Onun kanatları yorgun benimse ruhum dingin. Besledim ruhumu yeşillerin reveransındaki doğa ile Adriyatik’in yeşil mavi rengi. Berrak suların içindeki parmak midyelerin deldiği kayalar ile. İyot kokusunu sindirdim ciğerlerime.
Kuşlar da bu sabah benim gibi az evvel göz kırptık birbirimize lakin göz kapaklarımızın bile kâh yorgunluktan kâh mutluluktan hali dermanı kalmamış. Ne derseniz deyin gezip gelmenin mutluluğumu, yoksa evde olmanın huzurumu ikisi birbirine karıştı sanırım. Onun kanatları yorgun benimse ruhum dingin. Besledim ruhumu yeşillerin reveransındaki doğa ile Adriyatik’in yeşil mavi rengi. Berrak suların içindeki parmak midyelerin deldiği kayalar ile. İyot kokusunu sindirdim ciğerlerime. Çektikçe çektim daha derine. Beynim fısıldadı kulaklarıma iyot sevdam şiirimi usul usul. Deniz sevdama ulaşamadığım günlerde biriktirdiğim mısralarımdı. Şimdi o kokunun içinde dillendirdiğim.
İYOT SEVDAM
Fısıltılar geldi burnuma sabah ile
Hepsi birbirinden önde
Ama istediğim değil
Ah be kalksam doğrulsam da
Hasta dimağlardan
Nice devran devran yollar alsam da
Yakalasam iyot kokusunu
Sakinleşsem enginliğinde
Huzurlaşsam maviliğinde
Kokunu çekip
Altın varaklarında
Resmetsem tablolarımı
Beyaz köpüklerde yüzdürsem kulaçlarımı
Benliğimin üç beş şarjını tamamlasam
Koklayarak iyot sevdanı…
İşte tamda bu şiirimdeki gibi benliğimin üç beş şarjını tamamladım sanırım. En çok ta her şeyden önce sanat ile. Yine bir çalıştay da bata çıka boyalara biraz oradan biraz buradan diye diye bulandım. Dostların fırçalarını izledim. Sofralarda demlendim sanatın sohbetinde. Gecelerde şarkılar söyleyen pamuk yastık seslerde uyuttum hayallerimi. Tam 15 gün dolandım geldim. Şimdi siz söyleyin yorgunluk mu, mutluluk mu. Ben tarif edemedim kuşa. Oda bana… Karadağ’da idim bu sefer, hiçte kara olmayan bir dağda her yer yemyeşil orman. İnsanlar candan, güler yüzlü. Gerçi ülkeye girerken tablolarım ile biraz sıkıntı çektim ama şükür onu da hallettik. Gazetemizin sahibi Sayın Milletvekilimiz Rıfat Sait’in desteği hızır gibi yetişti sağ olsun. İşte ondan sonrası bir doyum sofrası. Ruhum ve dimağım birbirlerinden çaldılar tabakları, beslendikçe beslendiler. Tabi nice sanatçılar biriktirdim ben de satırlarıma sizlerle bir bir paylaşmak için. Hatırlarsanız daha önceki sayılarımızdan birinde bahsetmiştik Abaz Dizdaraviç’ten işte onun düzenlediği çalıştaya katılmak ve kişisel sergimi açmak için Karadağ’dayım. Çalıştayın yapılacağı mekâna doğru ilerliyorum. Arkadaşlar dostlar ile merhabalaştıktan sonra içerden Dzeko Hodzic çıkıyor. Nasıl mutlu oluyorum onu gördüğüm için. Bir sene önce Konya’da organize edilen bir çalıştayda beraber idik kendisi ile. Sonrasında İzmir Balkan Festivali’ne gelmişti kendisi ben o zaman felçli idim. Geldiğini duydum önce bir düşündüm nasıl giderim sonra dedim ki niye gitmeyeyim sanatçı bir dostum ta oralardan geliyorsa ben felçli de olsam onu karşılamaya giderim. Ve ikinci görüşmemizde böyle gerçekleşmiş oldu kendisi ile. Beni görünce çok sevindi. Değneklerimin