Sigara konusu bir Balkan meselesi midir? Tabiki hayır. Ama Balkanlarda içiliyor mu maalesef hem de çok. Bu köşede hep Balkanlardan bahsedecek değiliz ya biraz da dumanı anlatalım.
En başta söyleyeyim sigara içmem ve sigaradan nefret ederim. Hayatım boyunca çok şükür bu zehre hiç ilgi duymadım. Ancak çok yakınım olan 3 kişi maalesef içiyorlar. İnşallah onlar ve bağımlı olan herkes bu illetten kurtulur.
Ülkemizdeki 17 Milyon sigara tiryakisinde kaç tanesi AK Partilidir?
Maalesef ülkemizdeki her 10 kişiden 3'ü sigara içiyor. Bir ara 15 milyona düşen sigara bağımlısı sayısı yaklaşık 17 milyon seviyelerine yükseldi. Bu istatistikleri hem sağlık hem de siyasi açıdan değerlendireceğim. Sigara kullanımının artması sağlık açısından oldukça kötü. Ancak diğer yandan yaklaşık 17 milyon sigara kullanıcısının belli bir bölümünün AK Partiye oy verdiğini tahmin ediyorum ki gelen yasaklar siyasi olarak AK Parti’nin oy kaybetmesine neden olabilir. Yani sigaranın kendisi de yasaklanması da zarar verebilir. Önümüzdeki seçim dönemlerinde % 1’lerin dahi dikkat edileceği düşünüldüğünde bu kendi ayağımıza sıkmak gibidir.
Bunları neden yazıyorum? Aslında çevremdekiler sigaraya olan nefretimi çok iyi bilirler. Ancak Allah korusun AK Partinin kaybetmesi bu ülkeye daha fazla zarar verir. Bazen ehveni şey yani kötünün az olanı tercih edilir.
Sayın Cumhurbaşkanımız talimat verip araçlarda sigara içenlere yasak getirilince ve bunlara ceza kesilince inanın bana pek çok AK Partili tepki gösterdi. Sigara tiryakiliğini yakınlarımdan biliyorum. Evet, kendilerine çok zarar veriyorlar ve buna çok üzülüyorum. Ancak tiryakilerin bu mereti hemen bırakmaları hakikaten çok zor. Ceza keserek bırakmazlar aksine artırırlar. Korkarım o insanları kaybederiz. Yakınlardan duyduğum sözler aynen şöyle, “Biz reisi çok seviyoruz ama böyle yapmamalıydı” diyorlar.
Sigara ‘nın haram olması hakkında
Bugün sigaranın haramlık konusunu tartışıyoruz ya. Ben İslam âlimi değilim. Ancak israfın haram olduğunu ve de sigara ile israf yapıldığını herkes gibi ben de biliyorum. Ya da bize emanet verilen bu canın da emanet olduğunu bilerek sağlığı bile bile bozmanın da helal olmadığını herkes gibi biliyorum. Ancak burada vatandaşın muallakta kaldığı bir konu var.
Birincisi olayın bu şekilde gelişmesi halk arasında bazı vatandaşların olumsuz düşünmesine yol açtı. Sigara yasağında etkin olan bazı danışmanlar sürecin zamanlama ve işleyiş şeklinde farklı davranabilirlerdi. Öyle olsaydı daha faydalı olurlardı kanaatindeyim. Sigara yine yasaklanırdı ancak bu şekilde değil. Olay kademeli ve yavaş yavaş olmalıydı. İslam’da içkiye bile hemen yasak gelmemişti, belli bir zaman sonra yasak gelince o güne kadar içki içenler ellerindeki içkileri attılar. Üstelik zorla değil gönülden attılar. Denir ki o gün Medine sokaklarında içki akmıştır.
Diyanet, madem sigaranın haram olduğu konusunda hemfikir, keşke çok daha önce bu hüküm verilmiş olsa. Geç kalınmış bir karar. Bu hüküm daha önce olsaydı belki bugün ülkemizde 17 Milyona ulaşan sigara kullanıcısının sayısı daha az olabilirdi. Hatırlıyorum da eskiden şehirlerarası otobüslerde bile sigara içilirdi ve biz içmeyenler perişan olurduk. Öyle ki mola verilen yerde değil de inadına sanki otobüse binilince içerlerdi. Keşke o zamanlar bu yasaklar olsaymış.
40 gün bal yemeyen büyük imam
İkinci konu ise, bunu şu güzel kıssa ile anlatayım:
Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş, ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş. Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile! Sonunda, tavsiye üzerine, Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler. İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş. Anne ve baba buna bir anlam veremese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler. Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar. İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş. Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş. Anne-baba şaşkınlık içinde. Bu mudur yani?” dermişçesine birbirine bakmışlar. Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duymak, anlaşılır bir durum değilmiş. Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük âlimi… Sıradan birisi değil ki… Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler. Sonraki günlerde akmışlar ki çocukları artık bal istemiyor! Merak etmişler bunun sebebini. İmam-ı Âzam’a tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona bir cümle söylediniz. Nasıl onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar. Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına bal yeme demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”
Şimdi Sigara içtiği halde TBMM’de sigara ile ilgili kanunlar çıkaran ve yasaklar koyan milletvekilleri var mıdır? En azından benim bildiğim birkaç tane var. Ya da haramdır şeklinde fetva verilen Diyanette sigara içen hocalarımız var mıdır? Onu bilmiyorum, varsa vahim. İşte eğer varsa vebali büyüktür. Üstelik halka ve amaca tesir etmez. Bizzat gördüm. Sayın Cumhurbaşkanımız mitinglerde halka hitap ederken arkada gizlice sigara içen önemli kişileri bizzat ben gördüm. Örneğin sigara yasaklarının çıktığı TBMM’de sigara içenler için camekânlı yerler var.
Bunları yazdığım için bana kızanlar vardır. Ama lütfen kimse kızmasın. Sigaranın haramlığından önce hepimizin İslam’ın ön sıralarındaki Doğruluk ilkesini şiar edinmesi gerekir.
Rifat Sait
AK Parti 24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı