Türk-Yunan Dostluğu -1

“Eski dostlar düşman olur mu?”

Asırlardır dip dibe yaşamış, zaman gelmiş kucaklaşmış, zaman gelmiş kader denk noktasında birbirinin boğazına çöktürülmüş iki millet. Birbirlerinin “külüne muhtaç” iki komşu devlet. Çok zor anlarında birbirine kucak açmaktan, ekmek ve suyunu paylaşmaktan, yaralarını, yaralılarını sarıp sarmalamaktan imtina etmeyen halklar. Aynı denizin hülyasında, aynı yosun kokulu atmosferi teneffüs ederek yaşayan karşı yakaların çocukları. Yakamozlarında aynı huzurun yudumlandığı Ege’nin müzmin komşuları. Hepsinin de gözlerinde aynı yakamoz ışıltılarını görmek işten bile değildir. Bağırsalar seslerini rahatlıkla işitebilecekleri kadar yakın ve fakat günümüzde birbirinden fersah fersah uzaklaştırılan güzel insanlar. Ancak çağlar boyunca birbirine düşman belletilmiş iki toplum. Düşmanlıkları ders kitaplarına varırcasına kemiklerine dek işlenmiş iki amansız “düşman.”  Ellerine tutuşturulan silahlarla birbirine kırdırılan, zorunlu göç yollarında can veren, gönülsüz mübadelelerin değişmez tarafları, dost olmaktan başka çıkar yolu olmayan komşular. Ortak birçok sosyo-kültürel değere sahip milyonlarca insan. Derin tarihi geçmişi aralarında pay etmiş kimseler. Aynı sınırlar içerisinde asırlarca kardeşçe yaşamayı bilmiş toplumlar. Geçmişin hatalarından kaynaklanan özlem ve hasretle, dedelerinin yaşadıkları yerlere, hatıralarına, bugün akın akın coşkuyla koşan kitleler. Kolay kolay birbirinden koparılamayacak derecede kuvvetli insani bağlara sahip bir coğrafya. Ve bu coğrafyanın sevgiye, barışa, kardeşliğe, hoşgörü ve dostluğa hasret kalan insanları. Kim mi bunlar? Tabi ki, bizler ve Yunanlılar. Kapı komşularımız. Gönül komşularımız. Dost olmak zorunda olan milletler bunlar. Kal dili olan, dinleri ve dilleri her ne kadar farklıda olsa hal dilleri aynıyla vaki olan bireyler. Hatırı sayılır kadim dostlukların sahipleri onlar. Türkler ve Yunanlılar.

 

KADER ORTAKLIĞI

Bilindiği üzere Yunanistan, uzun süre Osmanlı denetiminde kalmış Osmanlı Milletler Topluluğu’na mensup bir devlet idi. Her iki millette bin yılı aşkın bir süre kader ortaklığı yapmışlardır. O yıllarda kardeş topluluklar halinde oluşturdukları ortak kültür esaslarına uygun, saygı, sevgi ve hoşgörü içerisinde yaşarlardı. Onların bayramı bizim, bizim bayramlarımız onlarındı. Onların düğünleri bizim, bizim düğünlerimiz onlarındı. Acıları acılarımız, sevinçleri sevinçlerimizdi. O zamanların sosyo-kültürel olaylarından yerleşe gelen hoşgörü ve sevgiye dayalı deriiiin bir kültür benzerliği bu günde kendini oldukça hissettirmektedir. Tarihin değişik dönemlerinde değişik rollerle karşı karşıya gelip kimi zaman yenip kimi zaman yenildiğimiz Yunanlılarla olan karşılıklı düşman edilmişliğimizi ve dolayısıyla düşmanlığımızı duymayan bir sağır sultan kalmıştır herhalde. Hangi tarihi kaynağı açarsanız açın yakın geçmişin, iki milleti düşman etmek ve düşmanlığı ilelebet perçinlemek adına kurgulandığını görürsünüz. Oysa bu iki millet; düşmanlık edecekleri farklı noktalarından ziyade, dostluklarını kurup pekiştirebilecekleri binlerce benzer noktalara da sahiptir. Benzer noktalar tarihin karanlık dehlizlerindeki ender zaman dilimlerinde dikkate alınmıştır. Görülüp, sezilmesinler diye üzerleri sıkı sıkı örtülmüş. Zamanla örümcek ağlarının arasında kalan bu kalın örtüler görünür görünmez bir hal almıştır. Yazımın bundan sonraki bölümünde vesika ve eserlerden alıntılarla bu ender zamanlara ve kahramanlarına; Türk-Yunan dostluğunu geliştirmek ve pekiştirmek adına yer vereceğim. Dostluğa katkının öncü adımları, Ulu Önder Atatürk ile Venizelos arasında 1930’ larda zuhur eden “Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Hakemlik Antlaşması” ile yeniden atılmış. “Seyri sefain adı verilen bu antlaşma metnine göre; anlaşmaya bağlı olarak on binlerce Yunan vatandaşı Türkiye’ye gelip, gitmekte ve özellikle ticaret sektöründe faaliyette bulanmakta özgür kılınacaktır. Aynı şey Türk Milleti içinde geçerli olacaktır (1).” Anlamayı takiben birkaç dostluk antlaşması daha yapılmıştır. Ayrıca her iki devletin NATO üyesi olması askeri alanda ki dostluğun kurulmasında önemli bir fırsat teşkil etmiştir. Ancak bu fırsat; bugüne kadar bizdeki Ergenekon yapılanmasına benzer bir yapının Yunanistan’daki uzantılarının elbirliği ile heba edilmiştir. Akabinde, Demokrat Parti döneminde de Türk-Yunan dostluğu adına önemli sayılabilecek bir girişim daha yaşanmıştır.“ Demokrat Parti, İstanbul’un Fethinin 500.Yıl dönümünde Yunanlıları gücendirmemek adına hükümet tarafından küçük bir tören düzenlenmek istenmesi İstanbul’da olaylara yol açmıştı. Dükkânlarını bayraklarla süslemeyen ve tatil yapmayan dükkânlar saldırıya uğramıştı. Bin yıldır birlikte yaşayan Türk-Yunan halkları birdenbire geleneksel düşman olacaklardı. Her iki ülkenin arasının gerilmesinde kimlerin parmağı vardı ve ipin gerilmesiyle İsrail devletinin kurulması arasında doğru bir ilişki var mıydı? (2)” İlerleyen tarihsel süreçte, STK’ larında içerisinde bulunduğu irili ufaklı birçok organizasyonla bu dostluk hemen her alanda canlı tutulmaya çalışılmıştır. Sonuç istenilen seviyede olmamıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların, Yunanistan’ı ve On İki Ada’yı istilası sırasında düşman denilen milletler arasında; tevazu ve dostluk adına, vefa adına, saygı, hürmet ve insanlık adına, öylesine manidar bir olay yaşanmıştır ki, akıllara durgunluk verecek cinstendir.

 

(1),(2) Soner Yalçın’ın Bay Pipo Adlı Kitabından alıntıdır.

 

-DEVAMI VAR-

 

Benzer Videolar