olmadığını görünce daha çok. E doğru ya hayata yeniden merhaba demiştim. Bir gecede felç olup daha sonra Allahın izni ile onu yenmenin yeniden sanatın peşinde seyahat etmenin huzuru ile daha mı başka bakıyordum hayata artık bilmiyorum. Ne tesadüf ki şu an bu satırları yazarken iç kanama geçirmemin de seneyi devriyesi tam bir sene olmuş yeniden başlamanın. Ve çok şükür ki satırlarımdayım. Renklerimdeyim. Mısralarımdayım… Nerde kalmıştık hım tamam hemen oturduk uzun sohbet ettik. Anladınız evet bugün bu büyük üstat konuk satırlarımıza. Dzeko Hodzic kimdir biraz bahsetmeye ne dersiniz? 1950 yılında Karadağ Cumhuriyeti’nin Godiyev şehrinde başlıyor hayatına. 1970 senesinde İpek kasabasında Resim Lisesi’ni bitiren sanatçı 1972 senesinde Pedagoji Akademisi Resim Bölümü’nü tamamlayarak 1979 senesinde ilk kişisel sergisini açıyor. Ve her şey işte o an başlıyor dile kolay tam 60 kişisel 300 kusur karma sergi ki bunlara çalıştaylar bienaller dâhil değil. Ömrü sanatın gölgesinde mi yoksa tam kendisi olarak mı geçiyor işte o belirsiz. Sanırım sanattan bir ömrün içinde yardımcı oyuncu rolünde kendisi. Başrol sanatın.
BOSNA HERSEK RESSAMLAR BİRLİĞİ ÜYESİ
1980 yılında Bosna Hersek Ressamlar birliği üyesi oluyor. 1992–1995 döneminde “Savaşın Tanığı” adlı çalışmalarından oluşan ilginç eserler yaratıp sergiliyor. Savaş alanlarından ahşap artıklar kullanıyor eserlerinde bazen birkaç acı bazen birkaç gözyaşı, savaşı buluyor büyük bir inada ve cesarete… Ahşap savaşın canlı tanığı. Ve o bu tanığı kullanıyor eserlerinde savaşın tahripsel izlerini yaşatmak istercesine. Cesaret, kararlılık ve büyük duygusal güç ile örülmüş yaşamın ağırlığının, savaşın, acının yansıması gerek bu serisinde gerekse bütün eserlerinde göze çarpan bir gerçeklik. Resimleri bazen onun çığlığı, öfkesi bazen de ilahi gücü olmuş. İlahi simgeler ile beslediği çizimler ona ve seyredenler e cesareti, sabrı ve onuru sunmakta. Bir serisinde tablolarını beyazlattığını görüyorsunuz sanatçının. Beki neden bu beyazlık, neden simgelerin üstü örtülü diye sormaktan alamadığınız bir noktada fark ediyorsunuz ki tablolarını özellikle beyazlattığını. Yeni bir onuru geliştirmek için beyazlatıyor. Acıyı umuda, şiiri anlatıma bağlamak için. İçinde yoğrulan acıyı, bir sanatçının duygusallığı ile baktığı savaşın o korkunç izlerini yeni bir onurda uyandırmak istiyor. Yok, edemiyor o izleri. O zaman o izlerden yeni temizlikler yaratmak istiyor bes belliki. Ahşabın tahripsel izleri, beyazın örttüğü bir onurda uyandırmak sanatçının içindeki duygusallığın şiirselliği. 2007- 2010 yıllarında ‘’ Yok olanlar ‘’ dizi halindeki resimleri bu çağrışımların en iyi göstergesi belki de. Aslında Dzeko Hodzic Bosna Hersek geleneksel sembollerinin yorumları ile sanatını oluşturmaktadır. Lakin savaş gibi bir doğaüstü olaya nasıl kayıtsız kalabilirdi ki. Bu neden ile eserlerinin hemen hemen hepsinde. Savaş ve yıkım ile kaplanmış Bosna Hersek yakın tarihi temalar ile İslami motifleri oldukça fazla tespit edebilirsiniz.
