Türk Yunan Dostluğu – 5
Şu ana kadar sunmuş olduğum bilgileri ne Yunan ve ne de Türk eğitim sistemi kaynaklarında bulmanız imkânsızdır. O kaynaklarda asırlarca sürdürülen düşmanlığa vesile ne varsa sadece onları bulabilirsiniz. Bu durumda sorgulanması gereken bahse konu kaynakları hazırlatanların kimler olduğudur. Neyse ki, mevcut hükümetimiz sıfır sorun politikası kapsamında kin ve nefreti gelecek nesillere taşıyacak bu uygulamaya son vermiştir. Bu adım, dünya ve bölge barışı adına oldukça önemlidir. Aynıyla mukabele de bu milletin hakkıdır. Konumuza dönecek olursak; Yunanistan’ın insanımıza yaptığı yardımların sadece doğal afetlerle sınırlı olduğunu görürüz. Araştırmalarımda bende bundan öte bilgiye rastlamadım. Ancak, her iki ülke arasındaki özellikle son yıllarda gelişen siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliği sevindirici boyutlara doğru adım adım ilerlemekte. 2. Dünya Savaşı’nda halkımıza bahşedilen çaptaki destek fırsatı bugüne değin Yunan halkının eline geçmemiştir. Bunun başlıca sebebi de her iki ülke insanına da, tarihin değişik zaman dilimlerinde cereyan eden savaşlarda daima karşı cephelerin figüranı rolü oynatılmasıdır. Kin, nefret ve düşmanlığın bilenen tarafları olmuşlardır. Sizin anlayacağınız tarihin amansız ve müzmin düşman kardeşleri yapılmışız.
HUZUR İÇİNDE DOLAŞAN YUNANLILAR
Türklere Yunanlılar, onlara göre ise biz Türkler barbar ilan edilmişiz. Madem bu iki millet bu kadar vahşiydi, bugün İzmir sokaklarında kafile kafile, elini kolunu sallaya sallaya huzur ve güven içinde dolaşan Yunanlılara ne demeli? Aynı şekilde Yunan toprakları ve on iki adada cirit atan insanımıza ne demeli? Halklar rahat bırakılırsa sorun kendiliğinden sıfır olur. Kıbrıs’ta iki yıl boyunca fiilen yaşadığım günler hatırıma geldi. 60’lı yıllardan ve 74’e kadar ki süreçte yaşanan o acı günleri, yaşları müsait olan ve o günleri yaşamış kişilerin ağzından uzun uzun dinleme fırsatım oldu. Her anlatışlarında nasıl da gözyaşına gark olduklarını da defalarca müşahede ettim. İki yıl boyunca ikamet ettiğim köyün yanındaki Rum köyü sakinleri ile tek bir sıkıntımız dahi olmamıştı. 1960 yıllardan, 1974 barış harekâtı öncesine kadar Rum köylerinde rastgele mermi atanların oradaki Türkler olmadığı, Türk köylerine mermi atanlarında yine oralardaki Rumlar olmadığı defaatla vurgulananlardandı. Rumu da, Türkü de aynı lisanı hal ile acılarını ifade ediyorlardı. Çünkü her iki tarafta insandı. Acının şiddeti her iki taraf içinde aynıyla vakiiydi. Evladı, anası, babası öldürülen her kim olursa olsun aynı acıyı hisseder. Evini barkını yitiren, yaşadığı coğrafyası bile değiştirilenlerin duyguları da aynı olur. Karşılıklı kin, nefret ve intikam. Hatıraları, mazileri, sevgileri ve umutları yok edilen kim olursa olsun diğerine düşman kesilir. İşte fitil böylelikle tutuşturulmuştu. Gerisi mi? Gerisi kendiliğinden geldi. Ateş alan fitil kısa bir süre sonra istenen şiddetteki patlamayı meydana getirmiş ve savaşı başlatmıştı. Olan her zamanki gibi masum insanlara olmuştu. Bayramlarını, düğünlerini birlikte kutlayan, acılarını birlikte paylaşan bu iki millete mensup insanlar, kutsal günlerinde dahi omuz omuza olduklarını belirtmekten de geri durmamışlardı. “Bize ne oldu da kanlı- bıçaklı düşman olduk, gırtlak gırtlağa geldik’ in” şaşkınlığını savaşın yıllar sonrasında ki günümüzde de üzerilerinde görmek mümkün. Bu iki halk ancak kışkırtılarak kanlı-bıçaklı düşman edilebilirdi. Savaşa sebep gösterilecek kaoslara ancak bu yolla zemin hazırlanabilirdi. Yaşadıklarım ve duyduklarımdan sonra bu iki kadim milletin birbirlerine böylece düşman edilmiş olduğu kanısı bende de kuvvetle hâkim olmuştu. Emin olun, bu insanları yan yana koyup karışmadığınızda, karıştırmadığınızda kardeşçe yaşarlar.
