Tasfiyenin Süreci
“En yetkili ağızlardan çıkan kelimeler ve sözler, halkımızı nereye sürüklemek istediklerinin açık ifadesidir. Bunları neden inkar etmek veya unutmak istiyorlar? ‘Türk halkını azınlık olarak kabul edebiliriz’ diye tekrarlayanlar kimlerdir? Rum idaresinde azınlıklara bahşedilenlerin neler olduğunu bilmiyor muyuz? Bile bile hangi toplum veya milletin elindeki imkanları kullanmadan boynunu esaret iplerine teslim ettiği görülmüştür? Hem Türk halkını yok etmek, hem de onlardan en ufak bir kıpırdayışı hazmetmek ancak Kıbrıs Rum yönetiminde tasvip gören bir usuldür”. 1967
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Demokrasinin olmazsa olmazları arasında halkın görüşlerinin alınması birincil öncelik olarak kabul ediliyor. Değişik yol ve yöntemlerle bu hususun sağlanması olasıdır. Türkiye’de çok partili düzene 1946 yılında geçildikten sonra özellikle 1960’lı yıllarda nerede ise her yıl seçim yapılıyordu. O yıllarda Cumhuriyet Senatosu’nun her iki yılda 3’te biri oranında üyesi yenileniyordu. Yerel Yönetim ile boşalan milletvekili veya senatör ara seçimleri de yapılıyordu. O dönemde yapılan seçimler, şimdilerde olduğu gibi genel seçim havası içinde geçiyordu. Benzer yanlışlığı şimdilerde Kıbrıs’ta yapıyorlar. Geçtiğimiz yıl bir yıllığına yapılan Lefkoşa Belediye Başkanlığı seçimi, önümüzdeki Haziran ayında yapılacak olan yerel seçimleri ile birlikte yenilenecektir. Mendil büyüklüğündeki ülke yöneticilerinin büyük lütufları ile 25 Mayıs 2014 gününde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini taşıyan Türklerin de oy kullanabilmelerine olanak tanınıyor. Alınan bu karar, Bay Nikos Anastasiyadis’in inisiyatifi ile değil Rum Ulusal Konseyi’nin olumlu görüşü sonrasında gerçekleşecektir. Seçime katılacak olan Kıbrıs Türklerinin Türk adaylara değil, adı geçen ülkedeki Rum siyasi partilerinin adaylarına oy verebilecekleri açıklandı. Kıbrıs Türklerine verilmesi gereken iki kişilik milletvekili kontenjanına Rum adaylar gösteriliyor. Bu uygulamayı demokratik bir yöntem olarak okumak olanaklı değildir. Müzakerelerin zorlama ile sürdürüldüğü günlerde yaptıkları bu uygulama ile “Bakın Türkler de bizim yurttaşlarımızdır. Bizim masaya koyduğumuz tekli çözüm için mızıkçılık yapan Türk tarafına baskıları arttırın” mesajını AB’ne ve karar vericilere iletmiş oluyorlar. Müzakereler konusunda alınan gizlilik kararına yalnızca Türk tarafının uyduğu biliniyor. Buna karşın Rum tarafının bilinçli olarak alınan bu karara uymadığının bilinmesini istiyoruz. Yakın günlerde olması olanaksız olan olası bir halk oylamasında Türklerin neye niçin oy vereceklerini bilmeleri gerektiğine inanıyoruz. Annan’ın belgesinde olduğu gibi bitti oldu ile karşılaşmak istemiyoruz. İki taraf arasındaki başat konular görüşülmeden ertelenirken, köprü kurucu önerilerin yapıldığı kaydediliyor. Kıbrıs Türk tarafı olarak “Federal devletin yetkilerini çok ayrıntılı bir şekilde tartışılarak köprü kurucu önerilerin” yapıldığı açıklanıyor. Rum tarafı Federal yönetimin yetkileriyle ilgili tezlerini ortalık yerlere koyarken “işleyebilir bir modelin kurulmasını” istiyor. İşleyebilir bir model veya sistemden kasıtlarının ne olduğu iyi biliniyor. Teke indirdikleri bütün dayatmalarının Kıbrıs Türkleri tarafından kayıtsız koşulsuz kabul edilmesini istiyorlar. Böyle bir dayatmanın kabul edilemeyeceğinin karar vericiler başta olmak üzere herkesin anlaması gerekmektedir.
RUM ULUSAL KONSEYİ
Rum Ulusal Konseyi’nin dışında muhalefet partileri ile bazı sivil toplumun temsilcileri yaptıkları toplantıdan sonra Bay Anastasiyadis’i “pasif davranmakla” suçluyorlar. Suçlamanın nedeni olarak Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin Doğu Akdeniz’de uluslararası sularda yaptığı çalışmayı gerekçe olarak gösteriyorlar. Bunun yanı sıra yaptıkları açıklamanın devamında ise Bay Anastasiyadis’i müzakere masasından çekilme sözünde durmamakla suçladıktan sonra, “Diyalog daha fazla ilerlemeden kesilmelidir, çünkü devam ederse Kıbrıs Cumhuriyeti tasfiye, Kıbrıs Helenizm’i de yok olma sürecine girecek” diyorlar. Bu koşullarda sürdürülen müzakerelerin sırf karar vericiler tatmin olsun diye yapıldığı gün gibi ortalık yerlere çıkmıştır. Gelinen bu noktada Kıbrıs Türkleri olarak bizlerinde daha fazla zaman yitirmeden biran önce Ulusal Konsey’i kurmamız gerekiyor mu ne...