Türk dış politikamızda öncelikler değişiyor mu?

Türkiye Uluslararası Çalışmaları platformu’nun (TUİÇ) düzenlemiş olduğu kongreye konuşmacı olarak katıldık. Bilirim, böylesi kongreler organize etmek oldukça zordur. Bu yüzden de TUİÇ üyelerini samimiyetle kutlamak istiyorum. Kongrenin konusu “Türk Dış Politikasında Eksen Kayması” şeklinde belirlenmiş. Konuşmamda da söyledim.”Eksen kayması”  gibi önyargılara açık bir konu bilimsel bir kongre için tehlikeli bir konuydu. Nitekim benden önce konuşan Gazeteci Enver Aysever, korkularımı haklı çıkardı. Ben dahil bir çok dinleyici eminim konusu dış politika olan bir kongrede gazeteci sıfatıyla konuşan birinden faydalanacak bir konuşma bekler. Ancak Sayın Ersever bir gazeteci gibi değil, o gün orada öğrendiğim CHP Parti Meclis Üyesi sıfatıyla yaptığı konuşmasında sadece AK Parti hükümetini, Başbakan Sayın Erdoğan’ı  ve Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nu yerden yere vurdu, hakaretler yağdırdı. Biz kendisinden projeler ve bilgiler beklerken sadece gerilmekle yetindik. Kongrenin konusu dış politikada eksen kayması idi, maalesef kongrenin konusu bizzat kendisi eksen değiştirdi. Ardından verilen arada baktım ki gidiyor, kendisine kalıp benim konuşmamı dinlemesini söyledim, zira iddia ettiği gibi sözde dış politikamızda hiçbir olumlu gelişmenin olmadığını söylemesine kayıtlarla ve gerçeklerle cevap verecektim. Anlaşılan dinleyicilerin tepkilerine de dayanamamış ki, fazla kalamadı geldiği gibi gitti. Sonradan öğrendim ki; zaten geliş amacı kitabının imza bahanesiyle satışını yapmakmış. Neyse kendisine hayırlı işler, bol satışlar diliyoruz. Ona da hak veriyorum. Projesi yoksa, kitaplarını sattırabilmek için Dışişleri Bakanı’na saldıracak.” Stratejik Derinlik” gibi bir eser yazamayacağı için bu son derece normal.

 

ENTEL JARGONLAR

Kongrelerde, televizyonlardaki tartışma programlarında yada bazı sohbetlerde kimi konuşmacılar belki de kendilerinin dahi anlamlarını bilmediği jargonlar (Türkçe tam anlamı olmadığı için kullandım-Jargon bir grup insanın veya bir meslek grubuna dahil insanların kendi aralarında kullandığı sözcükler topluluğudur) kullanıyorlar. Kullanılan bu tip sözde entelektüel imaj yapıcı sözcükler kişiyi o anlık yüceltmiş olur. Nedir bunlar? Eksen kayması, Okyanus Ötesi, Mikro Milliyetçilik, Ak Solcular…v.s. Bu tip şargonları kim bulup oyuncak masamıza atmış, sonra bir sürü insan onu tartışıp duruyor? Türkçe’de böyle bir isim tamlaması ya da bir ifade mi varmış? Ya da entel olacağız diye, sürekli ağzımızda böyle garip ifadeleri kullanmak zorunda mıyız? Çıkın sokağa sorun bakalım, kaç kişi eksen kaymasını biliyor? Şimdi örneğin dış politikada eksen kayması yerine dış politikada önceliklerimizin değişmesi desek nasıl olur? Tabi böyle bir değişiklik ya da entel deyimiyle eksen kayması var mı?

 

DIŞ POLİTİKADA DEĞİŞİKLİKLER

 

Son zamanlarda Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasında belirgin ölçülerde düşünce ve öncelik değişiklikleri olmaktadır. Lisede edebiyat öğretmenimden şunu öğrenmiştim. Hiç bir şey eski olduğu için değil işe yaramadığı için değiştirilir, hiçbir şey yeni olduğu için değil, işe yaradığı için alınır. Türkiye’de son dönemde çok hızlı değişimler yaşanıyor. Eskiden bu değişiklikler çok yavaş ve sindirerek olurdu. Şimdi bizzat tarihin içindeyiz ve bu değişiklikleri yaşıyoruz. Elinizde bir büyükçe bir ipi çevirdiğinizi düşünün. Önce çok yavaş ve çok zor döner. Sonra giderek hızlanır ve biter. Her şeyin bitip tükeneceği bir gerçek. Sanırım bazı çok eski ve artık işe yaramayan bir takım şeylerin değiştiğine şahit olacağız. Benzetmeleri severim. Değişiklikler diyoruz ya, tıpkı depremler gibi, bazı yüzeylerin kayması, beraberinde artçı kaymaları yani artçı değişiklikleri getirebilir.Ta ki dış politikada ve iç politikada denge sağlansın. Sayın Ali Dayıoğlu’nun konu ile ilgili bir yazısı dikkatimi çekti. Dayıoğlu diyor ki;

computer software

 

