas olmaları gerekmektedir. Azınlık konuları kesinlikle istismara gelmez. Bu konuda parti liderlerinin barut fıçısının üstünde oturduklarını bilmeleri aşikardır. Söylemler ile uygulamalar birbiriyle tezat teşkil etmemelidir. Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi milletvekili adaylarına “Azınlıklar” konusunu tekrar önemle duyurmak istedim !!!
Ne yazık ki her ülkede olduğu gibi Bulgaristan’da da milliyetçi görüşe sahip insanlar yer almaktadır. Bu görüşe sahip insanlar yönetici konumda olduğu zaman, ülkede denge unsurları bozuluyor. Milliyetçi görüşe sahip yöneticiler, ülke bütünlüğünden daima endişe duyarlar. Bu tür endişeler ise ülkede yaşayan azınlıkları tedirgin ve rahatsız etmiştir.
Azınlıkların nüfus artışı endişesiyle ülkenin bağımsızlığını kazanmasından bugüne değin, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler aralıklarla devam etmiştir. Eski Komünist idaresi Bulgaristan’da azınlık olmadığına karar verip, tek ulus ilan ediyor ve 1984 yılına ulaşılıyor. 1984-1985 yılları arasında Bulgaristan’da yaşananları Türk milleti unutmadı, unutmayacaktır..
Trajik olayların üstünden yirmi yıl geçse de, bazı çevreler o olayları iyi niyet dışında zaman zaman hatırlatmaya çalışıyor. Bu hatırlamalar, azınlıkta olanları gerçekten endişeye sevk ediyor. Endişe etmeleri gayet normaldir. Çünkü arkalarında çok acı dolu yıllar bırakmışlardı, bu yüzden de endişesiz rahat bir hayat arzuluyorlar.
HÖH lideri Ahmet Doğan’ın çok yerinde bir ifadesi var. “Son on yılda pozitif enerji üretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer sadece bir kez yanlış yapmak isteseydim, bilinçli bir yanlış, Bulgaristan’ın kaderi başka türlü olurdu.” “Nefret nefreti doğurur, kin kini besler.” Bir ülkede birileri birilerini yok sayarak siyaset yaparsa, o ülkede asla huzur olmaz ve halkın refah seviyesi yükselmez.
O endişe dolu zamanları iyi bildiğimden dolayı, bu görüşe destek vermemek elde değil. Bir kez daha yazıyorum. Bulgaristan Türkü hiçbir zaman ayrımcılık yapmamış, bu tür bir özerklik istememiş, ve şiddet kullanmamıştır; ayrıca her zamanda şiddete karşı durmuştur. Bizler, sadece ülkenin anayasal hakları çerçevesinde kalkınmasında yer almak istedik. Bulgaristan artık bir Avrupa Birliği ve NATO üyesi ülkedir. Ülke içinde her Hükümetin, istediği zaman kendi istekleri doğrultusunda iktidarın gücünü kullanacağını sanmıyorum, buna cesaret edemezler, yeltenirlerse de sonuçlarına katlanırlar.
Parti liderlerinin ise bu konuda çok hassas olmaları gerekmektedir. Azınlık konuları kesinlikle istismara gelmez. Bu konuda parti liderlerinin barut fıçısının üstünde oturduklarını bilmeleri aşikardır. Söylemler ile uygulamalar birbiriyle tezat teşkil etmemelidir. Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi milletvekili adaylarına “Azınlıklar” konusunu tekrar önemle duyurmak istedim !!!