SPORDA BAŞARI ALGISI ODAĞI
Ramazan Kurşunlu
Sosyal Psikolojinin önemli bir konusu olan ‘’Denetim Odağı’’ İnsanların Başarı ve Başarısızlıklarını nasıl algılayıp ve ne şekilde açıkladıklarıyla ilişkili bir kuramdır. Kısacası insanların kendi başarı ve başarısızlıkları üzerinde, bir ölçüde kontrollerinin olduğuna inanıyorlarsa bu kişilere "iç denetimliler" kendi kontrollerinin dışında olduğuna inananıyorlarsa da bu kişiler ‘’dış denetimliler’’ diye tanımlanırlar. (Ancak hemen başında belirtmekte yarar görmekteyim; İç denetim ağırlıklı kişiler daha başarılı olur ya da dış denetimliler daha başarısızdırlar diye bir ayrımı kesinlikle yapamayız).
Sosyal öğrenme kuramında bir kişilik özelliği olarak kullanılan içsel ve dışsal denetim ya da kişinin denetim odağının yönü, kişinin genel beklentilerinin, pekiştiricileri algılayış biçiminin ve problem çözmedeki eğilimlerinin belirleyicisidir. Bazıları kendi yetenek ve becerilerinin davranışlarını belirlediğine inanırken (içsel kontrollüler), bazıları da davranışlarının dış etkenlerce (şans, kader vb.) belirlenmiş olduğuna inanma eğilimindedirler (dışsal kontrollüler). Bu iki eğilim ve inanç kişiler için her durumda mutlak değillerse de genellikle onların davranışı algılayışlarında belirleyici etkiye sahiptirler.
Örn. Bir sporcu yarışmada alacağı başarı ya da başarısızlığı kendi çabalarıyla bağlantılı olarak algılamıyorsa ve yarışma sonucunun yalnızca değerlendiricilerin ve dış koşulların insiyatifine bağlı olduğuna inanıyorsa, bu onun antrenmanlarda çalışmak ya da çalışmamak seçeneklerinden büyük bir olasılıkla ikincisini (yani çalışmamayı) seçmesine neden olacaktır. Böyle bir sporcu en azından çaba harcamayı gereksiz bulacaktır.
Yukarıdaki, davranışların sonuçlarına ilişkin beklentiler, kişilerin aynı durum karşısında farklı davranmalarına yol açmaktadır. Yapılan tüm bu araştırmalar, denetim odağına ilişkin inançların, kişilerin davranışları üzerinde oldukça etkili olduğunu göstermektedir.
Böylece bu inançları oluşturan koşulların anlaşılması özelliklede spor alanlarında da önem kazanmaktadır. Çünkü, davranışta istenen değişikliklerin oluşturulabilmesi bu koşulların (yani kişileri içten ya da dıştan denetime inanır duruma getiren ön koşulların) değiştirilmesiyle daha da kolaylaşabilir.
Sosyal öğrenme kuramına göre davranışın tekrarında pekiştiriciler ve kişisel ihtiyaçlar belirleyici rol oynamaktadır. Eğer kişi yaptığı davranış ile arkasından gelen pekiştirici arasında olumlu bir ilişki kuruyor ise, davranışın tekrar edilme olasılığı artar, bu da sosyal öğrenme kuramcılarına göre hem belli davranışların öğrenilmesine, kazanılmasına hem de kişinin ileride benzer durumlara göstereceği davranışın öngörülmesine neden olur.
Pekiştirici olarak ödül ve cezanın bilinen etkisine ek olarak kişinin onu alglayışının önemli olduğu bilinmektedir. İşte bu algılama durumu her birey için farklı biçimde olmaktadır, bazı kişiler kendi davranışları ile pekiştiriciler arasında olumlu bir bağ kurup davranışlarının nedenini kendi içsel güçlerine, yeteneklerine bağlarken, bazıları da kendilerinin dışlarındaki güçlere (şans, kader, çevresel güçler ve rastlantı gibi nedenlere) inanırlar. Farklı olan bu iki eğilim insanların belli durumlardaki davranışlarının sonucuna ilişkin algı farklılıklarını bilinmez olmaktan çıkarmaktadır. Özellikle Spora yönlendirmelerde Aile çocuk ilişkilerinin doğrudan gözlenmeside yarar vardır.
Yeni doğan bir bebek çaresiz durumdadır, kendi yaşamı üzerinde bir denetim kuramaz, her şeyi ile bakıcısına bağımlıdır. Diğer bir anlatımla, bebek tamamen dış denetimlidir ve öyle olmak zorundadır. Ne varki yaşı ilerledikçe denetim odağının dış denetimlilikten iç denetimliliğe doğru bir değişim göstermesi beklenir, bunun böyle olması doğal bir olgudur. Ülkemizdeki bu durumla yakından ilgisinin olduğunu düşündüğüm ve bazı bilim adamlarının bu alanda yapmış olduğu çalışma ve araştırmaların bulguları bizi desteklemektedir.
“Çocuklar yaşla birlikte daha içsel olma eğilimi taşımaktadırlar”; Bunun nedeni, çocuğun giderek kendisi için önemli bir takım kararları alabilme özgürlüğünü kazanması, aile ve çevresine karşı göreli bir bağımsızlığa kavuşması ve kendi başına daha yeterli bir duruma gelmesi olarak belirtilebilir.
Kısaca belirtecek olursak, denetim odağının içten ya da dıştan algılanması da bir öğrenme sonucudur. Bu görüşü destekleyen pek çok araştırma vardır.Diğer taraftan deneyim ve yaşantıların da denetim odağı üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Herhangi bir sportif karşılaşmada elde edilen başarılı ya da başarısız sonuçlar ve ya beden eğitimi dersinden alınan iyi kötü notların nedeni, sporcu, öğrenci, antrenör ve beden eğitimi öğretmenleri tarafından her zaman ilgi çekici olmuştur. Hemen hemen tüm diğer yaşam alanlarında olduğu gibi bu alanda da kaybetmek ya da kazanmak başarı ve başarısızlığın somut göstergesi olarak kabul görmektedir, bu bağlamda sportif performansın başarı motivasyonu ile baglantılı bir davranış olduğu düşünülmektedir.
Denetim odağı başarı motivasyonunu öngörebilen bir yapıya sahip olduğu için sporcunun başarısını öngörebilecek değişkenlerden birisi olarak düşünüldüğünde, spor alanında başarı ve başarısızlığın spor yapan bireyler tarafından nasıl açıklandığını kendilerinden duyarak, bu alanda daha kısa yoldan bilgiye ulaşmayı sağlıyabiliriz. Daha değişik bir anlatımla kişilerin olayları nasıl algıladıklarını (sporcuların başarılı başarısız sonuçları nasıl algıladıkları) ortaya koymak denetim odağının tüm diğer yaşam alanlarında olduğu gibi sportif alanda da bir başarıyı öngörme gücünün olduğunu göstermektedir.