2009, Türk Dış Politikası bakımından önemli tartışmaların yaşandığı bir yıl oldu. Bunların en önemlisini, 1 Mayıs 2009’da Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görevini Ali Babacan’dan devralmasının ardından Türk Dış Politikası’nda bir “eksen kaymasının” olup olmadığı oluşturuyordu. Böyle bir tartışmanın çıkmasının nedeni, Türkiye’nin Batı eksenli dış politikasını ikinci planda bırakıp, dikkatini özellikle Orta Doğu ve Kafkaslar’da yoğunlaştırdığı yönündeki iddiaların ortaya atılmasıydı. Bu bölgelerin dışında Türkiye’nin Güney Amerika, Afrika ve Okyanusya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer alan ülkelerle ilişkilerini daha fazla geliştirmeye yönelmesi, bu tartışmaların daha fazla yoğunlaşmasına yol açtı.”

Ben bu düşünceye bazı yönleriyle katılmama rağmen bazılarında aynı fikirde değilim. Evet, Türkiye’nin dış politikasında önemli değişiklikler vardır. Ancak bu değişikliklerin oluşmasını sağlayan iç ve dış nedenleri vardır. Mevcut bazı şartlar ya da gelişmeler sizi bu değişikliğe itebilir. Diğer yandan ABD, AB, Rusya gibi bazı güçlerin satranç taşlarını oynamaları, sizi de hamle yapmak zorunda bırakabilir. İçerde ise bazı değişiklikler mevcut iktidarın önceliklerinden kaynaklanmaktadır. Sayın Davutoğlu, bu gelişmelere uyan ve bizatihi içinde olan bir uzman olarak değişikliklere ivme kazandırmış ve mantıklı bir çerçeve içinde yürümesini sağlamıştır. Doğrusu akıllıca ve ustaca hareket eden bir dışişleri bakanıdır. Ancak Türk Dışişleri’ndeki değişiklikleri ve başarıları sadece Sayın Davutoğlu’na yüklersek diğer takım oyuncularına haksızlık etmiş oluruz. Türkiye’deki değişikliklerin baş mimarı bence Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’dır. Bir yazımda Sayın Başbakan’ın özellikle dış politikada danışmanlarına bile danışmanlık yapacağını söylemiştim. Diğer yandan tabii ki Sayın Davutoğlu’nun hem Türkiye hem de AK Parti hükümeti için bir şans olduğunu düşünüyorum. Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik düşüncesinde komşularımızla sıfır problem olgusunu dile getiriyor. Çok doğru bir düşüncedir. Bu düşünce Atatürk’ün ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ sözünü özetliyor. Atatürk’te o yıllarda cümleleri içinde stratejik derinlik ve eksen kayması gibi ithal cümleleri kullansaydı, bugün bunları konuşmazdık.

1923’ten sonra Türk Dış Politikası Batı endeksli çalıştı. O dönemde dış politika için tek hedef Batı’ydı. Cumhuriyet’in kurulmasının ardından modernleşmeyle bir tutulan Batıcılık/Batılılaşma, uluslararası politikada Batılı ülkelerle birlikte hareket etme ve Batı kökenli tüm uluslararası örgütlere üye olma veya bu yönde mücadele etme şeklinde kendisini somut şekilde göstermişti. Rahmetli Özal döneminde Orta Asya’yı keşfetmeye başladık. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kurulması fevkalade güzel olmuştu. Bugüne geldiğimizde Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkaslar yanında artık Afrika ve yanıbaşındaki Balkanlar’ı keşfettiğini görüyoruz. Dış politikamızın çekim gücü tıpkı Turkcell gibi sürekli genişliyor. Ama bu keşifler bir kayma değildir. Türkiye bir yandan Batı ile temasını sürdürürken diğer yandan da dış politikada yeni ortaklar bulmaktadır. Bu başarılı dış politikanın adı kayma değil, doğru çeşitliliktir.

 

 

zp8497586rq
Benzer Videolar