Türk Dünyasının son Dev’i

Ortaokulu bitirir bitirmez 1965 yılında, Deniz Harp Okulu’nun, Deniz Lisesi’ne girmek için Ankara'ya gittim. Okulun açılmasına daha zaman vardı. Ancak okula giriş için, kontenjan'dan ''sözde''! hak sahibi olduğumdan, öncelikle Genelkurmay'ın okullar kurslar ve burslar şubesindeki işlemlerimi tamamlayıp, İstanbul Heybeliada Deniz Lisesi’ne geçecektim. Ankara'da geçirmekte olduğum o yaz dönemi, bana oldukça uzun ve sıkıntılı gelmişti. Bir an önce okulun açılıp derslerime başlamayı ve okulun o güzel bahriyeli elbiselerini giymeyi! tahayyül ederek günlerimi geçiriyordum. Ankara'da Küçükesat semtinin, bardacık sokak önler apartmanında, pek değerli yeğenim ağabeyim Ekrem Yeşilada Bey'in yanında geçici olarak kalıyordum. O günlerde resim galerilerine, kütüphanelere, Kızılay’a, Ulus'a giderek, o zamanlar Ulus'ta ''Büyük Sinema'' vardı, bazen de oraya giderek film görüyordum. Günlerden bir gün, tahminen ağustos ayı sonlarında, Küçükesat Dörtyol’dan aşağı Kızılay’a giderken, Dörtyol petrol bayisinde Denktaş Bey arabasına benzin alıyor. Hemen yanına gidip, kendisine hoş geldiniz deyip elini öptüm. Bana hoş bulduk ama sen kimlerdensin dedi?. Kendisine Kıbrıslı olduğumu ve hatta Ekrem Yeşilada Bey'in yeğeni olduğumu söyledim. Ekrem Bey zaten Denktaş Bey'in yakın mücadele arkadaşlarındandı.

 

RASTLANTI İLE TANIŞTIK

 

Bu rastlantı Denktaş Bey’i ilk görmemdi ama Ankara'da olduğum süre ve daha sonraları daima hep yanında olduk. Denktaş Bey, Newyork'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, Kıbrıs’la ilgili görüşmelere katılmış ve o günlerde Ankara'ya dönmüştü. Denktaş Bey o yıllarda Ankara'da sürgünde idi. Kıbrıs’a girişi papaz Makarios yönetimince yasaklanmıştı. O gün bu gün aradan geçen 46 yıldır yakinen tanığım Denktaş Bey ve ailesi için çilekeş bir hayat geçirdiklerini söyleyebilirim. Büyük oğlu Raif ile arkadaşlıktan öte kardeş gibi idik. Ne yazık ki, bir trafik kazası sonucunda aramızdan göçüp gitti (Oxford'da öğrenci iken gönderdiği mektupları halen hatıra olarak saklıyorum). Oğlu Raif'in ölümü, Denktaş Bey'in üzerinde çok büyük etki bırakmasına rağmen, O yine vatanı Kıbrıs için gece gündüz demeden, bağrına taş basarak son ana kadar çalışmıştır.

Denktaş Bey büyük oğlu Raif'in dışında da, daha önceleri evlat acısı çekmiştir. Bu büyük insan, evladı Münür'ü kayıp ettiğinde, onun cenazesinde bile Kıbrıs’ta bulunamamıştır. Kendisi o günlerde yine Kıbrıs davamızı savunma için ta Amerika'larda idi. O zamanlar gerek iletişim gerekse ulaşım imkanları şimdiki gibi değildi. Yukarda da dediğimiz gibi, o Türk Dünya’sının son devidir. İnanıyorum ki Yüce Allah'ın yardımı ile bu badireyi atlatıp eski sağlığına kavuşacaktır. Allah'a onu bize bağışlaması için dua ediyoruz. Kıbrıs sorunu en kritik bir dönemden geçtiği bir sırada, Büyük Lider'imizin, DEV'imizin rahatsızlanması, biz Kıbrıs Türkleri için büyük bir dezavantajdır. O karanlık tufanlarda, fırtınalarda Kıbrıs Türkleri’nin gemisine, hep bir deniz feneri gibi IŞIK ve YÖN vermiştir. O Kıbrıs Türk'lerinin davasını daima, usta bir avukat olarak SAVUNMUŞTUR. O, başkaları trilyonları cebine indirirken, kendi cebindekileri halkı ile paylaşmıştır. Eğer Kıbrıs Türk Halkı bugüne kadar direnebilmişse ve bu duruma gelmişse, bunda DEV'imizin bir ömrü bulunmaktadır. Ve DEV'imize diyoruz ki, titre kükre artık ayağa kalk.

TÜRK'LÜK DÜNYASI'NIN DUALARI SENİNLEDİR. SENİ SEVİYORUZ, SENİ ÖZLÜYORUZ.

 

 

 

 

Benzer Videolar