Son İlyasköylü…
Fatih ÇELİK, Samsun Mübadele Derneği’nin en genç üyelerinden birisidir. Rumeli tarihi ve Balkan Türk Kültürü onu adeta mıknatıs gibi çekiyor. Boş zamanlarını bu konuda araştırmalar yaparak geçiriyor. Karamanlılar diye adlandırılan ve “mübadele ile Kapadokya’dan Yunanistan’a gönderilen” Türk Hıristiyanların konuştukları Türkçe hakkında kendi çapında uzmanlaşmış. Karamanlıca kitabeleri, mezar yazılarını ve diğer yazılı eserleri okuyabiliyor. Ayrıca mübadele bölgelerine ait hatırı sayılır bir harita bilgisine sahip.
Kısacası, yaşını başını almış ve kendilerine “ayrıcalıklı mübadiller süsü” vermeye pek meraklı zevatın bu genç arkadaştan öğreneceği çok şey var…
Fatih, telefonu açar açmaz “Abi, bu hafta sonu bana iki saat vakit ayıracaksın” dedi. Heyecanla anlatmaya koyuldu: “İlyasköy’de oturan 92 yaşında bir teyze buldum. Nazar değmesin, sağlığı da yerinde. Kameranı, fotoğraf makineni kap gel, sözlü tarih için büyük bir fırsat.”
Sözlü tarih çalışmaları, Samsun Mübadele Derneği’nin en çok değer verdiği hizmetlerin başında geliyor. Şarkıcı türkücü getirip kalabalık şenlikler tertip etmeyi maharet kabul edenlere bir şey ifade etmeyebilir. Lakin mübadeleyi bizzat görüp yaşamış, bu büyük acının hatıralarını anlatabilecek kişileri bulup kayıt altına almak, bize göre paha biçilemeyecek değerde bir kültür hizmeti olduğundan Fatih’in söylediklerine duyarsız kalamazdım.
Geçen Pazar günü İlyasköy Karakolunun önünde buluştuk Fatih’le. Doğruca Şehime KAYA teyzemizin evine gittik. Kaya ailesi, bizleri büyük hüsniyetle karşıladı. Şehime Teyze, ilerleyen yaşına karşın sorularımıza üşenmeden cevap verdi. Bizler de anlattıklarını özenle kayıt altına aldık.
Şehime Tete, 1917 yılında, Sarışaban’ın İnceğiz Köyü’nde dünyaya gelmiş. Varlıklı bir ailenin yedi evladından birisiymiş. Balkan Savaşları sonrası Osmanlı idaresinden kopan topraklarda, Bulgarlar ile Rumlar’ın hâkimiyet kurma çabalarına karşı, Türk halkının onur mücadelesi verdiği yıllarda yaşamış çocukluğunu.
Bize mübadeleden önceki İnceğiz hakkında hatırladıklarını, büyüklerinden dinlediklerini hüzünlenerek anlattı. Babasının mübadeleden kısa bir süre önce vefat ettiğini, en büyüğü on altı yaşında olan kardeşleri ve annesi ile birlikte babalarının mezarı başında dua edip evlerine nasıl veda ettiklerini yüreğimiz burkularak dinledik.
Yeni nesiller için Samsun’un arka taraflarındaki her hangi bir mahalleden başka bir şey ifade etmeyen İlyasköy’ün kuruluşunu birinci ağızdan dinlemek çok heyecan vericiydi. Kızıl çamurun ortasında kurulan tenekeden barakalarda başlayan “mübadil hayatların” en son temsilcisiydi Şehime Tete.
Şehime Tete’nin kâh gülümseyerek, kâh hüzünlenerek anlattığı İnceğiz köyüne evvelki sene derneğin düzenlediği gezide gitme olanağı bulmuştum. Gerçekten de sulak, yemyeşil, verimli toprakları olan çok güzel bir köydü. Tarihi Türk evlerinin bir bölümü hala ayaktaydı.
Şehime Tete, İnceğiz’e gittiğimi öğrenince rolleri değiştik. Soruları o sormaya başladı:
“Dedemin değirmeni vardı… Köyün yukarısında İnobası denen bir mahalle hatırlıyorum… Evimiz yolun kıyısındaydı… Aşağıda derenin yanında okulla camii bir avluda duruyordu…”
Şehime Tete’nin tüm sorularına bilebildiğim kadar cevap verdim. Lakin sorularından birisi beni can evimden vurdu: “Köyün az altında mezarlık vardı. Bizim torunlar oraya gitseler, babamın mezarını bulup bir Elham okuyabilirler mi?”
Benim dünyalar tatlısı Teteciğim, dilim varıp da sana söyleyemedim: Diyemedim ki “babanın da ecdadının da mezarları artık yok”
Allah hepsine gani gani rahmet eylesin!