Türk-Yunan Dostluğu -3
İkinci Dünya Savaşı sonlarında Alman uçaklarının dalgalar halinde Ege Adaları'na saldırdıkları sırada adalarda da, Yunanistan'daki gibi büyük bir açlık, kıtlık ve salgın hastalıklar furyası zuhur etmiştir. Bu sebeple de Türkiye, zor durumdaki Yunanlılara ve adalar halkına samimi bir şekilde kucağını açmıştır. Bu sırada Ortadoğu'daki İngiliz kuvvetlerine kumanda eden Mareşal Hanry Mailand Wilson'un savaştan sonra yayınlanan raporunda bu durum şöyle ifade ediliyordu: “ Zorluklar artınca, Türkiye kıyısından sağlanan iaşe (yiyecek-içecek, sıhhi malzeme) yolu, mümkün olduğu kadar geliştirilmişti. Esasen bu yoldan, adalarda sivil halk için yiyecek sağlanmaktaydı. Fakat Türk makamları, askeri levazımatın da sevkine müsaade etmişlerdi. Ekim sonlarında Leros adasından deniz veya hava yoluyla yaralı nakli pek zor olmuştu. Türk Hükümeti, ağır yaralıların Bodrum'da hastanelere yatırılmasına izin verdiği gibi, ameliyat gereken yaralıların da İzmir'deki Fransız Hastanesi'ne gönderilmesini emretmişti(5).” Civar halk kullanmadıkları ilaç ve ecza malzemelerini toplayıp balıkçı tekneleri ile adalarda yaşayanlara an be an iletiyordu. Kıyılarımızda ki il ve ilçeler ile İzmir’deki hastaneler Yunanlı hastalarla dolup taşmıştı. Türkiye, yunan halkını o kara günlerinde, kelimenin tam anlamıyla bağrına basarak iyi gün dostu olmadığını bir kez daha cümle âleme göstermiş oldu. Yunanistan’ın o gün ki durumunu gözler önüne sermek için somut bir örnek daha vermek istiyorum. 1942 yılı başlarında Yunanistan’da açlıktan hayatını kaybedenlerle ilgili çeşitli merkezlerden verilen ürkütücü bilgiler vardır. İsviçre merkezli haberlere göre, Atina ve çevresinde her gün 300–500 arası ihtiyar ve çocuk ölmekteydi(6). Yunanistan kaynaklı bilgiler, Atina ve Pire’de, açlıktan ölenlerin sayısının günde 2 bin kişi olduğu şeklindeydi(7). Alman uzmanlar da, Atina ve Pire bölgesinde günde en az 2 bin kişinin öldüğünü tahmin ediyorlardı. Bir Alman basın sözcüsü, Atina bölgesi halkının doğrudan doğruya açlıktan değil ve fakat yetersiz beslenmekten de kaynaklanan hastalıklar neticesinde hayatlarını kaybettiklerini ifade ediyordu. Ayrıca, bulaşıcı hastalıklar önemli miktarda ölümlere sebebiyet veriyordu(8). Yunanistan’a yapılan yardımlara rağmen, özellikle 1941-1942 kışı Yunan halkı için korkunç geçmişti. Bazı tahminler, sadece bu dönemde açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısının 100 bin kişiyi bulduğu şeklindedir(9). Uluslararası Kızılhaç Dergisi de olanları destekler mahiyette, 1942 yılı Sonbaharında Yunanistan’daki son durum ile ilgili bir rapor yayınlamıştır. Bu rapora göre, yardım seferlerine rağmen vaziyet 1942’nin başından itibaren günden güne kötüleşmektedir. Yunanistan’da gıdasızlıktan kaynaklanan ölümler ve hastalıklardan en çok etkilenen kesim çocuklardı. Yaşanan bu insanlık dramı karşısında Kızılay’ın attığı önemli bir adım, Yunanistan’dan getirilecek bazı çocukların bakımlarını üstlenmek istemesi olmuştur. Kızılay, yaptığı temaslar neticesinde yaşları 13-16 arasında değişen 1.000 kadar çocuğun Türkiye’ye getirilmesini kararlaştırmış ve Yunan makamları bu istek karşısında minnetlerini bildirmişlerdir(10). Ancak, yeni bir kararla bu uygulamayı Yunan tarafı uygulamadan kaldırmıştır(11). Türk tarafının bu girişimi dünya kamuoyunda takdirle karşılanmıştır.
DİPLOMATİK YARDIM
O yıllarda, insani yardımla yetinmeyen Türkiye, Yunanistan’a yardım işini savaşan ülkelerle diplomatik ilişki boyutuna kadar taşımıştır. Savaşan bütün ülkelerle diplomatik münasebeti olan Türk yetkililer, İngiltere, Almanya ve İtalya ile görüşerek Yunanistan’a uygulanan ablukanın kaldırılmasını sağlamıştır. İngiliz basını durum ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede “Yunanistan’a yardım ulaştırılabilmesi için Türkiye’nin diplomatik ilişkileri olan Almanya’yı ikna etmesinin önemli bir çaba olduğunu vurgulamıştır(12).” Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı yardımlar Yunan yetkililerce de memnuniyetle karşılanmıştır. Yunan Başvekili Tsuderos, Kahire radyosunda Yunanistan’a ve Yunan milletine hitaben yaptığı açıklamada Türkiye’nin yardımları için şükranlarını ifade etmiştir(13). Yunan Kralı Naibi Damaskinos, 1943 yılının başında verdiği bir demeçte özellikle Türkiye, sonrasında ise İsveç ve İsviçre’ye yardımları için teşekkür etmiştir. Kral, minnettarlığını şu ifadelerle belirtiyordu;”Yunanistan’a yapmış oldukları yardımdan dolayı Türkiye, İsviçre ve İsveç’e karşı kendi şahsım ve Yunan milleti namına bir kere daha şükran hislerimi izhar etmeyi bir borç bilirim. Yunanistan’da büyük bir kısmını çocukların teşkil ettiği binlerce insan hayatlarını bugün bu memleketlerin âlicenaplıklarına borçludurlar (14).”
(5) Aydar, Orhan-, Oniki Adayı İstiyoruz, Çağrımız Dergisi, 1971, s. 3.
(6) Ulus, 4 Şubat 1942, “Yunanistan En Korkunç Bir Felâket İçinde”.
(7) Vatan, 19 Şubat 1942, “Dumlupınar Vapuru Yunanistan’a Gidiyor”.
(8) Ulus, 25 Şubat 1942, “Atina’da Günde 2.000 Kişi Ölüyor”.
(9) R. Clogg, a.g.e., s. 151.
(10)Vatan, 16 Şubat 1942, “Elen Çocuklarına Yardım”.
(11) Ulus, 13 Haziran 1942, “Türkiye’ye Getirilmesinden Vazgeçilen 1.000 Yunan Çocuğu Hakkında Bir Tavzih”.
(12) Cumhuriyet, 12 Eylül 1941, “Türkiye’den Yunanistan’a Gidecek Yardım”; Ulus, 12 Eylül 1941, “5.000 Ton Yiyecek”.
(13) Akşam, 23 Kanunisani 1943, “Yunan Kıralı”.
(14) Ulus, 16 Haziran 1942, “M. Tsuderos Yunanistan’a Yaptığımız Yardımdan Şükranla Bahsetti”.