Stajyer olarak başladı firmanın sahibi oldu
Deniz İşletmeciliği Yönetim Yüksek Okulu’ndan mezun olan Yusuf Öztürk, askerlik dönüşü kendi firmasını kurar. Ama stajyer olarak başladığı yer de Martı Grubu ile yollar yine birleşir. Martı Grubu’nun sahibi beyefendi, İzmir Martı’yı bir fırsat olarak kendisine layık görürler ve İzmir Martı’yı kendisine bırakırlar. Bundan sonrasını Martı Link sahibi Yusuf Öztürk’ten anlatmasını istiyoruz.
Martı Grubu’yla bağlantılarınız devam ediyor mu?
Bizim organik bağımız hala devam ediyor. Fakat burası eşimle bize ait, İstanbul ise ayrı bir firma. Aynı yolda yürüyoruz. Onların başarısı benim, benim başarım ise onların başarıları diyebilirim. Ben var olduğum sürece içinde böyle devam edecektir. İzmir Martı Link kurulalı 12 yıl oldu ve oldukça farklı bir yere geldi. Geçen yıl Kordon Vergi Dairesi’nin 4200 mükellefi içinde kurumlar vergi sıralamasında üst sıralarda yer aldık.
Nasıl bu kadar başarılı oldunuz, çıta nasıl yükseldi?
Burada iki üç neden var diyebilirim. Birincisi her insanda bir şans olmalı. İkincisi fırsat ve iyi değerlendirmek, çok çalışmak önemli. Üçüncüsü ne oldum değil, ne olacağım demek. Şımarmamak çok önemli. En önemlisi güvenli olmak ve gelişime ayak uydurmak diyebilirim.
Zorluklar yaşadınız mı?
Yaşanmaz mı? Günlerce limanlarda kaldım. Ancak her zaman işimin başında oldum. Hala da işimin başındayım. 6 yıl önce de eşim bize katıldı. Eşimin katılmasıyla çok büyük bir ivme kazandık. Çünkü kadınların bakış açıları her zaman biraz daha farklıdır. Sonra denizciliği iyi biliyor olmasıyla iş bölüşmesi yaptık ve eşim tüm konteyner grubuyla ilgileniyor. Ben de gemiler ve acentalar, finansman olarak işi paylaştık. Paylaşınca işler azalmış oldu. Benim ve eşimin zaman ayıramayacağı şeylere karşılıklı bir şekilde paylaştık.
Kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz?
Şirketimizde 35 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bence bizim ölçeğimiz de bir firma için iyi bir rakam diye düşünüyorum. 3 tane konteyner hattına İzmir temsilcisi ve sayısız dökme gemi acenteliği yapıyoruz. İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki iyi acentelerden da biriyiz. Dünyanın en iyi dördüncü firması olan Çin devlet bürosunun İzmir acentesiyiz. Hindistan devlet bürosunun İzmir acentesiyiz. Bunlar dünya ekonomisinde yer sahibi olan ve gelecekte de yerini koruyabilecek iki ülkenin devlet bürosu. Bir de Karadeniz ve Akdeniz’de konteyner lokal bir hattımız var. Her geçen gün hızlı bir şekilde büyümeye devam ediyoruz.
Turizm alanında ki yatırımdan bahseder misiniz?
Eşimle işlerin çok yoğun olduğu bir dönemde, işlerden biraz uzaklaşmak için gene işin işine girmiş olduk. Denizcilik işi dünyanın en keyifli bir işi, Ama biraz daha farklı bir iş olsun diye düşündük ve turizm işine girdik. Giderek büyüyecek gibi görünüyor. Alaçatı’da 9 odalı küçük bir butik otel yaptık. Çok şirin bir yer oldu. Benim ve eşimin Yusuf ve Gamze adının birleşmesinden esinlenerek Yuga Butik Otel koyduk. İlk yıl olmasına rağmen doluluk oranı ortalama yüzde 70 civarında iyi gidiyor. Keyifli bir iş olarak görüyoruz. Hafta sonu gidiyor müşterilerimizle ilgileniyor bir yandan da tatil yapıyoruz. Bu arada proje biraz daha gelişti ve önümüzdeki yıl Aliağa’da bu tür bir otel düşünüyoruz. 30 odalı bir proje olacak. Ayrıca Aliağa bir defada alınan en büyük yatırımı almış bir belde olması ve Aliağa’da acenteliğe devam ediyor olmam böyle bir yatırıma neden oldu. Akıllı bir yatırım olacağını tahmin ediyorum.