KİM HAKLI KİM HAKSIZ?
Olanların akabinde kim haklı? Kim haksız? Sorularına, Harry Foundalis’in makalesinden bir alıntı daha yaparak cevap bulmaya çalışalım dilerseniz. “Bazen Yunanlar Türklerin neden Yunanlardan bu kadar nefret ettiklerini merak ederler. Aslında her Türk Yunanlardan nefret etmez; ancak ortalama bir Türkün nefret ettiğini söyleyebilirim. “Bizden bu kadar nefret etmelerine yol açabilecek ne yaptık?” — bu bir Yunanın aklına gelen yaygın bir sorudur. Bu sorunun cevabı bir Türk için bellidir, bir Yunan için tamamen belirsizdir — bunun sebebini birazdan açıklayacağım. Benzer şekilde, Türkler de aynı şeyi merak ederler: “Bizden bu kadar nefret etmelerine yol açabilecek ne yaptık?” Bunun cevabı da Yunanlar arasında yaygın bir şekilde bilinmektedir, ancak Türkler arasında bilinmemektedir. Bu şekilde, taraflardan hiçbiri diğerinin bu konuda ne hissettiğini anlamamakta ve karşılıklı düşmanlık sürmektedir (19). Yeniden ifade etmem gereken bir husus da şudur; çok defa vurguladığım gibi bu iki halk arasına serpilen nifak tohumlarını ortadan kaldırdığınızda, ayrık otlarını bir bir temizlediğinizde berrak bir manzara bizi karşılayacaktır. Bunun içinde her seviyeden dostane diyaloglar, hasbıhaller şarttır. Yürünmeyen yollar diken bağlar. Bu yapıldığında bire bir insanlar arasında düşmanlık olmadığını ve Ege‘nin iki yakasının bir araya gelebileceğini cümle âlem görecektir inşallah.
(19) Harry Foundalis’in “Yunanlar ve Türkler neden birbirlerinden nefret ediyor?” Makalesinden alıntıdır.
-DEVAMI VAR-
Şu ana kadar sunmuş olduğum bilgileri ne Yunan ve ne de Türk eğitim sistemi kaynaklarında bulmanız imkânsızdır. O kaynaklarda asırlarca sürdürülen düşmanlığa vesile ne varsa sadece onları bulabilirsiniz. Bu durumda sorgulanması gereken bahse konu kaynakları hazırlatanların kimler olduğudur. Neyse ki, mevcut hükümetimiz sıfır sorun politikası kapsamında kin ve nefreti gelecek nesillere taşıyacak bu uygulamaya son vermiştir. Bu adım, dünya ve bölge barışı adına oldukça önemlidir. Aynıyla mukabele de bu milletin hakkıdır. Konumuza dönecek olursak; Yunanistan’ın insanımıza yaptığı yardımların sadece doğal afetlerle sınırlı olduğunu görürüz. Araştırmalarımda bende bundan öte bilgiye rastlamadım. Ancak, her iki ülke arasındaki özellikle son yıllarda gelişen siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliği sevindirici boyutlara doğru adım adım ilerlemekte. 2. Dünya Savaşı’nda halkımıza bahşedilen çaptaki destek fırsatı bugüne değin Yunan halkının eline geçmemiştir. Bunun başlıca sebebi de her iki ülke insanına da, tarihin değişik zaman dilimlerinde cereyan eden savaşlarda daima karşı cephelerin figüranı rolü oynatılmasıdır. Kin, nefret ve düşmanlığın bilenen tarafları olmuşlardır. Sizin anlayacağınız tarihin amansız ve müzmin düşman kardeşleri yapılmışız.