STİLİZE EDİLMİŞ MOTİFLER
Çalışmaların da genellikle soyut semboller ve son derece stilize edilmiş motifler hakim olmakla beraber. Renklerin etkisinde de bu manevi tutuma özel önem gösterdiği söylenebilmektedir. İslami sembollerin işlenişi maneviyat dünyasının yoğunluğunu gösterirken kayıtsız kalamadığı dünya ise onun erdemliğini ve olmuşluğunu vurgulamaktadır. Maneviyat dünyasının izlerini dünyaya, dünyanın izlerini de maneviyatına karıştırmak konusunu eserlerinde büyük bir ustalık ile işlemektedir. Bu bağlamda hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde sergiler açmış çok sayıda ressamlar buluşması ve bienale katılım göstermiştir. Kendisi de ülkesinde uzun yıllardır çalıştaylar organize etmektedir. Ressamlığının yanında sanat eleştirmenliği yapmakta benim sergimde içlerinde sayılmakla beraber birçok ressamın sergisini açarak kendinden sonraki neslinde hep yanında bulunduğunun örneğini göstermektedir. 2002 yılından beri Almanya Kunst Verein Erlangen Birliği üyesidir. Bir süre Almanya da yaşayan ve orada üreten Hodzic ülkesinden ayrı kalamamış, beslendiği özü bırakamayarak Bosna Hersek’e geri dönmüş ve hala yaşamını orada sürdürmektedir. Hayat bizi nereye savurursa savursun özümüze dönme çabası buradan geliyor sanırım. Bir başka ülkede yaşarken bile her zaman ülkene dönme çabası, kendi şehrinde özünde olma isteği bu sanırım köklerini kökenlerini arama düşüncesi bu. Oralardan beslenmek mi daha kolay yoksa orada olduğumuz için mi daha üretken oluyoruz işte bu tartışılır. Ama şu bir gerçek ki her nesnenin özüne dönme çabası yadsınamaz. Ve tarih hayat aktıkça mutlaka özünüze doğru çekilirsiniz. Siz dönemiyorsanız bile sizden sonraki kuşaklar mutlaka bir geri dönüş sağlar. Nerden mi biliyorum. Atalarımın topraklarındayım her fırsatta. Balkanlarda üretiyorum. Balkanlar da yazıyorum ve orada besliyorum ruhumu… Biz Dzeko Hodzic ile daha nice sergilerde çalıştaylarda buluşacağız. Ben benim dilimden sizlerinde tanımasını istedim büyük üstadı. Hayatı sanat birini. Nasıl kendini ifade edişini. Sadeliğin vurgulanışı eserlerinde bize onu çok iyi anlatıyor aslında. Beyazlığın altındaki karmaşa, yalnızlığın altındaki kalabalık gibi. Tabloları onun ruhu. O yalnız görünse de kalabalık biri. Dolu dolu biri. İçinde birçok Dzeko barındıran ve aslında bu Dzekoların her biri toplanınca kendi olan biri. Maneviyatının yoğunluğunda yaşayan İslami sembolleri tablolarında olduğu kadar yüreğinde de taşıyan biri. Daha birçok şey söylenebilir o ve sanatı hakkında belki satırlarda sığmaz. En iyisi ben onun herkesten saklamayı tercih ettiği güzel melodik ninni gibi sesisin sırrında dinleneyim biraz. Aramızda kalsın o söylerken ben gizli gizli kaydetmiştim. Şimdi yorulduğumda dinlenmek için diniliyorum arada bir. Haftaya başka bir Karadağlı üstadın satırlarında soluklanacağız. Evlerinde gittiğimde içmiştim. Biraz mavi böğürtlen suyu içip o düzenlimi düzenli atölyesinde sanattan dem vuracağız.