Denizcilik ve turizm paralel mi yürüyecek?
Turizm derken buna küçük harfi diyebiliriz. Bizim yaptığımız gerçek turizm değil, belki ama başlangıcı olabilir. Denizcilikten uzaklaştığımız anlamına gelmiyor. Otelimizin yüzde 70’i dolu dedik ama bunun yarısı gene sektörden arkadaşlarımız. Bizim çalıştığımız ithalat-ihracatçılarla olan ilişkimiz ve dostluklar üzerine kurulu olan ilişkiler. O yüzden otel’de onları görmek işi daha keyifli hale getiriyor.
Denizlerimizi yeteri kadar kullanabiliyor muyuz?
Her geçen gün bu durumun değiştiğini görüyoruz. Çok eskilerden Akdeniz’deki en büyük yolcu gemisi filosunun Türkiye’de olduğu bilinir. Hiç kimsenin bu işi yapmadığı zamanda Türkiye’nin filosu varmış. Üzerine gidilmediği ve gemilerin eski kalmasından dolayı çağı yakalayamadıkları için yatırım yapılamadı diye sıralayabiliriz. Liman başkanının tarih öğretmeni olan bir ülkede denizciliği ne kadar konuşabiliriz. Şimdi hükümetimiz de Binali Yıldırım, harikalar yaratıyor. Şu an liman başkanlarının hepsi denizcilikte eğitimi olan ve deniz de yaşamış olan insanlar. Rüzgar nedir, şiddeti nedir, hava nasıl, gemi oraya yanaşır mı yanaşmaz mı diye bilen insanlar çalışıyor artık. Her geçen gün de daha da gelişiyor. Önümüzdeki yıllarda denizi çok daha fazla kullanacağız.
Deniz Ticaret Odası’nda ne zaman yer aldınız?
2001 yılında Deniz Ticaret Odası’na üye oldum. 2005 yıllarında ise, yönetim kurulu üyesiydim. 2005-2009 yılları arasında İzmir’i temsilen İstanbul’da meclis üyesi oldum. Deniz Ticaret Odasının bir ferdi olmak çok önemli hele ki bu günlerde. 2009 yılında ise Geza Dologh beni Yönetim Kurulu Üyeliği’ne davet ederek her zaman bana destek olmuştur. Önce muhasip üye oldum. O günden bu güne limanlardan, gümrükten, acentelerden ve Aliağa gibi ticaretle ilgili olan tüm konulardan sorumlu yönetim kurulu üyesiyim. Geza Dolohg, çok değerli ve bir çok kişiye öğretmenlik yapmış, rehber olmuş Deniz Ticaret Odası’nı marka yapmış bir değerdir. O nedenle seçimler de çıtayı düşürmeyecek aksine daha yukarılara çıkartacak kişilere ihtiyaç vardır. Aday olmak istediğimi söyledim. Hatta daha önce açıklamamı yaptım. Ancak uzadıkça durum değişebilir bir iki ay sonrasını görebiliriz ama bir buçuk sene sonrasını şimdiden görmek mümkün değil. Bu tür görevlere talip olacak kişilerin kösteklenmek yerine desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü iş sahibi kişilerin bu tür görevlere geldiklerinde bir şey almadıkları ve sadece gönül işi için yaptıklarını biliyoruz. Diğer taraftan işin başında durmadıkları için üstelik para kaybederler. Bir Çin atasözü olan “Geminin kıçında, işinin başında kalmak gerekir” sözünü çok beğenirim.
Denizcilikte ilerleme var diyebilir miyiz?
Örnek vermek gerekirse, önceden Aliağa’da sadece demir çelik iskeleleri vardı. Şimdi iki tane konteyner limanı ve terminali var. PETKİM İzmir Limanı kadar kapasitesi olan çok büyük bir konteyner terminali yapıyor. Çandarlı’ya ise, Avrupa’nın en büyük limanlarından bir tanesi yapılıyor. Doğru yolda ilerliyoruz diyebilirim.