İtidal
Milli meselede fırsatçılık haksızlıktır. Her konuyu hükümete dayandırıp, eleştiri yapmak doğru değildir. Hele hele hassas konularda milli birlik ve beraberlik gerektiriyor da ama bunun tersi oluyorsa burada iyi niyet aramak mümkün değildir. Suriye’nin uluslar arası hava sahasında bilerek ve isteyerek düşürdüğü teknik olarak da ispat edilen F4’ümüzün pilotları insani açıdan beni daha çok ilgilendiren bir konudur. Onların ailelerinin yaşadığı travma kim bilir ne kadar derindir? Türkiye ve Suriye arasında krize yol açan bu vahim olay sonrası yapılan açıklamalara bakıyorum da bilen bilmeyen herkes bir şeyler konuşmuş. Evet şimdi biz de bir şeyler yazıyoruz ama kabul ediyorum ki, bazı tahliller yapabilmek için uzmanlık gerekiyor. Gerek dış politikada gerekse Türk jetleri hakkında doğrusu pek iddialı laflar edemem. Ama, bildiğim bir şey var, herkesi itidalli olmaya, orta yolu tercih etmeye davet ediyorum. Herhalde bunun uzmanlığı aranmasa gerek. Fakat bakıyorum bazı yorumlar maksadını aşan ifadelerle dolu. Geçmişte bizim Suriye ile ilişkilerimizin iyi olduğunu hatırlatıp sonra da tavır alınmasını konu edenler, hem yurtta sulh cihanda sulh diyecekler hem de haydi savaşa girelim diyebilecek kadar da ileri gidebiliyorlar. İki taraflı eleştiriyi de getirip hükümete dayandırmanın mantığını anlayamıyorum. O zaman bu konuda hükümetin kastı var, parmağı var gibi bir durum ortaya çıkar ki; buna da el insaf derim.
Ülkemiz dönem dönem siyasi, iktisadi krizler yaşasa da büyük devlet olmanın özelliği ile bunları aşmayı başarabiliyor ama nedense her seferinde önüne başka engeller konulabiliyor. İşte bugün gelinen nokta budur. Ne zaman ki, işler yoluna gider gibi oluyor memleketin başına örülecek bir çorap bulunuyor. Terör yılların belası. Hoş Türkiye’nin meselesi iki asırdır bitmiyor. Peki neden? Tüm dünyanın gözü ülkemizde. Hiçbir zaman ayağa kalkmamızı istemezler.
ÜLKE ÜZERİNDE HESAPLAR DEVAM EDİYOR
İster fiziki şartlar isterse inançları sebebiyle bu ülkenin üzerinde hesaplar hala devam ediyor. Köklü bir geçmişi ve yetiştirdiği büyük liderleri yüzünden bu millet ayakta durmaya da devam edecektir. Maalesef yolu da hep kesilmek istenecektir. Bugün Suriye, yarın başka bir kriz. Bizi rahat bırakmayacaklar. Fotoğrafı iyi okumak gerekir. Olayları kritik ederken ülke menfaatlerini düşünmek gerekir. Bu çatı çökerse hepimiz altında kalırız. Şimdi, İngilizler – yürüyün biz arkanızdayız.- dedi diye savaş mı ilan edelim? Bu İngilizler’in dediğinin tersini yapsak daha karlı çıkarız. Çok şey hesap etmeye de gerek yok. Zaten onların sicilleri bozuk. Neyse konumuz onlar da değil. Enine boyuna olayları ölçüp tartmadan kararlar vermek doğru olmaz. Bugün işbaşında bu hükümet var. Güvenmek zorundasınız. Elbette yol gösterici telkinlerde bulunmak gerekir. Ama eleştirinin boyutunu bir siyasi çıkara dayamak gerçekten haksızlık. Bu ülke inşaAllah yaşamaz ama böylesi badireleri sühuletle atlatıp, istikralı bir ülke konumuna gelerek özellikle ekonomik anlamda hürriyetini kazanması gerekiyor. Yolumuz uzun ve engebeli, yükümüz züccaciye. Demokrasi bağlamında siyasi yarışlarımızı seçim dönemlerine bırakalım, ister politikacı ister yazar ne olursak olalım, yorumlarımızı, beyanatlarımızı ülke menfaatlerini ön planda tutarak yapalım. Bir de kendi içimizde birbirimize düşmeyelim. Düşmanlarımızı sevindirmeyelim. Şuna inanıyorum ki, zulüm payidar olmaz. Beşer Esed gibi, halkına kurşun sıktıran biri kendi zulmünün içinde boğulur. Baasçılar’ın bugün geldiği nokta, onları işbaşına getiren güçlerin (dış güçler) artık onları istememesi yüzünden başlarına geleceklerini düşünerek kendilerini kurtarma gayretidir. Ama nafile. Onları nasıl getirdilerse, götürmesini de bilsinler. Türkiye buna alet olmayacaktır. Ülke menfaatleri neyi gerektiriyorsa idarecilerimizin bunu yerine getireceğine itimadım tamdır. Hatta ilk başlarda eleştirenlerin de doğruyu bulacağına inanıyor ve hükümete destek vereceğini düşünüyorum. Şimdi değil her zaman milli birliğe ihtiyaç var.