HUZUR İÇİNDE DOLAŞAN YUNANLILAR
Türklere Yunanlılar, onlara göre ise biz Türkler barbar ilan edilmişiz. Madem bu iki millet bu kadar vahşiydi, bugün İzmir sokaklarında kafile kafile, elini kolunu sallaya sallaya huzur ve güven içinde dolaşan Yunanlılara ne demeli? Aynı şekilde Yunan toprakları ve on iki adada cirit atan insanımıza ne demeli? Halklar rahat bırakılırsa sorun kendiliğinden sıfır olur. Kıbrıs’ta iki yıl boyunca fiilen yaşadığım günler hatırıma geldi. 60’lı yıllardan ve 74’e kadar ki süreçte yaşanan o acı günleri, yaşları müsait olan ve o günleri yaşamış kişilerin ağzından uzun uzun dinleme fırsatım oldu. Her anlatışlarında nasıl da gözyaşına gark olduklarını da defalarca müşahede ettim. İki yıl boyunca ikamet ettiğim köyün yanındaki Rum köyü sakinleri ile tek bir sıkıntımız dahi olmamıştı. 1960 yıllardan, 1974 barış harekâtı öncesine kadar Rum köylerinde rastgele mermi atanların oradaki Türkler olmadığı, Türk köylerine mermi atanlarında yine oralardaki Rumlar olmadığı defaatla vurgulananlardandı. Rumu da, Türkü de aynı lisanı hal ile acılarını ifade ediyorlardı. Çünkü her iki tarafta insandı. Acının şiddeti her iki taraf içinde aynıyla vakiiydi. Evladı, anası, babası öldürülen her kim olursa olsun aynı acıyı hisseder. Evini barkını yitiren, yaşadığı coğrafyası bile değiştirilenlerin duyguları da aynı olur. Karşılıklı kin, nefret ve intikam. Hatıraları, mazileri, sevgileri ve umutları yok edilen kim olursa olsun diğerine düşman kesilir. İşte fitil böylelikle tutuşturulmuştu. Gerisi mi? Gerisi kendiliğinden geldi. Ateş alan fitil kısa bir süre sonra istenen şiddetteki patlamayı meydana getirmiş ve savaşı başlatmıştı. Olan her zamanki gibi masum insanlara olmuştu. Bayramlarını, düğünlerini birlikte kutlayan, acılarını birlikte paylaşan bu iki millete mensup insanlar, kutsal günlerinde dahi omuz omuza olduklarını belirtmekten de geri durmamışlardı. “Bize ne oldu da kanlı- bıçaklı düşman olduk, gırtlak gırtlağa geldik’ in” şaşkınlığını savaşın yıllar sonrasında ki günümüzde de üzerilerinde görmek mümkün. Bu iki halk ancak kışkırtılarak kanlı-bıçaklı düşman edilebilirdi. Savaşa sebep gösterilecek kaoslara ancak bu yolla zemin hazırlanabilirdi. Yaşadıklarım ve duyduklarımdan sonra bu iki kadim milletin birbirlerine böylece düşman edilmiş olduğu kanısı bende de kuvvetle hâkim olmuştu. Emin olun, bu insanları yan yana koyup karışmadığınızda, karıştırmadığınızda kardeşçe yaşarlar.
KİM HAKLI KİM HAKSIZ?
Olanların akabinde kim haklı? Kim haksız? Sorularına, Harry Foundalis’in makalesinden bir alıntı daha yaparak cevap bulmaya çalışalım dilerseniz. “Bazen Yunanlar Türklerin neden Yunanlardan bu kadar nefret ettiklerini merak ederler. Aslında her Türk Yunanlardan nefret etmez; ancak ortalama bir Türkün nefret ettiğini söyleyebilirim. “Bizden bu kadar nefret etmelerine yol açabilecek ne yaptık?” — bu bir Yunanın aklına gelen yaygın bir sorudur. Bu sorunun cevabı bir Türk için bellidir, bir Yunan için tamamen belirsizdir — bunun sebebini birazdan açıklayacağım. Benzer şekilde, Türkler de aynı şeyi merak ederler: “Bizden bu kadar nefret etmelerine yol açabilecek ne yaptık?” Bunun cevabı da Yunanlar arasında yaygın bir şekilde bilinmektedir, ancak Türkler arasında bilinmemektedir. Bu şekilde, taraflardan hiçbiri diğerinin bu konuda ne hissettiğini anlamamakta ve karşılıklı düşmanlık sürmektedir (19). Yeniden ifade etmem gereken bir husus da şudur; çok defa vurguladığım gibi bu iki halk arasına serpilen nifak tohumlarını ortadan kaldırdığınızda, ayrık otlarını bir bir temizlediğinizde berrak bir manzara bizi karşılayacaktır. Bunun içinde her seviyeden dostane diyaloglar, hasbıhaller şarttır. Yürünmeyen yollar diken bağlar. Bu yapıldığında bire bir insanlar arasında düşmanlık olmadığını ve Ege‘nin iki yakasının bir araya gelebileceğini cümle âlem görecektir inşallah.
(19) Harry Foundalis’in “Yunanlar ve Türkler neden birbirlerinden nefret ediyor?” Makalesinden alıntıdır.
-DEVAMI VAR-